Görüntüleri izledikçe insan kötü oluyor. Sanki böyle nefes almak rahat değil gibi. Göğsüne ağır bir darbe alırsın da, her nefes alışında orada bir yerler sızlar ya. Böyle ağır ve muğlak... Tam neresi ağrıyor, tam neresi sızlıyor belli değil gibi...

O insanlar orada ölüyorken bizler ne yapıyoruz sıcak yataklarımızda? Peygamberin aşkı için biri bana bunu açıklasın. İslamcılık sadece slogandan ibaret değilse daha fazla neler yapabiliriz?

Peki ya liberalizm; hani nerede o vazgeçilemez hayat, hürriyet, mülkiyeti önceleyen üçlü kuralın ilki. İnsan hakları belli ki Mısır sınavından çaktı. Sadece sıcak koltuklarımızda oturup kahvelerimizi yudumlarken yaptığımız analizler mi insanlara yardım edecek, sorunları ortadan kaldıracak? Belki haber ajansları, belki düşünce kuruluşları. Her halükârda dünyada pek çok uzman var. Ve görürüz bir gün meşhur bir gazetenin manşetinin altındaki ilk cümleyi: “Uzmanlara göre…”

“Hanidir görklü dünya dünyalar içre doğan” diyor özel bir şair. Bu da benden gelsin o halde:

–Hanidir uzmanı bol memleket, -R4BİA- üzerine doğamayan!

Ama olsun, Müslüman güçlü olmalı

Peki ya sloganlar, t-shirtler, simgeler, dünyadaki diğer meydanları dolduran insanlar... Orada birileri ölürken bizler slogan attıktan sonra, ‘olaysız dağılalım’ dediğimiz anda bir kurşunla bir insan daha ölmüşse, o anda, o saniyede? Nasıl dağılırız evlerimize olaysız. Belki de Fatih Camii’nde tekbir sesleri yükseldikten sonra hemen At Pazarı’na geçeriz. Nasılsa çay üzerine yapılmamış edebiyatlar acilen bizleri bekler. Öyle ya, on dakika önce attığımız tekbirlerin kalp kapakçıklarını geçince, hemen sağda indiği yer ile burada içtiğimiz çayların mahiyeti aynı. Veya slogansız dağılalım. Bu da popüler…

Dağılsak da nasıl uyuruz rahat ve mışıl mışıl. En çok satan markaların t-shirtlerini giymeyip, ‘R4BİA’ simgelilerini giyiyoruz. Fakat ertesi gün eylem olmadığı için yine marka olanlar yerlerini alıyor tam göğsümüzün üzerinde.

Hani belki, o an bir başka Müslümanın göğsü; bir merminin kaburga kemiklerini parçalayıp o kalp kapakçığını geçince hemen sağdaki aynı yer…

Bana değişen bir şey yok gibi geldi. Ama olsun, Müslüman güçlü olmalı. Dünyanın parasını verdiğimiz telefonlar belki 140 karakter ile kurtarabilir Mısır insanını amma ve lakin futbolcu Sabri’nin bulunduğu bir caps ile Mısırlı bir adamın yanmış bir çocuk bedenini kollarından tutarak kaldırmasını ritivitlemek arasında etik olarak bir fark yoktur.

Her şeyden önce farkında olmak lazım

Bir şeyler yapmak lazım kardeşlerim, arkadaşlarım, dostlarım, abilerim, ablalarım, teyzelerim, amcalarım, annem ve babam! Ya oralara gidip meydanlarda bir olmak, ümmet olmak lazım, ya da burada kalıp bundan sonraki hayatımızı bir önceki ile aynı yaşamamak lazım. Her şeyden önce farkında olmak lazım mesela. Onları kimlerin öldürdüğünün, bu ölümlerin kimlerin işine geldiğinin bilinmesi lazım. Sonra neden Ortadoğu’da bir türlü kanın durmadığını bilmek lazım. Siyasal yönetim pratikleri veya İslam’ın temel alındığı bir anayasa yüzünden mi? Çok fazla oryantalist bir yaklaşım olur kanaatimce. Veya dinlere karşı tarafsız olan anayasalardan bir tane de mezhep ve cemaatlere karşı tarafsız olanından yapsak; o zaman durur mu akan kan?

İnsani müdahaleyi neden hiç kimse tartışmıyor meraklar ve meraklar içerisindeyim. Mısır’da hayat felç olup, insanlar bir kıtlık dönemine girince mi duracak bu katliam? Veya daha fazlası? Demokratların samimiyetsizliklerine şahit olup, işbirlikçi naraları gökteki yerini alıyorken ortaya sistematik bir siyasal teori koymasak mı acaba? Ne zaman üniversiteler daha fazla Davutoğulları yetiştirecek?

Yasin Aktay’ın söylemiyle ‘…Kabe aynasında gördüğü’nü bizlere anlatan hocalar, akademisyenler, düşünürler lazım.

Biz Siyaset Teorisine Giriş dersinde böyle öğrenmedik hocam. Ve Heywood’lardan Hayek’lere, Arı’lardan, Mardin’lere…

Bana bunu öğretmediniz! Ve ardından şöyle devam eder usta şair:

Ey ulular sizin bana öğretmediğinizi

Ben zamandan öğrendim.

Tıpkı Srebrenica’da yüzbinlerin katledilmesi gibi, yine zaman öğretti.

 

Abdullah Said Can yazdı