Nesillerin Mirası, Türkiye Yazarlar Birliği’nin 1984 yılından bu yana her yıl çıkardığı yıllıklarındaki söyleşilerin kitaplaştırılmış hali. Sanki ilk yıl bu söyleşilerin yer alacağı bölüme bu isim verilirken, ilerde kitap haline geleceği düşünülmüş de verilmiş gibi… O derece uygun düşmüş kitabın ismi içeriğine.

Kitabın önsözünde de söylendiği gibi, kitap hem söyleşi yapılan kişiler, hem de konuşulan konular açısından ilgi çekici… Mehmet Kaplan, İsa Yusuf Alptekin, Emel Esin, Cemil Meriç, Sâmiha Ayverdi, Ali Ulvi Kurucu, Zeki Faik İzer, Said Çekmegil, Ali Haydar Öztürk, Ömer Asım Aksoy, M. Asım Köksal, Orhan Düzgüneş, Şükrü Elçin, İsmail Ercüment Kuran, Şevket Beysanoğlu, Necati Öner ve Sülayman Hayri Bolay… İsimlere bakıldığında bazı dönemler için “popüler” olmayan isimlerin tercih edildiği görülüyor. “Tercih edildiği” diyorum çünkü söyleşilerin yapılacağı isimler ya söyleşiden önce belirlenmiş olmalı ya da söyleşiden sonra onun yıllığa alınması uygun bulunmuş olmalı. Bu durumda isimlerin “tercih edilmiş” olduğu yadsınamıyor. Ayrıca bu durum göz önünde olmasa da emeği hiçe sayılamayacak isimlere eğilinildiğini de gösteriyor.

Eser, miraslarımızın -kelimenin ifade ettiği anlam ile- bugüne de bir değer katması anlamında aslında yaşadığımız bazı olaylara da ışık tutabilecek nitelikte. Mesela hâlâ Çin zulmü altında inleyen bir bölgenin, Doğu Türkistan’ın mücadelesinin önde gelen ismi İsa Yusuf Alptekin’in kendi döneminde yaşadıklarının kendi ağzından anlatımına tanık olarak bugünkü durum için imkânlar-mümkünler üzerine düşünüyorsunuz. Sâmiha Ayverdi’nin kendi değerlerimizi yitirmemiz karşısında yaşadığı üzüntü ile “acaba mandayı kabul etsek ızdırap ve can korkusu ile birlik ve beraberliğimizi daha mı iyi korurduk?” dediğine şahit olarak birlik ve beraberliğimiz hakkında bugün de var olan sorunlar hakkında düşünüyorsunuz.

Kendi hayatımız ve tecrübelerimizle sınırlı bir görüş ufku

Kimi söyleşiler, söyleşi yapılan kişinin tanık olduğu olaylara, tanıştığı kişilere kadar uzanıyor, kimi zaman bazı dönemler hakkında kimi zamanda önemli isimler hakkında malumat sahibi oluyorsunuz. Mesela Ali Haydar Öztük ile yapılan söyleşide, onun Necip Fazıl ile yaşadıklarına ve Necip Fazıl hakkındaki yorumlarına değiyorsunuz. Süleyman Hayri Bolay’ın Tek Parti dönemi ve Demokrat Parti döneminde var olan politikalar hakkındaki tespitlerine erişiyorsunuz. Cemil Meriç ile yapılan söyleşide söyleşiyi yapan Hüsamettin Arslan’ın da kayda değer birikimi ve ilgisi ile Meriç’in düşünce ve duygu dünyasında gezintiye çıkıyor, itiraflarına şahit oluyorsunuz.

Önsöze de alınan yıllıklardaki ilgili bölümlerin başındaki ifadede belirtildiği gibi, kendi görüş ufkunuzu, görüp geçirmiş kişilerin ufuklarıyla zenginleştiriyorsunuz: “Yaşıyor ve birtakım tecrübeler ediniyoruz. Kendi hayatımız ve tecrübelerimizle sınırlı bir görüş ufku demek bu. Bu ufku, başka yaşamış ve görüp geçirmiş kişilerin ufuklarıyla genişletebiliriz. Böylece günümüzden önceki zamanlara, ta geçen asra kadar giden bir hayat ve tecrübe birikimine varis olabiliriz. Hem de kendi yaşamadığımız, yaşayamayacağımız olayları öğrenir, yaşayanların tecrübelerinden hisse kapabiliriz.”

Önsözünü D. Mehmet Doğan’ın yazdığı eser Yazar Yayınları’ndan Mayıs ayında çıktı. Eser, ifade edildiği gibi daha hacimli bir eser olabilirmiş ama bu durum söyleşileri gerçekleştirenlerin müsaadelerine bağlı bulunduğu için ancak müsaade verenlerin söyleşileri kitaba alınabilmiş. Nesillerin Mirası’nın söyleşiyi gerçekleştirenlerin emeğinin ürünü olduğu da aktarılmış. Ne diyelim. İyi ki yıllıklar hazırlanmış ve iyi ki yıllıklardaki bu bölümler kitaplaştırılmış.

Sena Gürsoy yazdı