Neyden ses gelmiyor!
Mesnevi'nin ilk beyti “Bişnev în ney çün hikâyet mî kuned/
Ez cüdâyîhâ şikâyet mî kuned” (Dinle bu neyi ki hikayesi vardır/
Ayrılıklardan şikayeti vardır) ile açılan film, 17. Yüzyıl Osmanlısında, Napolyon'un Mısır seferinin arefesinde, hanımının vefatıyla kendini emekliye ayırıp dergaha vakfetmiş Nuri Paşa'nın, nam-ı diger Dede Efendi'nin son günlerini anlatıyor.
Dede Efendi'nin müridi genç derviş Halilcan'ın defterinden, Mesnevi'den beyitler anlatılan filmde; dönemin Osmanlı- Fransız ilişkileri arkaplanda akarken yaşlı şeyhle müridleri ve ona saraydan tahsis edilen genç tabip Halil ile III. Selim'in kızkardeşi Beyhan Sultan'ın kalfalarından Gülnihal Hatun arasında geçen naif aşk hikayesi de buna paralel akıyor.
Senaryosunu İsmail Özkul Eren ve Ayşe Şasa'nın beraber yazdığı ve tasavvuf gibi derin bir birikimden beslenme kaygısında olan filmin rejisinin, neden pek de aşkın bir sanatçıya benzemeyen Fransız yönetmen Jacques Descamps'a emanet edildiğini merak ettiğimiz “Dinle Neyden” bu yabancı rejiden kaynaklanması muhtemel kimi oyunculuk sorunlarıyla pek de tat veren bir film değil. Ahu Türkpençe ve Alican Yücesoy'un tüm gayretlerine karşın filmden seyirciye insani bir duygu, aşkın bir his yahut düşündüren bir mizansen geçmiyor malesef. Bu da ortaya konan emeğin hebasına neden oluyor.
Filmin sanat ve görüntü yönetmenliklerinin de harcanmış olan onca emeğe karşın atmosferi yaratmada pek de etkili olduğu söylenemez. Bir sinema filminden çok tiyatro dekoru etkisi yaratan sanat uygulaması, filmin imgesel yapısını da bozmakta. Genel olarak dar açıların hakim olduğu gorüntü yönetmenliği oldukça sade ve minimal olmasına karşın, nihai anlamda garip bir şekilde klostorofobik bir etki yaratarak seyirciyi adeta filme yabancılaştırıyor.
Filmin manevi boyutu yukarıdaki teknik ve sinematografik sebeplerden ötürü seyircisine pek de manidar bir tablo çizmezken, metafizik düzlemde oldukça sıradan bir tonda seyrediyor. Yine de filme tasavvuf erbabının gözüyle ayrı bir değerlendirme getirilmesi elzem.
Bu arada yeri gelmişken filmin Cerrahi Tekkesi Şeyhi Ömer Tuğrul İnançer danışmanlığında gerçekleştirildiğini ve şeyhin kendisinin de bizzat filmdeki Mevlevi ayinini yöneterek filmde rol aldığını belirtelim. Bu şekilde İnançer muhtemelen sinema tarihin ilk oyuncu mürşidi olma özelliğine sahip. Her şeye karşın “Dinle Neyden” sinemamızın en önemli senaristlerinden biri olan muhterem Ayşe Şasa'nın değerli emeğine ve Özkul Eren'in samimi çabalarına binaen seyredilmeye değer görülebilir.
Mustafa Emin Büyükcoşkun yazdı
Fotogaleri için tıklayın