Amerikalı müslümanların hikayelerinin peşinden gitmeye devam ediyoruz.
Eşlerinin müslüman olma durumundan etkilenen Amerikalı arkadaşlarımızdan Anna ve Erica’nın hikayeleri biraz daha farklı.
Müslüman olmanızı tetikleyen en önemli şey neydi?
Anna: 18 yaşında üniversite birinci sınıfı öğrencisi iken o zaman bir üst sınıfta olan Müslüman eşimle tanışmıştım. Genel anlamda dinlere karşı bir merakım olmakla birlikte eşimin dinini de öğrenmek istiyordum. Ancak okul ve iş gibi meşguliyetler nedeniyle ertelemek durumunda kalmıştım. Nihayet staj yapmak için gittiğim Fransa’da Kur’an’ı okuma fırsatı buldum. Her akşam rastgele bir sayfa seçip okuyordum. Zamanla bu serüvenin nereye varacağını hissediyordum: Müslüman olacaktım. Ömrümde hiç bu kadar güzel, doğru, mükemmel, çelişkisiz bir şey okumamıştım. Okuduğum hiç bir metin beni bu kadar etkilememişti, o sözlerin sahibi sanki benim içimde ve dışımda ne varsa bilip ona göre hitap ediyordu.
8 haftalık stajın sonuna geldiğimde bu okuduklarımın Allah’ın sözleri olduğuna ikna olmuştum. Okuduklarım apaçık hakikatti, başka seçeneğim yoktu. Müslümanlığı seçmek yapmış olduğum en iyi tercihimdir. Bana doğru yolu gösteren ve aydınlığa sevkeden Rabbim’e şükürler olsun. O’nsuz tamamen kaybolmuşken eğer beni hidayete erdirmeseydi ileride nasıl bir insan olabileceğimi düşünmek bile korkutucu geliyor.
Erica: İslam’la olan bağım Türk olan eşim dolayısıyladır. Şehadetimden neredeyse on yıl evvelinden başlamak üzere; Ramazan aylarında oruç tutardım. Dini daha yoğun yaşamam gerektiğini hissederdim. Müslüman olmam benim için uzun bir süreç olsa da en önemli tetikleyici unsur Ramazan tecrübesiydi. Tüm bu arkaplanın üzerine özellikle annemin vefatından sonra hayatımda yaşadığım dönüşümler etkili oldu diyebilirim.
İlk oruç, ilk namaz, ilk Ramazan coşkusu…
Anna: İlk oruç tuttuğumda henüz Müslüman değildim. Eşimle birlikte Ramazan’ın bir kaç günü oruç tutmuştum ve kendimi bir işi başarmış gibi hissetmiştim. Müslüman olduktan bir-iki ay sonra ilk Ramazan’ın tamamını tuttuğumda aslında oruçla birlikte zihnimin nasıl temizlendiğini, Allah’ı düşünmenin ve O’nunla bağ kurmanın nasıl kolaylaştığını farkettim. Müslüman olarak serüvenimin başlangıcı için ne güzel bir yol! Hayatımdaki onca güzellik karşısında Allah’a hiç gösteremediğim minnettarlığımı oruçla zerre miktarınca da olsa sunabildiğimi hissetmiştim.
İlk namazımı da Fransa’da geçirdiğim günlerde kılmıştım. Her ne kadar nasıl namaz kılınacağını bilmesem de eşimden gördüklerimi kopyalamaya çalışmıştım. Elbette yanlış bir şekilde hatta kıbleden farklı bir yere doğru kılmıştım. Fakat o namaz benim için çok önemliydi: Allah’ın huzurunda boyun eğmek istedim ve bu nedenle uzun süre secdede kalmıştım.
Çok güzel bir ilk namazdı, sanki bir sözleşmeydi benim için. “Artık Sen’inim!” diyordum ve beni işittiğinden emindim.
Erica: Her ne kadar henüz müslüman olmamış olsam da ilk Ramazan tecrübem yaklaşık 17 yıl önce idi. O zamanki duygularımı tam olarak anımsayamasam da kış olması nedeniyle orucumun kısa sürdüğünü ve kolay bir ibadet olarak gördüğümü hatırlıyorum. İlk namazım da eşim ve çocuklarımla beraber cemaat halinde kıldığımız, sakin ve sessiz bir ibadet olmuştu. Her iki tecrübe de gönlümde huzur bırakmıştı.
Sosyal yönden Ramazan’ın değeri…
Anna: Eşimin ailesi Müslümanken benim ailemin ve çevremin Müslüman olmaması nedeniyle Ramazan ilginç bir zaman haline geliyor. Sürekli “Evet, su bile içmiyorum” ve “Aslında oruç tutmaktır sağlıklı olan” diye açıklama yapmak ve beni hâlâ yemekli davetlere çağırabileceklerini, bundan dolayı alınmayacağımı söylemek durumunda kalıyorum. Ayrıca oruç tutmak beni Allah’a daha yakın hissettiriyor. Sadece orucun doğasında olan yakınlık değil, aynı zamanda diğer insanların yeme, içme, eğlenme gibi faaliyetlerinden uzaklaşıp kendi iç dünyama bakmama imkan tanıyan bir yakınlık. Aramıza bir perde çekilmişçesine yiyip-içenlerden uzak hissediyor ve onların haline üzülüyorum. Perdenin bu tarafında Allah’a daha yakın olmak var. Bu beni hem korkutuyor hem de bir bütünlük hissi veriyor. Keşke herkes oruç tutup bu hislere sahip olabilse.
Erica: Yıllar geçtikçe Ramazan hem kendim hem de çevremdekiler için daha derin manalar kazandırıyor. Kendi açımdan mescidde daha fazla Müslüman tanıdığım oldukça aidiyet hissim güçleniyor. Diğer yandan kendilerini Ramazan hakkında bilgilendirme imkanı bulduğum gayrımüslim arkadaşlarım ve ailem İslam hakkında daha doğru bir kavrayışa erişiyorlar.
Kur’an’la ilk buluşma…
Anna: Kur’an’la olan ilişkim benim ihtida hikayemin en önemli parçası. Basitçe ifade edersem, sanki ışıklar sönmüş ve o güne kadar çok iyi anladığımı zannettiğim şeyler muğlaklaşmıştı. Hayatı yeniden ve çok daha iyi bir şekilde anlamlandırdığım bir süreçti. Kur’an hayatımı değiştirdi ve onu okumamış gibi yapıp geriye dönmem imkansızdı. Şimdi kişisel hayatımda verdiğim her kararı, her ne kadar çoğunlukla başarısız olsam da, O kitabın içindeki kelimelere göre vermeye çalışıyorum. Kur’an’ın ne söylediği hakkında ailemle ve çevremle konuşuyorum. Umudum o ki, bir gün gelip de konuştuğum birisine tam da doğru ayeti söyleyip o kişinin Kur’an’ı merak etmesini sağlayabileyim. Allah’ın verdiği huzur ile Kur’an’ın gönlümü açması benim aldığım en büyük hediyedir. Bu hisleri yaşamayı herkes için arzu ediyorum, her ne kadar insanların çoğu kendilerini O’na kapatsa da.
Erica: Günden güne, haftalar geçtikçe Kur’an benim üstümdeki etkisini artırıyor. O’nun manası hakkında daha derin bir anlayışa kavuşmak için gayret ediyorum. Uzun bir süreç olsa da umarım daha fazla öğrenmeye devam ederim.
Hatice A. Hatipoğlu konuştu