Nurani Çehrelerin Kâşifi: Nour Eddine El Ghoumari

Fas'ın Taza şehrinde doğdu. Aynı şehirde, fizik bölümünden mezun olduktan sonra eğitimini İngiltere'de sürdürdü. Mesleki tercihini fotoğraf departmanı şefliğinden yana yaptı. Kendisini sokak fotoğrafçısı ve portre sanatçısı olarak tanıtan Nour Eddine El Ghoumari, sanatsal faaliyetlerine İngiltere'de devam etmektedir. Birleşik Krallık'ta aldığı “The prestigious Photographer Of the Year” unvanı dahil birçok uluslararası ödüle sahip olan fotoğrafçının eserleri, "The World's Greatest Black and White Photography" gibi birçok prestij kitabı ve sanat dergisinde yayınlanmıştır. Çalışmalarını İngiltere'den Japonya'ya, Ukrayna'dan Mısır'a dünyanın dört bir yanında sergilemektedir.

2007 yılında, Rabat'ta, Villa des Arts'ı gezerken, en çok dikkatimi çeken eserler Nour Eddine El Ghoumari'nin siyah beyaz portreleri olmuştu. 4 Temmuz tarihli günlük sayfamda şunlar yazılıdır: "Villa des Arts'daki fotoğraflar beni çok etkiledi. Yüzlerindeki derin yarıklar, gözlerindeki parıltı... Müminin nurlu bakışı... Bu insanlarla cenneti paylaşabilecek miyim?"

Sonradan öğrendim ki o gün gördüğüm fotoğraflar, sanatçının Yüzler isimli sergisinin küçük bir bölümünü teşkil ediyormuş.

Yüzler Sergisi, 1993 ila 2007 yılları arasında çekilmiş portrelerden oluşur; böylece El Ghoumari'nin sanatsal parkurunu sunar.

 

El Ghoumari, siyah beyaz kareleriyle, ekseriyetle yaşlı kimselerin ve çocukların çehrelerine odaklanır. Portreleri aracılığıyla zamanın akışını gösterir bize; zamanın insanların simalarında nasıl izler bıraktığını, yüz çizgilerini okutarak anlatır.

Portreleri, belirgin bir şekilde, fotoğrafçının doğum yeri olan Fas ile alakasını ifade eder. Taza'daki çocukluğunu, hatıralarını gözler önüne serer. Modernitenin gürültüsünden uzak, onun kıyısına yanaşmadan duran basit yaşantıları; meydan okuyuşu ve cesaretiyle tanınan Taza ahalisini doğal ortamlarında ölümsüzleştirir.

El Ghoumari, hedefinin ziyaretçi ile fotoğraflarındaki kişilikler arasında diyalog kurmak olduğunu söylüyor. Sadeliğin cazibesine kapılmak ve bu nurani çehrelerle sessiz bir diyalog kurmak isteyenler için, sergiden sonra bir fırsat daha… Sefalet, sükûnet ve metanetin temsilcilerine açılan bir pencere, işte sanatçının web sitesi:

http://www.photonour.com

“Burada görmüş olduğunuz fotoğraflar, Fas ve Mısır arasındaki yaşamıma ait kısa bir seyahattir. İki ülkeyi de çok seviyorum ve son derece özlüyorum. Fotoğraflar benim, yani kameranın arkasında görünmeyen adamın birer yansımasıdır.

Çoğu portrelerimde, izleyicinin fark edebileceği gibi konuyu genellikle kalabalıktan ayrı tutarım ve insanları doğal çevreleri içerisinde fotoğraflamayı tercih ederim. Gençler, fakirler ve yaşlılar benim asıl ilham kaynaklarımdır.

Bir portre çekerken, konuya mümkün olduğu kadar hilesiz yaklaşmaya ve giysilerinin, yüzlerinin tüm ayrıntılarını ışığın yönüne göre nakletmeye çalışırım. Karanlık odada çalışırken daima ortamın kokusunu ve sesleri hatırlamaya çalışırım. Bilinçli ya da bilinçsiz olarak, yüzlerin benzersizliğini kameramla kalabalıktan ayırıp sunarak fotoğrafçılıkta orijinalliğin bir savunucusu olarak duruyorum. Ukalalık gibi görünse de amacım bu.

İzleyicilerimin, fotoğraflarımdan duygularımı okuyabilmelerini umuyorum. Çünkü kırışmış yüzler ve ellerinin hareketleri vasıtasıyla duygularımı nakletmeye çalışıyorum.

Yöresel bir pazarda, nane çayı kokusu dolu hava, hayal gücümü harekete geçirir. Etrafıma döndüğümde sakallı, yaşlı bir pazarcının çadırındaki delikten içeri süzülen ışıkta renkleri parlayan baharat çuvallarını görürüm.

Bu yüzlerden her biri, anlaşılmayı bekleyen insanlarımın kültürü ve tarihi vasıtasıyla kutsal bir rehber gibidir. Benim için, evimizin yakınında maydanoz ve kişniş satan yaşlı kadının yüzündeki kırışıklıklar onun geçmişine ait bir şifre ve bugünü ile geleceğinin işaretleridir. Yüz ifadesi ve hatta kollarını kavuşturma şekli ile bu hanımın kültürel etiği ve dine olan bağlılığı hakkında fikir edinebiliriz.

Modellerimin çoğu ile aramda her zaman psikolojik derin bir bağ mevcuttur.

Bir kişinin fotoğrafını çekmeye hazırlanırken deklanşör düğmesine basmadan evvel, sıklıkla kendime bu kişiyi filmin her karesindeki yaşama ve daha sonra kendi yaşamıma sokmaya hazır olup olmadığımı sorarım.

Tarafımdan portreleri çekilen kişiler benim himayem altına girerler. Onlara özen gösterir ve gelebilecek eleştirilere karşı korurum.

Sıklıkla bu kişilerin halen hayatta olup olmadıklarını, yeteri kadar yiyeceğe sahip olup olmadıklarını ve soğuk kış günlerinde sıcak giysiler içinde olup olmadıklarını merak ederim.

Fotoğraflarımı bitirdikten sonra modellerimin, benim ve onları izleyecek olan binlerce kişinin bakışından mahcubiyet duyup duymayacaklarını düşünerek saatlerce incelerim. Özel yaşamlarına müdahale etmek ve dış dünyaya açmakla beni suçlayıp suçlamayacaklarını kendi kendime sorarım.”

 

Nour Eddine El Ghoumari :

http://www.fotoritim.com/yazi/nour-eddine-el-ghoumari--kalabaliktaki-yuzler

Suleyha Şişman, portrelerden gönüllere yol aradı.