Mustafa Özçelik: Her evin kütüphanesini bir Yunus Divanı süslesin

İstanbul her mevsim güzeldir. Sanat her daim bitmeyen mevsimler gibi İstanbul’un lodos kokan sokaklarını, sonbaharın çıplak bıraktığı kadim ağaçlarını, asırlık camilerin taştan ve duadan dokunmuş tüm duvarlarını kuşatmış gibidir. Fatih güzeldir, Eyüp Sultan, Yeniköy, Kuzguncuk, Kanlıca güzeldir. Ama bir güzel belde vardır ki orayı hiçbir semt geçemez. Hicaz toprağı diye anılan Üsküdar.

Üsküdar şimdilerde daha bir sanatı kuşanmış, her sokağından, her köşesinden, sohbetlerin, edebiyat muhitlerinin, dergi toplantılarının mekânı olmuş, sanatseverlere güzide bir liman gibidir.

Balaban Tekkesi boğazdan gelen ılık lodosun sanki okşar gibi esintisiyle, ahşap mimarisinin şiirselliğine nice sohbeti, gamı, kederi, coşkuyu dokurken, Anadolu Yazarlar Birliği’nin konuklarını da ağırlıyor. Bir avuç edebiyat sevdalısı, mütevazı duruşları, geleneğe ve Anadolu’nun kadim kültürüne yaslı duaları ile misafirlerini şiirsel bir duruşla, Üsküdar’ın boğazdan gelen esintilerle, pencerelerinden asırlık türküler, sözlerin aktığı Balaban Tekkesi’nde ağırlıyorlar.

Anadolu coğrafyasına yaslı bir kalem

Biz de tüm telaşlarımızdan sıyrılarak, okul kalabalığından, metronun nefessiz bırakan soğuk havasından, tramvayın cehennemi sıkışıklığından sıyrılıp oğlum Mustafa Harun ile akşam alacasına doğru, ezanlar eşliğinde Üsküdar’a bir dua sıcaklığında ulaştık. Uzak şehirlerden gelmiş gibi yorgun yüreğimizi Üsküdar’ın parke döşeli kadim sokaklarına, ezanların ısıttığı rüya sıcaklığındaki cami bahçelerine yaslama derdindeydik. Yine uzaklardan gelmiş bir güzel konuk için buralardaydık.

Mustafa Özçelik hocamız bu toprakların yetiştirdiği, tevazuu bir zırh gibi bürünmüş, yazdıkları ve yaşadıkları, Anadolu coğrafyasına yaslı kalemi ve kelâmı ile Yunus’u, Mevlana’yı, Battal Gazi’yi, Nasrettin Hoca’yı, Mehmet Akif’i, Sezai Karakoç’u, Cahit Zarifoğlu’nu nefesi yettiğince anlatan bir yiğit kalem erbabı.

Duruşu, samimiyeti, hasbiliği ile yazdığı gibi yaşayan, yaşadığı gibi yazan ender şahsiyetlerden. Her daim yaşadığı toprakların mayasına imâni duyarlılığını da katarak; ortaya koyduğu eserlerini şahit eyleyerek, yazdığı her kitabı adeta bir münâcaat duyarlılığı ve samimiyeti ile geriden yürüyenlere bırakan bir kalem işçisi.

Anadolu Yazarlar Birliği 7 Şubat Perşembe akşamı, Mustafa Özçelik Hocayı misafir olarak ağırladı. Tam da ismiyle müsemma bir şairi, yazarı konuk etmek hiç bu kadar yakışmamıştı Anadolu Yazarlar Birliği’ne kanımca. Mustafa Özçelik hocam, yıllardır doğup büyüdüğü, ekmeğini aşını yediği, ata toprağı Eskişehir’i terk etmemiş. Bazen bir Yunus yalnızlığı ve dervişliğinde, bazen Akif direnişi ve heyecanı ile şiirlerini yazılarını yazmış, bağlı olduğu değerlere, taşranın bereketini ve huzurunu akıtarak eserler vermiştir.

Yazma amacı dünya ve sonrasını anlamak

“Yazma amacım ve çabam da kendimi, dünyayı, öncesini ve sonrasını anlamak şeklinde özetlenebilir. Bütün bunları anlayarak ve bütün bunlara anlam katma çabasıdır beni yazmaya sevk eden şey. Ardından da bunları yaşama çabası başlıyor. Böylece yazmak, hüsrandan kurtulmanın bir yolu olarak çıkıyor karşımıza… Bir kulluk eylemi olarak algılıyorum bu amaç ve çabayı.” Okumak ve Yazmak adlı kitabında böyle bir girizgâh yaparak başlıyor yazmaya şair, yazar Mustafa Özçelik. Yazdıklarından da anladığımız gibi o tıpkı Asr Suresi’ndeki ayetlerin mihmandarlığında sürdürüyor yazı ve hayat yolculuğunu. Her daim hakkı tavsiye etmek sabrı tavsiye etmek ve hep güzele, iyiye,  doğruya coşkun bir çağrıda bulunmak.

Mümbit topraklar gibi Anadolu coğrafyasının aslında maneviyattan yoksun şehirlerinden, kaleminden insanlığa dua çığlığında bir kurtuluş sakası gibi akan şiirleri bir bakıma Mehmet Akif’in, Yunus Emre’nin izinden yürüyen, kadim dualara yaslı bir şairin izini sürdürür bizlere.

Sıddık Ertaş’ın bereket kuşanmış anlamlı sorularına tüm samimiyeti ile yüreklice, dostane cevaplar verdi Mustafa Özçelik Hocam Anadolu Yazarlar Birliği Buluşmaları ’nda. Başkanlığını Yusuf Tosun’un yaptığı dernek gerçekten derinden ve anlamlı bir yürüyüş gerçekleştiriyor. Her ay topraklarımızın yetiştirdiği müstesna isimleri ağırlıyor.

Mustafa Özçelik Hoca, yaptığı konuşmada Anadolu Yazarlar Birliği’ne adına yaraşır bir halde, Yunus Emre’yi, Battal Gaziyi, Nasrettin Hoca’yı anmaları gerektiğini belirtti. Nasrettin Hoca’nın bilgeliğinden, en zor zamanlarda yaptığı nüktelerle ve yol gösterici hali ile nasıl önderlik yaptığından bahsetti. Yine Yunus Emre’nin her kesim tarafından nasıl sahiplenildiğinden bahsederken, onun yazdığı hikmetli şiirleri ile önce yaşayıp sonrasında geriye silinmez izlerle büyük bir külliyat bıraktığından bahsetti. Yunus Emre gibi manevi bir öncü şahsiyetin, sadece, ‘Halk Ozanı’ olarak anılmasının aslında onun şahsına yapılan büyük bir haksızlık olduğun bahsetti.

Yunus ilahileri söylensin her yerde

“Çağın kirli ve çirkin sesleri bizi bunaltmışsa, bunu fark etmişsek Yunus’la tanışıklığımızı artıralım. Yunus, yeniden girsin hayatımıza. Her evin kütüphanesini bir Yunus Divanı süslesin. Yunus ilahileri söylensin her yerde yeniden… Her gün bir Yunus şiiri ile başlayalım güne…” diyor yazar Mustafa Özçelik Yazmanın Büyülü Dünyası kitabında.

Pek çok yayınevinden kitapları neşredilen, masamda yakın zamanda gelmiş usta velûd şair ve yazarın kitapları. Nar Yayınları’ndan, kıymetli Yayın Yönetmeni Tayfur Esen Bey’in katkıları ile, Okumak ve Yazmak, Yazarlar ve Kitaplar, Yazmanın Büyülü Dünyası, Şiir, Şair ve Hayat. Naif, sağlam ve kavi şiirleri ile nice gönle seslenen şair, daha çok dergilerde yazdıkları deneme ve inceleme yazıları ile de arkasından gelen kuşağa yol açmaya, yol olmaya devam ediyor. Mustafa Özçelik Hocamızın kitapları değer bilen, has okur ile buluşmayı bekliyor...

Anadolu’yu mayalayan eşsiz ve öncü olan değerlerimizi anlatırken, bu halkaya adeta kendi kuşağı adına eklenen ve her daim hasbi, kuşatan, erdemli, onurlu ve kavi duruşu ile taşrayı da aşarak kendi kozasını sabırla duayla ören yüce gönüllü şaire selam olsun…