Yan yana geldiğimizde hayatın geçmişte daha iyi ve güzel olduğunu söylüyoruz birbirimize. İnternetin, cep telefonlarının, koşuşturmanın, vs. hayatımızın içinde çokça yer almadığı, zamanın kendi hızında aktığı dönemlerde insanların birbirine anlatacak hikâyeleri vardı. Evet, zaman herkes için aynı akıyor ama geçmişten gelen hikâyelerin Eski Yunan’da olduğu gibi zenginleşerek evrilmesi insan ilişkilerini daha da zengin kılıyordu. Sohbet derinleştikçe dostluklar bakileşiyor, insan ruhunda kelimeler birikiyor, zaman hakikatine yaraşır bir şekilde duruyordu hayatımızda.
Bu zenginlik hayatın her aşamasında öyleydi. Öğretmenler odasında da… Yakın bir zamanda öğretmen bir arkadaşımla okuduğumuz bir kitap üzerine sohbet ederken arada bana şunu söyledi: “Öğretmenler odasında şu kitap üzerine sohbet edecek kimse yok, biliyor musun?” Tartışma buradan başka bir noktaya döndü. Öğretmenler odasının kalitesini tartışmaya başladık. Buradan hareketle yıllarca öğretmenlik yapan, kaleme, kitaba bir şekilde bulaşan öğretmen arkadaşlarımla konuştuğumda da durumun aynı olduğunu gördüm.
Öğretmenler odasının başka mekânlardan bir farkı kalmadı
Öğretmenler odasının sohbetleri insanın ufkunu genişleten sohbetlerden ziyade günlük hayatımızın telaşlarına ayrılmış durumda. Bir öğretmenin yeni aldığı arabanın tartışması günlerce sürebiliyor. Modeli, özellikleri… Ya da bir öğretmenin aldığı daire, sanki içinde diğer öğretmenler de yaşayacaklarmış gibi banka faizlerinden tutun da metrekaresine kadar konuşuluyor, öğreniliyor. Ya da eşlere dair yapılan iç dökümler… Öğretmenler odasının, mekânının ilk özelliği bu mu olmalı?
Onlar da öğretmendi
Bu tartışmalar insana haliyle geçmişteki idealist öğretmenleri hatırlatıyor. Mesela Behçet Necatigil kışın sert yüzünü gösterdiği günlerde Kars Lisesi’nin öğretmenler odasında arkadaşlarıyla ne konuşuyordu acaba ya da Pertevniyal Lisesi’nde? Mesai arkadaşlarıyla yazacağı şiirlerin dizelerini mi konuşurdu yoksa geçim kaygısını mı? ‘Hababam Sınıfı’nın yazarı Rıfat Ilgaz yazdığı karakterleri mi konuşmuştur? Eğer öyleyse ne keyiflidir. Üstad Beşir Ayvazoğlu bir zamanlar öğretmenler odasında edebiyat ve kültür dünyasının hangi ayrıntılarını, yazdığı hangi derin karakterin özelliklerini aktarmıştır diğer öğretmen arkadaşlarına. Tevfik Fikret, Faruk Nafiz Çamlıbel, Necip Fazıl Kısakürek ve diğerleri… Usta hikayeci ve bir davaya ömrünü adayan Mustafa Kutlu’yu öğrencisi olduğunuz okulun öğretmenler odasında bir düşünsenize…
Uzun lafın kısası öğretmenler teneffüs aralarında uğradıkları öğretmenler odasında bir ideali, birikimi konuşmak yerine günlük hayatın tatlı telaşlarını, içinde biriktirdikleri sıkıntıları konuşmayı tercih ediyorlar. Yukarıda ismini andığım öğretmenlere selam olsun.
Sedat Palut