Sufi kıvamında Rock tadında!

Hicret, 'Yunus Gibi' adlı ilk albümüyle geleneksel formun dışında bestelediği şarkıları güçlü bir soundla harmanlıyor…

Sufi kıvamında Rock tadında!

Bir Zorlu Yolculuk…

Uzun yıllar müziğe antipati ile baktı bizim camia. Mesafeli durdu. Sadece ney ve tambur kullanılarak okunan ilahilere sıcak bakıldı. 1980’li yılların sonlarına doğru sazın, bağlamanın müzik dünyamıza girmesi çok tartışıldı bu yüzden. Hatta “tek sesli müzik vahdettir, çok sesli müzik şirktir” denildi. Adına “ezgi” denilen bir müzik kültürümüz oluşmaya başladı. 1990’lı yıllarla birlikte “yeşil pop” oldu bunun adı. Gün geçtikçe ilahiler ve ezgiler batı enstrümanlarla tanıştı, artık gitarımızla ilahiler söyleyebiliyorduk. Çünkü müzik sektörü her gün yeni bir tarzı, yeni bir müzik anlayışını gündemimize sokuyordu.

HicretBundan birkaç ay önce müziğe gönül veren bir avuç insanla Üsküdar’da yaptığımız toplantıda müzik geçmişimizi çok güzel özetledi Ahmet Mercan. Asım Gültekin, “yeni besteler yapmak lazım” dedi. HakanAykut, “müzikte yeni şeyler söylemek” zorundayız dedi. Orada bulunan herkesin ortak görüşüydü belki de yeni bir müzik dilinin oluşturulması.

Hicret de aramızdaydı…

Toplantımızda bir müzisyen daha vardı, Kağan Tayanç. Eşi ile birlikte toplantımızı şereflendirmişlerdi. İsmini ilk defa orada duymuştum. [Bizim mahallenin müzik geçmişiyle, bant tiyatroları, ezgi ve ilahi geçmişiyle bir şekilde ilgilenmeye çalışan bir müziksever olarak Hicret’i (Kağan Tayanç’ı) ilk defa orada duyduğum için utandığımı ifade etmeliyim.] Kağan Tayanç (Hicret) toplantıya katılanlara yeni albümü “Yunus Gibi”yi hediye etti ve ardından rock, jazz ve blues tarzı müziği bu albümde buluşturduğunu söylemişti.

Sufi Rock nasıl olur?

Albümünü “sufi rock” olarak tanımladığını söyleyen Kağan Tayanç, böyle bir tanımlamaya insanların karşı çıkacağını bildiğini, sufi ve rock kelimelerinin yan yana anılmasından rahatsızlık duyabilecek insanların olduğunu söylemişti toplantıda. Rock tanımını sadece tınıyı tanımlamak açısından kullandığını, onun dışında rock kültürüyle ilgili olmadığını da vurgulamıştı.

Sufi rock tanımlamasının kışkırtıcılığı hemen o gece albümü dinlememe sebep oldu. İlk tepkim “vay canına” oldu. Farklı bir tınısı vardı Hicret’in. Doğunun büyüsünü, mistisizmini yeni bir tarz, yeni bir sesle iç içe geçirmişti. Şarkılar oldukça anlamlıydı. Hatta müzikal bir ahengin yanında ilk şarkıdan itibaren albümün sonuna kadar felsefi anlamda da bir ahenk vardı. İlk parça olan “aşk” bilmezlikten bilmekliğe giden bir yolculuğu, İstanbul ile bir şeylerin farkına varan insanı, “nefs”te ise insan kendi nefsinin ve o nefsin ne kadar büyük bir düşman olduğunun farkına varmış ve onu anlatan bir ruh halini, “kırlangıçlar” ile de hakikate ulaşmayı dile getiriyor Hicret.

Kağan TayançSırtında Çağın Ağrısı

Yürüyebilmek Yunus Gibi 

Ertesi gün internette “Yunus Gibi” adlı albümle ilgili arama yaptım. Kağan Tayanç’ın birkaç dergi ve gazetede yer alan söyleşilerini okudum. Kağan Tayanç’ın albüme ilişkin söylediklerini, müziğe ilişkin düşüncelerini okuyunca “Yunus Gibi”yi daha farklı dinlemeye başladım. Çünkü karşımda bir müzisyenin yanında müziğin felsefesine kafayı yoran ve bunun için bir şeyler yapmaya çalışan bir sanatçı vardı.

Yeni bir şeyler söylemek gerekli diye yola çıkan Hicret kendisini muhacir olarak görüyor ve Yunus Emre’ye duyduğu muhabbetten dolayı “Yunus Gibi” koyuyor albümünün ismini. Pink Floyd ve Yunus Emre’yi bir potada eritiyor. Aslında, 1988 yılında müzikle uğraşmaya başlıyor, batı müziği çalan mekanlarda bulunuyor, Türk müziğine çok ender uğruyor yolu. 1996-97 yıllarında müziği bırakıyor, tasarımcılıkla uğraşmaya başlıyor. Daha sonra tevafuken Engin Noyan’la tanışıyor, onun iteklemesiyle yapıyor ilk albümünü. “Hicret”i bitmeyen bir yolculuk olarak görüyor. Bu yolculuğu yaşıyor ve öğreniyor. Bu nedenle kendi yolculuğunu “Hicret”le tanımlıyor. Mehmet Akif Ersoy’a ait Süleymaniye Kürsüsü’nü rock’n roll olarak besteliyor, Süleyman Çelebi’nin Mevlid’ini batı müziği formuyla besteliyor. Hatta üçüncü albümü bu olacak. Her albümünde “İstanbul” şarkısı yapmayı planlıyor. Gazze’yi sürekli hafızalarda tutmak amacıyla Gazze şarkıları yapmaya devam etmeyi düşünüyor. Mevlid-i Şerif Orotoryosu projesi var.

Kağan TayançFarklı  Bir Albüm

“Yunus Gibi” gerçekten farklı bir albüm, farklı bir konsepti var. Hicret, kalbine yapmış olduğu yolculukta çok farklı sokaklardan geçiyor ve bu albümle bize o sokakların masalını özgün ve farklı bir şekilde anlatıyor. Kağan Tayanç’ı dinlemek bize onun deyimiyle, “biraz farkındalık, biraz sorgulama, biraz duygulanma, biraz şaşırma, biraz da tepki”ye mâl olacak.

 

E.Fatih Bilge

efbilge [at] gmail.com 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Mehmet Abduh
Mehmet Abduh - 14 yıl Önce

"şarkıları güçlü bir soundla harmanlıyor…" derken? Sound ne oluyor???

Ali
Ali - 14 yıl Önce

Albumu dinledim, oldukca guzel.. hani, benzetme yapmak hoş degil belki ama aklıma ilk olarak feridun duzagac geldi.. hem tarz, hem de ses rengi olarak.. tabi bu kotu bir anlam içermiyor.. yanlış anlaşılmasın.. düşük bir bütçe ile yapılmış olmalı.. (album kapagındaki bilgilere dayanarak bunu soyluyorum) ama ona ragmen kayıtlar, mix, mastering işleri gayet hoş olmuş. ney biraz fazla kullanılmış sanki.. (bu konuda genç dergisinde başar dikicinin soyledigi bir soz vardı, o aklıma geldi:

Ali
Ali - 14 yıl Önce

başar dikici: "neyin mü'mini, bas gitarın kafiri olamaz" şeklindeydi.. yani madem bir rock müzik albümü.. o halde oyle kalsaydı keşke.. yada diger klasik türk müzigi enstrumanlarına da yer verilseydi diyorum ben...

tekrar hayırlı olsun der, müzik hayatında başarılar dilerim..