Necati Aktülün ismini daha önce duymadıysak, bu, kendisinin mütevazi kişiliğinin sonucu. 80’lerde ve 90’larda kültürel anlamda yapılan birçok hayırlı işte hep onun imzası var. Ricamızı kırmayarak kendisini ziyarete gidip, dostlarıyla beraber bir sohbetine tanık olduktan ve röportaj amaçlı olarak uzun uzun konuştuktan sonra, bu gerçeği daha iyi anlıyoruz. Sohbet öncesi kendisi hakkında bazı araştırmalar yapmış ve bir dönemin kitap sevgisinde, kültür sanat organizasyonlarında muhakkak katkısının olduğunu öğrenmiştik. Burada bir not olarak Ulvi Alacakaptan’ın adını zikredebiliriz. Kendisi, düzenlediği tiyatroların malî sponsorunun, düzenlenen şenliklerde mekan ayarlayan kişinin hep Necati Bey olduğunu, fakat asla isminin zikredilmesinden hoşlanmadığını söylemişti. (Necati Aktülün’ün affına sığınıp, diğer isimleri açıklamasak da, bu konuşmadan kısaca bahsetmek istedik)
Necati Aktülün şu sıralar inşaat sektörüyle uğraşıyor. Ofisi bir kitap yurduna çevirmiş. Fakat odasında bir kitap çok fazla durmuyor; çünkü kendisi ofisine gelen, onunla görüşen insanlara, ilgilerine göre kitaplarından hediye ediyor. Kendisi ile kurucusu olduğu yayınevleri, öncü olduğu bazı güzel işler ve tavsiyeleri hakkında konuştuk.
Öncelikle oluşumunda bizzat emeğinizin geçtiği, kurucusu yahut destekçisi olduğunuz dergilerden bahsetsek…
Düşünce dergisinde Ali Bulaç, İsmail Bacacı; Ömer Özbay, Cüneyt Toraman, Ahmet Kuru, Atıf Hüseyin Besli, Ali Kemal Temizer gibi çok değerli isimlerle beraber çalıştık. Kitap dergisini de anmak isterim. Bunun yanında Tevhid ve Şura dergisinde Selahaddin Eş, Yılmaz Yalçıner ve Hüsnü Aktaş gibi arkadaşlarla da beraberdik.
Tebliğ farz deyip, yayınevleri kurduk!
Birleşik Dağıtım’ı arkadaşlarınızla beraber kurduğunuzu biliyoruz. Yeni bir yayınevi kurmanızdaki amaç neydi?
Birleşik Dağıtımı kurmamızın temel amacı tevhidî çizgideki yayınevlerinin kitaplarının dağıtımını sağlamaktı. O yıllarda, tevhidi kitapların dağıtımını yapan profesyonel bir dağıtım şirketi yok denecek kadar azdı. Müslüman camianın bastığı kitapları dağıtmak bir sorundu. Ali Kemal Temizel, Akif Kerimoğlu, Ali Bulaç ve ben Birleşik Dağıtım’ın temellerini attık diyebilirim.
Bir de Düşünce Yayınları var. Orada ne tarz yayınlara yer verildi?
Ben tebliğin farz olduğuna inanıyorum. Emr-i Bil Maruf Nehy-i Anil Münker farzdır. Sözünü ettiğimiz zamanlar iletişim bugüne göre sınırlıydı. Biz açıkçası bazı gerçekleri sonradan öğrenebildik. İstedik ki, bizim gibiler bilgiye daha kolay ulaşsınlar. Yayınevi de bu anlayışla çalıştı ve İslam’ın adaletini ve zulme başkaldırıyı ön planda tutan bir yayın anlayışını hakim kılmaya çalıştık .
Birleşik Yayınevi de aynı amaçla kuruldu ve bu amaca hizmet eden kitaplar bastı değil mi?
Evet. Bu konuda mümkün mertebe İslam nizamını ve İslam’ın hayat tarzını anlatan kitaplara öncelik verdik. Mevdudi, İmam Humeyni, Seyyid Kutup, Ali Şeriati gibi şahsiyetlerin kitaplarını bastık. İnsan Yayınları da bu doğrultuda kuruldu. Ali Ünal, Ali Bulaç, Ahmet Şişman, Ali Kemal Temizel gibi arkadaşlar İnsan Yayınları’nın İlk kurucularıdır… Daha sonra Yayınevi Adnan Başdemir ve İlhan Akıncı’ya devredildi ve yayınevi halen devam etmektedir.
Hapishanelere kitap gönderdi
Hakkınızda fazla bilgi sahibi değildim. Fakat birkaç kişiye sorunca bile gizli tuttuğunuz, en azından isminizi ön plana çıkarmadığınız çok güzel çalışmalar anlatıldı bana. Birleşik Dağıtım’da sizin hesabınız kitap olarak bekliyormuş ve okumak isteyip de maddi gücü olmayan gençler, öğrenciler bu hesaptan kitap alıyorlarmış. Bu çok güzel bir hizmet. Aynı şekilde bu hesaptan cezaevlerine ve öğretmenlere de toplu kitap gönderiliyormuş…
Doğrudur. Ben bu tür çalışmaların toprağa atılan tohum gibi olduğunu düşünüyorum. Zamanla uzun vadede de hayırlı sonuçlar alınıyor ve ihlasla yapılanı Allah bereketlendiriyor.
Ahmet Şişman ile beraber çalışmışsınız. Onu sizin dilinizden de anmak isteriz…
Her zaman yeni projelerle dolu, soğukkanlı ve diplomat ruhluydu rahmetli. İmam hatiplerle ilgili çok hayırlı düşünceleri ve çalışmaları vardı.
Zaman gazetesinin kurucuları arasında da adınız geçiyor…
Zaman gazetesini 3 arkadaş kurduk; İhsan Arslan, Alaaddin Kaya ve ben. Daha sonra İhsan Arslan hisselerini Alaaddin Kaya’ya devretti. Bu konu hakkında çok fazla konuşmak istemiyorum.
Mevcut yaşam tarzını kabul etmemeli
Aslında size, kitapları ve öğrenmeyi hayatının merkezine almış bir büyüğümüze sormak istediğim bazı şeyler var. Mesela, sizce gençlerdeki bilinç eskiye göre azaldı mı? Televizyon ve bilgisayar çok mu zamanlarını alıyor gençlerin?
Bence bilinç azalmadı. Sadece bilincin kanalları farklı yönlere kaydı. Eskiden daha duyarlı daha insani ve daha ideolojik bakıyorduk olaylara. Şimdi seküler anlayış hakim. İnandığını yaşamazsan bir süre sonra yaşadığın gibi inanmaya başlıyorsun. Bunun gibi... Muhiddin-i Arabi “Arpa ekildiğinde buğday çıkmaz der“. Ne yaparsanız onu görüyorsunuz. Sanırım gençler mevcut dünya düzenine hakim olan yaşam tarzını kabullendiler. Bu doğru değil. Müslümanların yaşamlarını yeniden sorgulamaları gerekir. Ciddi bir muhasebe gerekiyor. Mevcut olanla yetinirsek sadece şeytan memnun olur. Dünya Sosyal Forumu üyelerinin dediği gibi bizler de haykırmalıyız: Başka bir dünya mümkün…
Gençlere tavsiyeleriniz nelerdir diye sorsak?
Bu konuda rahmetli İmam Humeyni’nin gençlere hitaben yazdığı tavsiyeleri var. (editörün notu: Bu güzel tavsiyeleri sitemizde çalıntı bölümümüzden okuyabilirsiniz!) Ayrıca Ali Fuat Başgil’in Gençlerle Baş Başa kitabını okumalarını öneririm.
Çok uzun süre bir amaç için uğraştınız. Hiç unutamadığınız anılarınız da vardır, değil mi?
Mutlaka… Hem de binlerce… Bir tanesini örnek vermek istiyorum; bundan da maksadım Müslümanların çevrelerine daha duyarlı olmalarıdır. Bir zaman önce ticari işlerim çok bozuldu. Öyle ki, bazen ekmek almak için cebimde 1 TL yoktu. O yıllarda ekmeği fırından defalarca borç almışımdır. Yine çok sıkıntılı günlerde yıllarca tanıdığım durumlarının da çok iyi olduğunu bildiğim birkaç arkadaştan çok küçük paraları borç istediğim halde alamadım. Üç gün boyunca ailem ve ben aç kaldık. Bunları niye anlatıyorum, derseniz, aslında kendimden bahsetmeyi hiç sevmem. Sırf Allah’ın inananları kardeş yaptığı kardeşlerin birbirlerinin sıkıntı ve dertlerine ortak olmanın farz bir ibadet olduğunu hatırlatmak istedim.
Öğrenme isteği ve ardından açılan kapı
Nasıl bir aile ortamında yetiştiniz?
Rahmetli babam klasik CHPli memurdu. Hiç unutmam, bana hep Ulus Gazetesini aldırırdı. Ailemizde İslamî bir anlayış yoktu. Benim İslam’a olan ilgim 1960-65 yıllarında İstanbul’a gelişimle başladı. O zamanlar Süleymaniye‘de bekar evlerinde kalıyordum. Pazar günleri ikindi namazından sonra Feyzullah Değerli Hoca, Şehzadebaşı Camii’nde vaaz veriyordu. Ben de düzenli olarak bu vaazlara gitmeye başladım. Bu arada Kuran-ı Kerim’in Türkçe mealini alıp okudum. İncil’i, mukayeseli dinler tarihini, Muhammed Kutub’un 20.Yüzyılın Cahiliyeti adlı kitabını okudum ve okudukça öğrenme açlığımı hissetim ve böylece gerçeği arama maceram başlamış oldu…
Çoğu insan, ailesine ait kitaplıktaki raflara uzanmaya erinirken, sizin öğrenme ve iyiye ulaşma konusundaki kararlılığınızın örnek alınması gerekiyor bence…
Bu biraz abartılı bir ifade, ama şunu da söyleyebilirim ki; bu dünya sistemi birkaç istisna hariç çok kirli. Bir Alman gazetesi, bir haberdeki ifadesinde şöyle yazmıştı; “bir anlık şeytanın dünyaya egemen olduğunu varsaysak, bundan farklı bir tablo çıkmaz”. Dünya Sosyal Formu üyelerinin “başka bir dünya mümkün” dedikleri gibi, biz Müslümanlar da şu anda hakim olan modeli reddetmeli, daha insanca ve daha Müslümanca bir hayatın mücadelesini vermeliyiz. Çinliler “10.000 millik yol, ilk adımda başlar” der. Biz de hakkı tebliğ etme ve adaleti ikame etme konusunda var gücümüzle gayret göstermeliyiz. Irk ve mezhep taassuplarını aşmalı ve İmam Humeyni’nin dediği gibi “Vahdet’in en büyük farz olduğu bilinciyle hareket etmeliyiz”. Kur’an bize bir hayat planı sunuyor. Dileyen iman eder, dileyen etmez. Fakat kimlerin safında olduğumuz belli olsun. Hem Allah’ı hem şeytanı memnun edemeyiz.
Sömürücüler İslam’dan rahatsız olurlar
Fakat işimiz zor, değil mi?
Şüphesiz. Hiçbir başarı mücadelesiz elde edilemez. İmam Humeyni, Fransa’dan Tahran’a geldiğinde, ilk konuşmasını Behişti Zehra (Şehitler Mezarlığı)’da yaptı. Orada özet olarak; “Uyanık olun! Emperyalistler bizim zaaflarımızı bizden daha iyi biliyorlar. Her cm2 toprağımızı bizden daha iyi tanıyorlar. Bazen bir adamı bir saat kullanmak için 25 yıl beklerler” der. Bizim uyanık olmamız lazım. Mevdudi’nin deyişiyle peygamberler insanın sakalının şeklini pantolonunun boyunu tayin etmek için değil, kulları Allah’tan başka her şeye kul olmaktan kurtararak, sadece Allah’a kulluk etmeleri için vazifelendirilmiş, ayrıca yeryüzünde bütün tağutî zulüm düzenlerini yerle bir ederek Allah’ın adaletini yeryüzüne hakim kılmak için gönderilmişlerdir.
Batı’nın İslam’a karşı olan düşmanlığını da siz çok güzel açıklıyorsunuz.
Hugo Chaves, bir sözünde; “Beş asırdır yeryüzünde Tanrı’nın egemenliği yok. Şeytanın egemenliği var” der. Batı ve İslam’ın kavgası, adaletin ve zulmün kavgasıdır. Doğu ve Batı derken bütün küfür sistemleri, bir bütündür. Egemen güçlerin kurduğu dünya sisteminin devamını sürdürmek isterken, karşısında tek direnen güç İslam’dır. İslam’ın da nihai amacı Adalet’e dayalı bir dünya inşa etmektir. Tabii ki kapitalistler, sömürücüler, egemen sınıflar İslam’dan rahatsız olurlar. Burada sadece Batı değil, tüm sömürücü ve zalim sistemler İslam’a karşıdır.
Başucu kitaplarınız var mıdır?
Şüphesiz… Başta Kur’an-ı Kerim olmak üzere, İmam Humeyni’nin Kırk Hadis Şerhi, Dr. Ali Şeriati’nin Ali kitabı, Tiziano Terzani’nin Atlı Karıncada Bir Tur Daha, ayrıca Seyyid Kutub’un, Mevdudi’nin bütün kitapları.
Sümeyye Karaarslan, bir ağabey tanıdı
İmam Humeyni'nin öğütlerini okumak için tıklayınız.