Biyografi mi biyografik roman mı?

Türk Edebiyatı dergisini çok değerli buluyorum. Özellikle kaynak eser niteliğindeki yazıları ile arşivlenmeyi hak eden bir içeriğe sahip olan dergi 2020 yılına 555. sayısı ile giriş yaptı.

Dergiden paylaşacağım ilkyazı Mahmut Babacan’a ait. Biyografi mi Biyografik Roman mı? diyerek biyografik romanı işliyor yazısında, elbette örnekler eşliğinde.

“Türk edebiyatında biyografik roman türünde asıl ilk örnek, Hasan Ali Yücel’in (1897-1963) yazdığı Goethe: Bir Dehanın Romanı ( 1932) başlığını taşır. Romanın ön sözünde Yücel, bu romanın bir hayranlık duygusundan doğduğunu açıklar. Goethe’ye ve onun düşüncelerine olan hayranlığı Yücel’e bu romanı yazdırmış olmalıdır.”

“Oğuz Atay (1934-1977) Bir Bilim Adamının Romanı- Mustafa İnan (1975), Türkiye’de bu roman türünün en iyi örneklerindendir. Atay, romanda İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesinden hocası olan Prof. Dr. Mustafa İnan’ın hayat hikâyesini roman tekniğinin imkânlarını kullanarak anlatır. Aynı zamanda Mustafa İnan’ın şahsında bir dönemin idealist kuşağının hayatını yansıtır.”