Edebiyatımıza Düş Çınarı gibi güzel bir dergi kazandıran şair ve yazar Nurettin Durman, Üsküdar Belediyesi’nin düzenlediği bir toplantıda konuk oldu. Durman, Mehmet Nuri Yardım’ın hazırlayıp sunduğu “Sâkinlerinin Dilinden Üsküdar Hâtıraları” programında, Balaban Tekkesi’nde 27 Şubat Cumartesi günü, şiire başlama serüveni, İstanbul’da yaşadığı Üsküdar ve Beylerbeyi çevresini, kültür sanat adamlarından tanıştıklarını, dostlarını anlattı. Şiirler okudu.
Nurettin Durman, 1945’te Bingöl’ün Kür (Dikme) köyünde doğuyor. Bingöl Sarayiçi İlkokulu’ndan mezun oluyor. Tahsil hayatına ilkokuldan sonra devam etmiyor. Sonraları deniyor ama olmuyor. Hâlâ ilkokul mezunu olduğunu bütün samimiyetiyle dile getiriyor. Babası, hafız ve çocuklarını güzel yetiştirme gayretinde bir insan. Annesini çok seviyor ancak erken yaşta kaybediyor. Annesinin vefatından çok etkileniyor, çocuk Nurettin Durman. Bingöl’e taşınıyorlar. 12 yaşında bir çocukken üvey annesinin, vefat etmiş annesine ettiği hakarete dayanamayarak evden kaçıyor. Bu olayın üzerinden yaklaşık 60 yıl yani yarım asır geçmiş olmasına rağmen Nurettin Durman, sanki çocukluğuna dönüp olayı tekrar yaşıyor. Çehresi değişiveriyor, kızarıyor yanakları. Önce köyüne gidiyor. Bingöl ve Elazığ’da sayacılık, tuğlacılık, terzilik, kahvecilik, berberlik yapmış. Küçük yaşlardan itibaren hep çalışmış.
İstanbul’a gelmeye karar veren Durman, ilk olarak Cağaloğlu’na geliyor 1963 yılında ve matbaada çalışmaya başlıyor. Tam da kitap ve derginin kalbine gelmiş oluyor. Bulduğu dergileri, kitapları okuyor. Mizah dergileri, Batı klasikleri, vs. ne geçerse eline okuyor ve şiirler yazıyor. “19- 20 yaşlarına kadar bir genç nasıl şiirler yazacak, aşk şiirleri yazdık” dedi ilk şiirleri hakkında. Çevresinden kimse uzun bir zaman şiir yazdığını bilmemiş. Çünkü kimseye söylememiş. Çekingen, konuşmayı sevmeyen bir kişiliğe sahipmiş. Çok farklı işler yapmaya çalıştığını ama olmadığını söyledi. Bir gün avukat, kibar bir müşterinin hesabını yanlış aldıklarını patronlara söyleyip işten ayrılmış, başka bir gün çok emir almak hoşuna gitmediği için başka bir işten ayrılmış. Derken hep aynı işe, berberliğe dönmüş. Kaderine razı gelmiş.
İstanbul’u, özellikle de Mayıs 1968’den beri oturduğu Beylerbeyi’ne dair “Siz, siz olun. Büyük konuşmayın.” diye uyarıp “benim Beylerbeyi’nde ne işim olur.” dediğini ama buradan ayrılamadığını anlattı tebessümle. Evlenmiş, barklanmıştır. İlk evladı da dünyaya geline artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmaması gerektiğini düşünerek işine dört elle sarılır. Önceleri, sekiz yıl kadar Çamlıca Cad. No:26'da berber yanında çıraklık yapmış. Sonra ana caddeye yakın küçük bir berber dükkanı açmış. İstanbul’a geldikten sonra sadece askerlik için Ankara’ya gittiğini söyleyen Durman, askerliğini yaptıktan sonra döndüğünü ve bu şehirden bir daha hiç ayrılmadığını ifade etti.
Edebiyatçıların halleşme mekanı
Bu süreçte şiir yazmayı da bırakdığını belirten Durman, şiirlerini dergilere göndermiş. İlk şiirleri 1964 yılında Sanat Dünyası dergisinde yayınlanmış. 19 yaşında iken Kadın gazetesinin son sayfasında çerçeve içinde ilk şiirini yayınladığını görünce mutluluktan ne yapacağını bilememiş. Sarılmış. Uzun uzun bakmış şiirine güzel yürekli şair. Aralıklarla sürekli dergilere şiirlerini göndermiş. Zamanla şiirleri, şiir ve şiir kitapları üzerine değinileri, eleştirileri Sanat Dünyası, Yelpaze dergisi, Kadın gazetesi, Bugün, Pos-Tel, Hisar, Eflatun, Yeni devir kültür sayfası, Milli Gazete, Aylık Dergi, Bu Meydan, Kelime, Varide, Müslüman Genç, Yeryüzü, Haksöz, Harman, Seviye, Eylül, Aşiyan, Çerağ, Özülke, Endülüs, Kafdağı, Sandal, Aykırı, Palandöken, Lika, Mavera, Kayıtlar, Yedi İklim, Dergâh, Ay Vakti, Birnokta, E dergisi, Kaşgar, Kırklar, Ada, Türk Edebiyatı, Kökler, Mor Taka, Bizim Külliye, Derkenar, Sarmaşık, Esmer, Lamure, Aşkın E Hali, Arkadaşım, Ardıç, İtaki, Kırknar, Kuşluk Vakti, Kardelen ve Düşçınarı dergilerinde yayımlanmış. Kardelen dergisinin kurucuları arasında yer alan Durman, Lamure dergisinin de ilk dört sayı editörlüğünü yapmış ve 1994- 2008 Ocak ayına kadar Akit (Vakit) gazetesinin kültür sayfasında haftalık yazılar da yazmış.
Küçük berber dükkanının bir müddet sonra edebiyatçıların halleşme mekanı olduğunu söyleyen Nurettin Durman, dükkana gelenler arasında İsmet Özel, Ahmet Özalp, Müştehir Karakaya, Osman Konuk gibi isimlerin olduğunu belirtti. Nureddin Durman’ın hanımına, komşuları, “sizin dükkan hep dolu” derlermiş. “Halbuki, on kişi varsa ancak en fazla beş kişi tıraş olmak için gelirdi” dedi Nurettin Durman. Uzun uzun sohbetler edilen bir mekan haline gelmiş o küçük berber dükkanı.
Murat Kapkıner gibi, Osman Sarı gibi bir vesile görüştükleri şairlerimizin de hüsn ile bahisleri geçti programda. İsmet Özel, Nurettin Durman’a, “Dünyada iki tane berber şair var, biri sensin. Edebiyatımızda sadece sensin” dermiş. “Acaba Ahmed Yüksel Özemre’nin Üsküdar’da Bir Attar Dükkanı kitabı gibi sizin de 'Beylerbeyi’nde Bir Berber Dükkanı' adlı bir eseriniz olamaz mı” diye sorduğumuzda ise kızının böyle bir kitap yazmak istediği müjdesini verdi bize. İnşallah.
Nurettin Durman, Beylerbeyi’nin o yıllarını anlatırken halk arasında meşhur olan bir sözü de belirtmeden geçmedi: “Çengelköy’ün sebzevatı, Beylerbeyi’nin teşrifatı, Kuzguncuk’un haşeratı, Üsküdar’ın hırdavatı.” Beylerbeyi sakin bir semt imiş. Halkı kibarmış. Komşuluk varmış; bakkaldan veresiye alışveriş yaparlar, birbirlerinin yardımına koşarlarmış. Birbirlerinin sigortalarıymış yani. Kimler oturmuş Beylerbeyi’nde? Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy, Üstad Necip Fazıl Kısakürek, Refik Halit Karay, Münevver Ayaşlı, Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu…
Programın moderatörü Mehmet Nuri Yardım da Prof. Beynun Akyavaş ismine dikkat çekti. Babası Ragıp Akyavaş’ın gazete ve dergilerde yayınlanmış yazılarını bir araya getirdiğini, Diyanet tarafından da eserin yayınlandığını belirtti. Yardım Hocamızın özellikle edebiyatçı, mütefekkir, âlim, bilinmesi gerektiği halde bilinmeyen kıymetli, meçhul değerlerimizi araştırdığını biliyoruz. Edebiyatımız ve geleceğimiz için hayırlı çalışmalar yürütmekte. Sezai Karakoç’ u anlatan programlar yapmaktalar bugünlerde. Üstad'ı ziyaretlerinden de bahsetti Yardım. Ayrıca kaybolan mezarlarla ilgili arşiv çalışmaları da yapıyor. Nurettin Durman ağabeyimizi de tanıdıktan sonra bırakmadığını da ekledi sözlerine Mehmet Nuri Yardım.
“Şiir yazmak güzel ama belalı iş, bulaşmayın”
Mavera dergisinin çıktığı yıllarda dergiye şiirlerini göndermiş ama yayınlanmamış bir türlü şiirleri Nurettin Durman’ın. Mavera dergisinden sorumlu olan Cahit Zarifoğlu, evlenince İstanbul’a gelmiş ve evini Nurettin Durman bulmuş. Küplüce’de bir ev kiramışlar onlara. İlk tanıştığında, aklından şiirlerinin yayınlanmamasıyla ilgili çok söz söylemek geçmiş ama Cahit Zarifoğlu’nu görünce öylece kalmış, bir şey söyleyememiş Nurettin Durman. “Benim gibi çok konuşmayı sevmezdi” dedi zarif şair için. Kasım Arvasi hazretlerinin güzelliklerini, vefatını anlattı. “Ben tasavvufi bir yola giremedim ama Küplüce’de iki mübarek zatı, Mustafa hocaefendiyi, Arvasi hazretlerini çok sevdim” dedi. Rahmetle yad ediyoruz.
Yaşayan şairlerin asıl kıymetlerinin bilinmesi gerektiğiyle ilgili Mehmet Nuri Yardım hocamızın güzel bir tespiti oldu: “Gençlere, 'Mehmet Akif, Necip Fazıl mezarlarından kalkmışlar, şurda bir programları olacakmış, gelir misiniz' desek, ne derler? 'Ne demek, tabi geliriz' derler. Ancak, 'onlar gibi kıymetli şair ve yazarlarımız var, hem de size çok yakınlar' diyoruz. Gençler, günümüzde de çok iyi şiirler yazan şairlerimize böyle böyle, onları tanıyarak, okuyarak kıymet verecekler.”
Küplüce mezarlığının özel bir mezarlık olduğunu, Arvasi hazretleri ile birlikte birçok âlim zatın, ayrıca Mehmet Akif Ersoy’un ve Necip Fazıl Kısakürek’in annelerinin de burada medfun olduklarını lakin mezar yerlerinin bilinmediğini öğrendik program vesilesiyle…
Nurettin Durman’a, tanıştığı bir şahıs, “Nurettin Topçu musunuz?” demiş. Bunun üzerine tam bir sohbet havası içinde Mehmet Nuri Yardım hocamızdan ve misafirlerimizden ilginç paylaşımlar oldu. Bir yerin kültür müdürünün, Sezai Karakoç anma programında, üstaddan “rahmetli” diye söz etmesi gibi, İstanbul Fetih Cemiyeti’ne gelip Yahya Kemal’e telif ödemek isteyen görevli gibi birçok ilginç durum paylaşıldı latifelerle.
Gençlere çok kıymet veriyor Nurettin Durman. Onlarla, tecrübelerini paylaşmak, yol göstermek için okullarımızda buluşuyor, söyleşiyor gençlerimizle. “Şiir yazmak güzel ama belalı iş, bulaşmayın” dedi bu programda da. “Gece yarılarına kadar uyumamışımdır. Uyumadan sabah işe gittiğim olmuştur” diye ekledi. Okumayı ve yazmayı bırakamadığını, hâlâ dergi okuduğunu belirtip dergi okumamızı ve dergilerimizi takip etmemizi tavsiye etti. Ama bir dergideki bütün yazıları okumak zorunda olmadığımızı, bazen bir dergiyi, tek bir yazı için de okuyabilmemiz gerektiğini dile getirdi. “Aşk olsun daha/ Çekilecek çok çile/ Kuyuya atılacak çok taş var.” Bize de sakin tabiatı, mutevazi duruşu, rahmet nazarı, kararlı sesiyle şiirler okuyor. “İşte böyledir dünya kim öle, kim kala/ Hey gidi Nurettin Durman değil mi ama”
Yasemin Kapusuz, söz uçar, yazı kalır diye yazdı