Müslümanların Anadolu sahasına ayak basmaları 1071 Malazgirt Zaferi'nden çok öncedir.
Muhammed Hamidullah'a göre ilk kadın şehit Sümeyye (r.anha), Ammar b. Yasir'in (r.a) annesidir ve Türk'tür. Habib b. Mesleme (r.a) komutasındaki İslâm orduları ise hicretin 31. yılında Erzurum'a gelmişlerdi.
Hz. Ömer (r.a) devrinde ise bugünkü Güneydoğu Anadolu'nun bir bölümünün fethedildiği; Tarsus, Malatya ve Erzurum hattının güneyinde kalan bölgenin İslâm ile tanıştığı bilinmektedir.
Diyarbakır Halid bin Velid 'in oğlu (r.a) Süleyman bin Halid’in komutasındaki İslam ordusu tarafından fethedilmiştir. Süleyman bin Halid sur dibinde şehit düşmüş, halk arasında Sultan Süleyman olarak bilinen ziyaretgâhta 27 silah arkadaşı sahabe ile yatmaktadır.
Türklerin Anadolu’ya ilk gelişleri Sakalar ile gerçekleşti. Sakalar, MÖ 665 yılında Kuzey Kafkasya’da yaşayan Kimmerleri yurtlarından attıktan sonra onları takip ederek Azerbaycan topraklarına geldiler. Bu sırada Sakaların başında başbuğ olarak ‟Gök”(Asur kaynaklarına göre Gog) bulunuyordu. Gök’ün Asur kaynaklarında isimleri ‟Sarati” ve ‟Parati” olan iki oğlu vardır. MÖ 662’de bu iki kardeş, Asur ülkesine saldırdılar. Bunlardan Parati’nin -yine Asur kaynaklarında geçtiği kadarıyla- ismi ‟Maduva” olan oğlu, MÖ 654’te tüm Anadolu, Suriye ve Filistin bölgelerini ele geçirdi. Burada adı Maduva olarak geçen kişi, Firdevsi’nin Şehnâme adlı eserinde “Efrâsiyâb” olarak anılan, gerçekte ise adı ‟Alp Er Tunga” olarak bildiğimiz Saka hükümdarıdır. İran hükümdarı ‟Keyhüsrev”, Kuzey Azerbaycan ve Doğu Anadolu’yu Sakalardan almak için kurduğu tuzak sonucu MÖ 626-625 yılında Alp Er Tunga’yı şerefine verdiği ziyafet sırasında zehirleyerek öldürdükten sonra istediğini elde etti ve Doğu Anadolu topraklarını ele geçirdi. Strabon’a göre Sakaların Anadolu’daki egemenlikleri 28 yıl sürmüştür.
Anadolu’ya MÖ 4. yüzyıldan bu yana (Sibir, Avrupa Hun, Hazar, Oğuz, Peçenek gibi) çeşitli Türk toplulukları tarafından akınlar gerçekleştirilmiştir.
Emevi ve Abbasiler döneminde İslam devleti hizmetinde görev alan Türkler, 8. ve 9. yüzyıldan başlayarak Anadolu’ya akınlar yapmıştır.
Çağrı Bey’in seferleri
Anadolu’daki 100’e yakın yazıtta yapılan incelemelerde 1071 öncesinde Anadolu’da Türklerin yaşadığını gözler önüne sermektedir.
Göktürkçe “Orhun alfabesi” hakkında araştırma yapan Cengiz Saltaoğlu, Ankara, Ordu, Kars, Erzurum, Kastamonu, Çanakkale, Hakkari ve Denizli gibi Anadolu'nun çeşitli kentlerindeki 100'e yakın yazıtı incelediğini, yazıtlarda ilginç tespitlerle karşılaştıklarını belirtti: "Yazıtların, Orta Asya'da yaşayan Türklerin kullandığı Türk runik (oyma) yazısıyla yazıldığını belirledik. Bu da gösteriyor ki Türklerin Anadolu'ya ilk girişleri 1071 yılı değil, Türkler en az 500 yıl önce Anadolu'da varlıklarını sürdürmüşler. Yani Türklerin Anadolu'ya 600'lü yıllarda var olduklarını belgelemiş olduk."
Çağrı Bey’in Malazgirt’ten çok önce Anadolu’ya ilk seferini emrindeki üç bin kadar atlı ile 1015-1021 arasında düzenlediği bilinmektedir (Gazneliler idaresindeki Khorasân-Rey yolu ile Azerbaycan üzerinden Doğu Anadolu topraklarına girmiştir). Claude Cahen bu seferin 1029’da gerçekleştiğini, Aristages 1016’da, Urfalı Mateos ise 1016’da yapıldığını iddia etmektedir.
1018-1071 arasında Anadolu’ya yapılan akınlarda Sivas fethedilmiş; Malatya, Kayseri, Kars ve Ani’ye seferler düzenlenmişti. Türklerin Anadolu’ya İlk Girişi (11. yüzyılın ikinci yarısı) adlı kitabında aktardığı üzere Claude Cahen’e göre de Türklerin 1018 yılından başlayan Anadolu akınları düzensiz bir yoğunlukla hızla artarak yıllarca devam etmiştir.
Malazgirt öncesinde 1048’de Pasinler ovasında yapılan Pasinler Savaşı’nda Selçuklu birlikleri ilk kez karşılaştıkları Bizanslıları mağlup ettiler. Tuğrul Bey 1054’te Doğu Anadolu seferine çıkıp Erzincan, Erciş, Bayburt ve Kemah’ı ele geçirmişti.
Malazgirt Zaferi, Türklerin Anadolu’ya ilk girişi değil, son girişidir. 1071 neden önemlidir ve mihenk taşı olmuştur? Çünkü Anadolu’nun Müslümanlaşması asıl 1071’den sonra olmuştur. Küfür ile imanın savaşında, 1071’in akabinde Anadolu’da iman tam anlamıyla galibiyetini elde etti. Kader, İslâm’ın kudsiyetini dünyaya yayacak bir kudreti Anadolu’da, bu tarihten sonra amil etti.
Yani biz 1000 yıldır Anadolu’dayız derken, ırk anlamında değil; Hak yolunun mücahitleri anlamında, İslâm’a bayraktarlık yapmış bir millet olarak buradayız demekteyiz. Başta da dediğim gibi öncesinde de sadece ırk olarak değil, Müslüman olarak da Anadolu’ya geldik ancak Anadolu’yu geçiş yolu olarak gördük. Anadolu’yu İslâmlaştırıp sonrasında kök salmamız bu tarihten sonra oldu. Yeri de Anadolu oldu. Ve bugüne kadar da İslâm’a bayraktarlık yapmanın sonucu olarak Türkler, Anadolu irfanını ortaya çıkardı.