Bazen çok şey telaffuz eder fakat çok bir şey anlatmamış oluruz. Ama bazen bir iki kelime telaffuz etmemize rağmen bu nicelik olarak az olan kelimelerle mahiyet olarak pek çok manayı ifade ederiz. İşte ikinci şekildeki durum daha çok atasözü veya deyim kullanımıyla mümkün olabilmekte.
Geçmişten günümüze gelen, uzun deneyimlerden yararlanarak kısa ve özlü öğütler veren, toplum tarafından benimsenerek ortak olarak kullanılan kalıplaşmış sözlere atasözü dendiğini biliyoruz. Türkçe'de "sav" ve "irsal-i mesel”, “darb-ı mesel" olarak da adlandırılır bu ifadeler.
Atasözleri ve deyimler bir toplumun duygu, düşünce, inanç ve kültür yapısını yansıtır ve kim tarafından ne zaman söylendiği bilinmediğinden anonimdirler. Bu sözler topluma mâl olmuş, toplum tarafından benimsenmiş ve yüzyılların düşünce ve mantık sisteminden geçerek günümüze ulaşmış kısa ve özlü sözlerdir. Atasözleri ve deyimler, bir düşünce açıklanırken ya da savunulurken şahit olarak da gösterilirler.
Dil toplumların temel taşıdır. Ve yine toplumların kullandıkları dil, bağlı bulundukları dinle doğrudan irtibatlıdır. Dolayısıyla kullandığımız kelimeler, cümleler, atasözü ve deyimlere bakıldığında dinimiz yansımalı ve dinimiz bu öğelere tesir etmelidir. Müslüman Türk toplumunda süreç tam da böyle işlemiştir. Pek çok deyim ve atasözü konuyla alakalı ayet ve hadislerin veciz meallerinden ibaret şekilde dile gelmiştir.
Fakat üzülerek şahit oluyoruz ki İslami bakımdan mahzurlu manalar içeren pek çok kelime, atasözü ve deyim bugün özellikle yeni neslin ağzına pelesenk olmuş durumda. Az önce bahsettiğimiz dil-din arasında sıkı ilişkinin farkında olan gruplar, ideolojiler ve toplumlar maalesef ilk iş olarak dile yönelmekte, onu tahrîb ederek ve ona Müslümanların kullanması mahzurlu unsurlar yükleyerek gençliğin dinine yani İslam’ına kastetmekteler. Yeni nesil, örneklerle açıklayacağımız şekildeki söz, deyim ve atasözlerini bilinçsizce kullanmakta, belki de imanî noktada sıkıntılı durumlara düşmektedirler.
Halk arasında özellikle gençler arasında yaygın şekilde kullanılan ve Müslümanlarca kullanılması mahzurlu olduğunu düşündüğüm tabirlerden bazıları şunlar: “Üzümünü ye, bağını sorma.” “Bu devirde babana bile güvenmeyeceksin.” “Yusuf Yusuf etmek.” “Benden uzak Allah’a yakın ol.” “Senden gelecek hayır Allah’tan gelsin.” “Güzele bakmak sevaptır.” Herhangi bir şey hakkında “idolüm” kelimesinin kullanılması da bu mahzurlu kullanımlardan sayılabilir.
Bilinçli Müslüman bu ifadeyi kullanmaktan imtina etmelidir
İşte bu ve benzeri şekildeki ifadeler bilinçsizce ve anlamlarından haberdar olunmadan maalesef halk arasında fazlaca kullanılmaktalar. Şimdi bu deyişlerin hangi sebeplerden ötürü İslam’a aykırı olduklarını kısaca açıklamak istiyorum.
“Üzümünü ye bağını sorma” ifadesi, kendisinden istifade mümkün olan bir durumla alakalı olarak o şeyin kaynağını sormadan faydalanmak anlamındadır. Hâlbuki Hz. Peygamber kendi evine geldiğinde, kime ait olduğunu veya kimin getirdiğini bilmediği bir şeyi eşlerine sormadan asla kullanmaz, istifade etmez veya tüketmezdi. Müslüman yediği, içtiği veya istifade ettiği her şeyin nereden geldiğini iyi bilmek durumundadır.
“Bu devirde babana bile güvenmeyeceksin” sözü yine İslam toplumlarına kasıtlı ithal edilmiş bir tabirdir. Müslümanlar arasında asıl olan birbirlerine güvenmeleridir. Hz. Peygamber Müslümanı tarif ederken “elinden ve dilinden diğer Müslümanların güvende olduğu kimsedir” ifadesini kullanmaktadır. İslam’ından emin olduğumuz diğer insanlar hakkında bile tam bir güven duygusu içerisinde olmamız gerekirken nasıl olur da varlık sebebimiz olan, rızası Allah’ın rızası, öfkesi Allah’ın öfkesi olan babamıza güvenmeyiz. Müslüman, diğer Müslüman kardeşlerine itimat etmeli, anne-babasına ise evveliyetle güvenmelidir.
“Yusuf Yusuf etmek” ifadesi halk arasında korkulu anları ifade etmek için kullanılır oldu. Özellikle gençler bu ifadeyi çok sık kullanmaktalar. Fakat kullanılan kelimeye bakıldığında bu ifadenin ne derece yanlış olduğu hemen anlaşılabilir. Bu ifadenin kaynağı konusunda derin bir araştırma yapmış değilim, sadece bu konudaki fikrimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bana göre korkulu anlar için bu ifadenin kullanımı Hz. Yusuf’un kuyuya atılması ve güya Hz. Yusuf’un kuyuda yaşadığı korkuya matuftur. Bu şekilde olmasa bile Allah’ın mesajını insanlara ileten bir peygamberin isminin bu şekilde hele bazı kişilerce daha vahim şekilde kullanımı uygun olmasa gerektir. Bilinçli Müslüman bu ifadeyi kullanmaktan imtina etmelidir.
Müslümanların bilinçsizce kullandığı tabirlerden biri de “benden uzak, Allah’a yakın ol” şeklindedir. Hâlbuki bu sözü sarf eden kişi çok az i’mal-i fikirde bulunsa, azıcık mantık yürütse durumun vehametini kavrayacaktır. Bir kişi Allah’a yakınsa ve aynı kişi bize uzaksa durum gayet açıktır. Bu ifadenin anlamı, bizim, Allah’a uzak kalmamızı temenni etmektir. Halbuki Kuran’da “sadıklarla beraber olunuz” buyrulmaktadır. Bilinçsizce kullanılan bu ifade bizce bu ayetin mefhumuna da muhaliftir.
Biz iman etmekteyiz ki dünya hayatında bizlere isabet eden gerek nimet ve gerekse musibet Allah’ın dilemesiyledir. Başımıza gelen her hayırlı, güzel şeyi Allah’tan, her kötü durumu nefsimizin kötü hallerinden bilmek şiârımızdır. Hal böyle iken bir kimsenin “senden gelecek hayır Allah’tan gelsin” demesi aslında nimetlerin, hayırların asıl menbaının Allah olduğunu bilmemek demektir. Bu cehaletin yanı sıra, söz konusu ifade, hâşâ, Allah’tan gelecek bir hayrı kerhen kabul anlamına da gelebileceğinden kullanımı şer’an gayet sıkıntılı ve uygunsuzdur.
“Güzele bakmak sevaptır” ifadesi asıl manası itibari ile doğru fakat galat-ı meşhur olarak halk arasında kullanıldığı manası ise şeriata muhaliftir. Kur’an’da “şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbiri ardına gelmesinde akıl sahipleri için ayetler vardır” buyrulmaktadır. İşte, güzele bakmaktan kasıt, Allah’ın gayr-ı metluv ayetleridir, yani kâinat kitabındaki güzellikleri seyretmek, okumaktır. Bu ise elbette sevaptır, ecre müstahak bir eylemdir. Oysa bugün bu ifade, aslından kopartılarak “güzel bir hanıma bakmak sevaptır” şeklinde çoğu zaman kasıtlı bir şekilde, bazen de bilinçsizce kerih bir ameliyeye sebep gösterilmektedir. Herkesçe malumdur ki yabancı bir hanımın yüzüne, evlenme öncesi müstesna, devamlı surette bakmak dahi uygun değildir.
Bazı kelimeler de var ki geniş kullanıcı kitlelerine ulaşmış olmasına rağmen anlamı kimse tarafından bilinmemektedir. Bunlardan biri de “idol” kelimesidir. Pek çok genç, sanatçı, futbolcu veya değişik alanlarda isminden söz ettirmiş kişiler için “o kişi benim idolüm” ve benzeri ifadeler kullanmaktadır. Halbuki idol kelimesi İngilizce bir kelime olup put, sanem, tapılan kimse gibi anlamlara gelmekte. Bu kelimenin kullanımın neden yanlış olduğu da böylece zahir olmuştur sanırım.
Bütün bu saydığımız ifadeler başta da söylediğim gibi ilk anda akla gelenlerdir. Daha pek çok ifade İslami bakımdan mahzurlu olduğu halde Müslümanların dillerinde tedavüldedir. Müslüman bilinçli olmalı, kullandığı kelimeleri özenle seçmelidir. Unutmamalıyız ki [كمالنا تحت كلامنا] “Kemalimiz, kelamımızda gizlidir.”
Ahmet Yasin Küçüktiryaki rahatsız oldu