Hattat, musikişinas ve hafız: Kemal Batanay

Feriköy Mezarlığı'nda pek çok önemli isim medfundur ama bunlar arasından birisi var ki, hem çelebi hem hezarfen bir zattır: Kemal Batanay. Kâmil Büyüker yazdı.

Hattat, musikişinas ve hafız: Kemal Batanay

İstanbul’un Cumhuriyet dönemi en eski mezarlıklarından biri olan Şişli ilçesinde bulunan Feriköy Mezarlığı'nda pek çok önemli isim metfundur ama bunlar arasından birisi var ki, hem çelebi hem hezarfen bir zattır. Bu isim hattat, musikişinas Hafız Kemal Batanay’dan başkası değildir.  

Onun şöhreti sadece bir saha da değil. Hem ta’lik hattatı, hem tanburi, hem bestekar, hem şair, hem hafız. Bu isim, bugün çoktan unutulmuş ancak erbabınca bilinen bir üstaddan başkası değil: Hafız Kemal Batanay. Üstad’ın sadece hattatlık yönünü ele alan kapsamlı bir eser geçtiğimiz senelerde neşredildi. İTO ve Kubbealtı Neşriyatın ortaklaşa projesi olan eseri yayına hazırlayan yine Kemal Batanay hocadan icazetli Marmara İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muhittin Serin. Serin Hoca, Picasso`nun “Benim resimde varmak istediğim son noktayı İslam yazısı çoktan bulmuş.” sözünden hareketle “Bizim de Picasso`larımız, Rodin`lerimiz var.” diyerek, Şeyh Hamdullah, Hafız Osman, Şevki Efendi ve Mustafa Rakım gibi önemli hattatları gösteriyor. Ve kitabı hazırlarken ilginç bir anısını da dile getiriyor: “Kemal Batanay ile yazı meşk ettiğim 1967 senesi bir perşembe günü, Süheyl Ünver beni karşısına alıp, 'Oğlum geçmişte üstatlara en büyük ihaneti kim yapmıştır biliyor musun? Ders ve feyiz aldıkları hocalarının hayatları, sanatları, iç dünyaları ve çalışma tarzları hakkında hiçbir bilgi nakletmeyen talebeleri... Sen hocasına ihanet edenlerden olma.' diyerek beni uyardı ve o günden itibaren Kemal Batanay ile ilgili gözlemlerimi yazmaya başladım.” 

Değerlerimizi unutmayalım, hatırlayalım

Neden değerlerimize bu kadar bîvefayız? Tanımaya onların kabirlerinin izini sürerek onlarla tanışarak, halleşerek başlayabiliriz. İşte Şişli Feriköy Mezarlığı'nda ana kapıdan girdiğinizde 50-100 metre ötede anne ve babasıyla birlikte yatan Hafız Kemal Batanay, 7 Şubat 1893'te İstanbul'un Fatih semtinde dünyaya gelir. Babası Kayserili Müridoğulları soyundan imam Mehmed Ziyâeddin Efendi, annesi Ayşe Hanım'dır. Babasının yanında hıfza çalışarak on dört yaşında hafız oldu. Zamanın meşhur hocalarından Tevfik Efendi ve Manisalı Mustafa Efendi'den Arapça, Farsça ve dinî ilimler tahsil etti. İdadinin son sınıfında iken Dârü'l-hilâfeti'l-aliyye Medresesi sahn kısmına da devam etti. Medresenin beşinci sınıfında iken Darülfünun İlahiyat Fakültesi'ne girdiyse de I. Dünya Savaşı sebebiyle askere alındığından devam imkânı bulamadı. Bu savaşta İstanbul, Bandırma ve Çanakkale'de üç yıl yedi ay sureyle levazım zabiti olarak görev yaptı. Savaştan sonra İlahiyat Fakültesi lağvedilince yüksek tahsilini yarıda bırakmak zorunda kaldı. 1920'de girdiği Şirket-i Hayriyye Tâdât Kalemi'nde altı yıl çalıştıktan sonra İstanbul Ticaret Odası'na geçti. II. Dünya Savaşı sırasında on dokuz ay yedek subay olarak görev yaptı. 1958'de Ticaret Odası'ndaki vazifesinden emekliye ayrıldı. 1976'da başladığı İstanbul Türk Mûsikisi Devlet Konservatuvarı'na repertuvar hocalığını vefatına kadar sürdürdü. Bu arada 1971-1980 yılları arasında Kubbealtı Mûsiki Enstitüsü'nde Münir Nurettin Selçuk'la birlikte dersler verdi. 22 Haziran 1981 Pazartesi günü vefat etti ve Feriköy Mezarlığı'na defnedildi.

Kemal Batanay, İlk mûsiki bilgilerini küçük yaşta babasından edindi. Daha sonra Kasımpaşa'daki Küçük Piyale Camii imamı Şeyh Cemal Efendi'den meşk etti. I. Dünya Savaşı'nı takip eden yıllarda Galata Mevlevihanesi neyzenbaşısı Mehmed Emin Efendi (Yazıcı). Yenikapı Mevlevîhanesi'nde Hafız Ahmed Efendi (İrsoy) ve Rauf Yekta Bey gibi musikişinaslarla tanıştı. Onlardan Mevlevî ayinleri ve dinî eserler meşk etti. Altı yıl Galata Mevlevihanesi'nde âyin-hanlık ve cuma imamlığı yaptı. Hamparsum notasını öğrendi. Rauf Yekta Bey'in ölümüne kadar (1935) on altı yıl talebesi oldu. Bu arada Ömer Bey'den tanbur öğrenmeye başladı. Bu konuda Refik Fersan ve Kadı Fuad Efendi'den ayrıca istifade etti. Mûsikide faydalandığı kişiler arasında Subhi Ezgi, Ahmet Avni Konuk ve H. Sadeddin Arel bilhassa belirtilmelidir. Başta Süleyman Çelebi'nin mevlidinin bestesi, nikriz Mevlevî âyini ve dügâh na't-ı Mevlânâ olmak üzere on bir dinî eseri mevcuttur. Bugün elimizde bulunan yegâne mevlid bestesi olması bakımından bu eser bilhassa önem taşımaktadır. Dindışı sahada ise otuz dört söz, dokuz saz eseri bestelediği bilinmektedir.

Kemal Batanay manzum tarih düşürmede de başarılı idi. Boğaz Köprüsü için hazırladığı manzum İnşa kitabesinin tarih mısraı şöyledir:Özellikle ta'lik hattında şöhrete ulaşan Kemal Batanay'ın bu yazıdaki ilk hocası Bâb-ı Fetvâ'da Hasan Hüsnü Efendi'dir. Onun vefatından sonra Sultan Selim Camii müezzini hattat Mehmed Hulusi Efendi'den ders görerek 1918'de icazetnamesini aldı. Sülüs, nesih ve rik'a yazılarını da Erkân-ı Harbiyye Matbaası baş hattatı Sofu Mehmed Efendi'den öğrendi.

Târih-i ikmâlini tam söyledi yazdı Kemâl

 Avrupa Asya bir oldu bağladık canipleri (1973).

(Kemal Batanay’la ilgili daha geniş bilgi için Muhiddin Serin hocanın eserine bakılabilir)

Ayrıntılar, hatıralar

Beşir Ayvazoğlu, Üstad Kemal Batanay’la ilgili ilginç bir ayrıntıyı  köşesine taşımış: İki kardeş: biri ressam ve heykeltıraş Zühtü Müridoğlu ile hattat, bestekâr, tamburî ve hâfız Kemal Batanay'ın kardeş olduklarını biliyor muydunuz? Soyadı Kanunu çıktığında babaları aile lâkapları olan Müridoğlu'nu soyadı olarak almak istemiş, fakat nüfus memuru, "Şeyh, mürid, derviş devri geçti!" deyince, çaresiz, nüfus kütüğüne "Ulueren" soyadını yazdırmış. Kemal Batanay, bir süre sonra bir sebeple soyadını değiştirmek için Kasımpaşa Nüfus İdaresi'ne gitmiş; kendisinden öncekinin "Doğanay" soyadını aldığını görünce, "Bizimki de 'Batanay!' olsun!" demiş. Küçük kardeşi Zühdü de daha sonra mahkeme kararıyla Ulueren soyadını Müridoğlu olarak değiştirmiştir "Batanay" soyadı, özellikle müzikseverler için özel bir anlam taşımaktadır. Bilindiği gibi, Kemal Bey'in eşi Naime Batanay ve oğlu Ercüment Batanay da tamburî idiler.

Bizden söylemesi Feriköy Mezarlığı sakinlerinden Hafız Kemal Batanay muhiblerini beklemektedir. Unutmadan Fatma Aliye Hanım da mezarlığın girişinde karşınıza çıkarsa hiç şaşırmayın.Yine ayrıntılardan biri de Kemal Batanay'ın, Mustafa Kemal ile aynı camide karşılaşmaları. Kemal Batanay, 1916'da Edirne'de askerlik yaparken Cuma namazında müezzinlik yapmasıyla Mustafa Kemal'in dikkatini çeker. Batanay'ın Üç Şerefeli Camii'deki Müezzinliğini ve Kur'an okumasını çok beğenir ve etkilenir, onu her gittiği camide ezan ve Kur'an okumaya davet eder. Kemal Batanay da bu daveti kabul etti. Mustafa Kemal, kendisinden semailer dinlediği Batanay ile bir gece geç saatlere kadar musiki sohbeti de yapmış.

 

Kâmil Büyüker yad etti

YORUM EKLE
YORUMLAR
mustafa
mustafa - 13 yıl Önce

dindışı musiki tabiri bir kavram olmakla beraber rahatsız edici değil mi?

Galib Çolakoğlu
Galib Çolakoğlu - 5 yıl Önce

Bendeniz sevgili hocamın Kubbealtı'ndan talebesi ve Cumhurbaşkanlığı Korosu emekli ses sanatçısıym.Kemal hoca eşi zor bulunur müstesna bir insandı.Hocanın 1971-76 yılları arasinda talebesi olmak bahtiyarlığına erdim ve hezarfen,kâmil bir insanın rahle-i tedrisinde bulundum.Bu mübarek insana Rabbimden gani gani rahmet ve mağfiret niyaz ediyor,size de hocayı pek çok insana öğretip hatırlattığınız için şükranlarımı sunuyorum.Hoca benim izdivacıma da bir tarih düşürmüştü.

Mehmet Necip
Mehmet Necip - 14 yıl Önce

Bu vesile ile, Kemal Hocamızın; "Elâ yâ müsteîrâ'l-kutubi da'nî..." şeklinde devam eden ve ödünç kitap isteyenlere karşı, kendisinin kaleme aldığı, kütüphanesinde kitaplarının önüne koyduğu arapça dörtlüğü istifadenize sunayım efendim... Selametle...
http://rapidshare.com/files/371674639/Batanay.JPG

Esra Nur M.
Esra Nur M. - 13 yıl Önce

Bu güzel haber için çok çok teşekkürler. Bir güzel insanı daha tanımış olduk.

suleyha
suleyha - 13 yıl Önce

Kemal Batanay Hocamızın yazdığı dörtlük bana başka bir beyti anımsattı. M. Cemal Kuntay'ın Mehmet Akif biyografisinde bir kitap aşıkı olan Ali Şevki Hoca'dan bahsedilir. Münabetsizce kitap isteyenlere karşı kütüphanesine astığı, üzerinde şu beytin yer aldığı levhayı işaret edermiş: Dest-i gadr-ı musta'ıradan ziyânım bîhisâb / Tövbe ettim, âriyet hiç kimseye vermem kitâb