İmam Gazâlî Hazretleri’nin “Hak Yolcusuna Öğütler” eseri, Asım Cüneyd Köksal’ın tercümesi ile Büyüyenay Yayınları tarafından Türkçemize kazandırıldı. “Karanlık hep vardır, çabalayan ışıktır” söylemini şiar edinen Mustafa Kirenci yönetimindeki Büyüyenay’ın bu nevi güzel eserleri dilimize kazandırması, hepimiz için büyük şans.
Hüccetü’l-İslam lakaplı allâme, İslam düşünürü, kemal ve fıkıh âlimi, sûfi İmam Gazâli Hazretleri, 1058 yılında İran’ın Horasan bölgesinde bulunan bugünkü Meşhet’te dünyaya gelmiştir. İmam Gazâli Hazretleri’nin hayatını derinden etkileyen hadiselerden biri şudur: İmam Gazâlî Hazretleri tahsilini ilerletmek için Cürcan’a gitmiştir. Burada beş yıl tahsiline devam etmiş, beş yılın sonunda Meşhet’e geri dönerken soyguncular tarafından yolu kesilmiştir. Soyguncular Gazâlî Hazretleri’nin neyi var neyi yok el koymuşlardır. Bunun üzerine İmam Gazâlî Hazretleri, soyguncuların reisinden, “her şeyi alın ama hiç olmazsa şu ders notlarımı verin” ricasında bulunmuştur. Eşkıyaların reisi, “bilgileri kâğıtlara yazacağına hafızana yazsaydın ya” diyerek İmam Gazâlî Hazretleri ile alay edip ders notlarını kendisine iade etmiştir. İmam Gazâlî Hazretleri, bu hadiseyi Allah’ın kendisine bir ikazı sayarak, üç yıl içinde bütün ders notlarını ezberlemiştir.
Nasihatin esası Risalet madeninden gelir
Asım Cüneyd Köksal’ın derlediği ve Büyüyenay Yayınları’nın “Hak Yolcusuna Öğütler” başlığıyla bastığı güzel eserin ilk bölümü olan “Ey Oğul / Eyyühe’l-Veled”, “Mecmûatu Resâili el-İmam el-Gazzâlî” kitabı içinden alınmış olup İmam Gazâlî Hazretleri’nin talebesi İmam Zeynüddin’in hocasından nasihat istemesi üzerine kaleme alınmıştır.
İmam Gazâlî Hazretleri, talebesine ilk olarak nasihatin mahiyetini öğretmiştir: “Nasihatin esası Risalet madeninden gelir, en güzel nasihat Resulullah’tan (s.a.v.) bize gelendir.” buyuran İmam Gazâlî Hazretleri, bu nasihat ile aynı zamanda her eksikliğimizin, her noksanlığımızın yegâne sebebi olarak “Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’i tanımamamıza” işaret etmiştir. Bunun yanısıra İmam Gazâlî, Fahri Kâinat Efendimiz (s.a.v.)’in ümmetine ettiği şu nasihati de bilhassa vurgulayarak talebesine aktarmıştır: “Allah Teâlâ’nın kuldan yüz çevirmesinin alâmeti, onun kendisine yaramayan şeylerle meşgul olmasıdır.”
Gazâlî Hazretleri, “Ey oğul! Öğüt kolaydır, müşkül onu kabul etmektir.” ikazında bulunur talebesine. Böylece, ettiği nasihati talebesinin hâl ve harekâtında görmek istediğini, aksi hâlde bu nasihatlerin kendisine yük olacağı mesajını verir. Çünkü kişi için “kendisiyle amel etmediği ilmi tahsil etmek, aleyhindeki delili” kuvvetlendirmektedir. Bu durumdan Allah-u Zülcelâl’in hoşnut olmadığını Resulullah’ın şu hadisi ile hatırlatır İmam Gazâlî: “Kıyamet gününde insanların en ağır azap göreni, âlim olup, Allah’ın, ilmini kendisi için faydalı kılmadığı kimsedir.” Hazretin bu nasihatinden anlıyoruz ki marifet ilim sahibi olmak değil, öğrendiği ilim ile amel etmek ve âmil olmaktır. Öyle ya, “İki bin ölçü şarabı tartıp da hazırlasan / Çakırkeyif olamazsın içmedikçe”
İster isen cenneti…
Pek çoğumuzun derdi cennettir. Şüphesiz ki cennet için de iman gerektir. İman ise dille ifade, kalple tasdik ve erkân ile amel etmektir ve amel etmeye dair deliller de sayılamayacak kadar çoktur. Ancak bu sabit bilgilerin yanı sıra İmam Gazâlî Hazretleri şunu hatırlatır: “Kul Cennete Allah Teâlâ’nın fazl u keremi ile girer, ama ibadet ve taatıyla buna uygun hâle geldikten sonra. Çünkü ‘Allah’ın rahmeti, muhsinlere yakındır.’” Hz. Ali (r.a.) Efendimiz de “Her kim çabalamadan ulaşacağını zannederse o boş bir umut sahibidir. Her kim de çabalamakla ulaşacağını sanırsa o da kendini müstağni gören biridir” buyurmaktadır. Bu hususta İmam Gazâlî Hazretleri, Hasan Basrî Hazretleri’nin şu kıymetli öğüdünü hatırlatır: “Amel etmeden cennet istemek günahlardan bir günahtır.” ve “Hakikatin alameti, amel düşüncesini terk etmektir, yoksa ameli terk etmek değildir.” Çünkü “amelsiz ilim bir mecnunluk, ilimsiz amel hiçbir şeydir.”
Kendine kabir hazırlama, kendini kabre hazırla…
İnsan olarak nihayetinde varacağımız yer kabirdir. Bu sebeple İmam Gazâlî Hazretleri: “Evladım! Himmetini ruha, ilgisizliğini nefse, ölümü bedenine doğru yönlendir. Çünkü menzilin kabirdir; kabir ehli her dem senin kendileri arasına katılacağın zamanı beklemektedir. Sakın ama sakın onların yanına azıksız varma” buyurmuştur. Çünkü Hz. Ebu Bekr es-Sıddîk: “Bu bedenler ya kuşlar için kafes yahut hayvanlar için ahırdır.” buyurur. Öyle ise ehl-i kabir bizi beklemekte iken, kendimizi kabre hazırlamak için biz neyi beklemekteyiz, diye sormamız gerekir. Ne diyordu Sahaflar Şeyhi Muzaffer Efendi Hazretleri: “Kendine kabir hazırlama, kendini kabre hazırla”.
Metin Erol