اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ) يَا ايُّهَا الَّذِينَ) Ayet-i Kerimesindeki “salihat” kelimesi namaz ve zekâtı da kapsadığı hâlde bu iki ibadetin ayrıca beyan edilmesi şüphe yok ki Kur’anî bir nükte­ye istinadendir. Bu nükte ise bu iki ibadetin faziletini, şa­nının yüceliğini beyandan ibarettir.

Biz bu dersimizde yalnızca namazın farziyetindeki hikmeti izah edelim:

Malumdur ki Müslümanlıkta namaz, en mukaddes ibadettir. Namaz, zikrullahı içine almakta ve tüm şükür çeşitlerini kapsamaktadır. Pey­gamber Efendimiz bi’setlerinden itibaren namaz kılmaya de­vam buyurmuştur. Fakat bildiğimiz tertip üzere günde beş va­kit kılınan namaz, Leyle-i Miraçta farz olmuştur. Mirac ise bi’set-i nebeviyenin on üçüncü senesinde veya tercih edilen ve meş­hur olan söze göre Hicret-i Nebeviye’den on sekiz ay önce vuku bulunmuştur.

Namazdan asıl gaye ibadettir, Allah Teâlâ’ya ar­z-ı ubûdiyettir.[1] Bununla beraber namazın dinî, ahlâkî, sıhhî, ic­timaî pek çok faydaları vardır.

Müslümanlar namaz kılmak için abdest alır, taharet ve nezafete dikkat ederler. Cenab-ı Hakk’ın manevî huzuruna ka­bul olunarak tam bir hürmet ile secdeye kapanırlar. Allah Teâlâ’ya sadakat ve ubûdiyetlerini ortaya koymaya çalışırlar, münacaat ve tazarruatta bulunarak[2] dünya ve ahiret saadetine mazhar olabilmeyi Dergâh-ı İlâhîden niyaz ederler.

Müslümanlar; namaz sayesinde her gün beş defa tertemiz mabedlerin çatısı altında toplanarak bir kıbleye yönelirler. İslâmiyet’in kıblegâhı olan Kâbetullah’ı hatırlayarak pek ruhanî heyecanlar içinde kalırlar. Aralarında güzel bir muarefe[3] hâsıl olur, aralarındaki kardeşlik ve sevgi kuvvetlenir. Kalblerinden ihtilaf ve ihtiras karartıları yok olur gider, yüzlerinde diyanet, meveddet ve ittihad[4] nurları parlayıp durur. İşte na­maz bu gibi hikmetleri ve faydaları içeren son derece ulvî bir iba­dettir.

Resul-i Ekrem Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir gün Ashab-ı Kiramı’na, “Bana haber veriniz, sizden birinin kapısı önünde bir ır­mak olsa da her gün beş defa o ırmakta yıkansa hiç kirinden bir şey kalır mı?” diye sormuş, onlar da: “Hayır kirinden bir şey kalmaz.” demişlerdi. Bunun üzerine Nebiyyi Zîşan Efendimiz, “İşte beş vakit namazın hâl ve şânı bunun gibidir ki Allah Teâlâ bu namaz­lar ile hataları silip yok eder.” buyurmuştur.[5]

Ne büyük bir lûtf-i İlâhî!

Artık her Müslüman namazın kadrini bilmeli ve namaza devam etmelidir.

Kaynak:

Ömer Nasuhi Bilmen, Kur'an-ı Kerim'den Dersler ve Öğütler

Dipnot:


[1] Ar­z-ı Ubudiyet: Kulluğu arz etmek, sunmak

[2] Münacaat ve Tazarruatta Bulunmak: Yalvarış ve yakarışta bulunarak

[3] Muarefe: Karşılıklı olarak birbirini tanıma, bilme, bilişme, tanışma, ülfet

[4] Meveddet ve İttihad: Dostluk, sevgi, muhabbet ve birlik

[5] Buhari, Mevakit, 6; Müslim, Mesacid, 283