“Zamanın Zeynebi”, “Sarsılmadan Uyanmak”, “Zulüm Yağdı/Burası Irak”, “Sevda Uğruna” vb. kitapların müellifi olan Sabiha Ateş Alpat, 05 Ocak 2014 tarihinde Kayseri’de, “Hz. Meryem ve Müslüman Kadının İffeti” başlıklı bir konferans için Umut-Der’in misafiriydi. Kadınlara özel olan bu programda Sabiha Hanım, ayet-i kerimeleri ve sahih hadis-i şerifleri esas alarak konuşmasını temellendirdi.
Sözlerinin başında imanlarına zulüm karıştıranlardan bahsettikten sonra, sözü hayâ-iman ilişkisine getiren Sabiha Hanım, şu cümleleri kaydetti: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, ‘Hayâ imandandır,’ demiştir. İşin ehemmiyetini anlatmaya yeterli bir cümledir bu. Eğer, hayâ yoksa iman da yok demektir. Eğer hayâyı göndermişseniz, iman da gitmiş demektir. Asla hayâ ile imanı ayrı düşünemeyiz.”
Bir mümine kadın, hayâsını-iffetini koruması için neler yapmalıdır?
“Bir mümine kadın, hayâsını-iffetini koruması için neler yapmalıdır?” sorusuna, ayet ve sahih hadisler ışığında cevap bulmaya çalıştı Alpat. Ahzab Suresi 32-33. ayetlerden yola çıkarak cevaplarını sunmadan önce, “Emrin hususiliği, hükmün umumiliğine mani değildir” hakikatini hatırlatıp konuşmasına ayetler üzerinde küçük yorumlar yaparak şöyle devam etti: “Ey Peygamber hanımları! Siz kadınlardan herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Eğer Allah’tan korkuyorsanız yabancı erkeklerle konuşurken sesinizi çekici kılmayın. Endamlı konuşmayın, hayânız gider. Nameli konuşmayın, hayânız gider. Erkeklerle konuşmak haram değildir. Ama tegannili ses, haramdır. Cilveli ses, erkek için haramdır. Bir Müslüman kadın, erkeklerle konuşurken hayâsının gereği olarak bütün vakarını toplamalıdır. Öyle konuşmalıdır ki, karşısındaki erkek herhangi bir haram yola düşürecek ümit beslememelidir ona karşı.”
Tesettürün ruhunun kaybedildiğine, süslerin gösterilmemesi emri geldiği halde envai çeşit süslerin sergilenmesine, ayakların yere vurulmaması emrine rağmen garip garip tarzlarda ayakkabıların tercih edilmesine değindikten sonra, cennet gibi ebedî bir hayatın zevkleriyle geçici olan dünya zevklerini takas etmenin acı yanlarından bahsetti yazar Sabiha Hanım. Başörtülülere seslenmek istediğini ifade ettikten sonra şunları söyledi: “Yüzünüzdeki makyajın fetvasını nereden aldınız? Pantolonun üzerine başörtü takmanın fetvasını nereden aldınız? Kitapta varsa söyleyin biz de yapalım. O halde, nefsinizden fetva alarak Allah’ın rızasına kavuşabilir misiniz? Bunu kendinize sorun lütfen.”
Kadının dişiliğini kapatıp kişiliğini ön plana çıkaran bir etkendir tesettür
Müslüman kadının, şahsiyetinin gerektirdiği üzere bir yaşamı idame ettirmeden başka tercihinin olmamasına dikkat çeken Sabiha hanım, tesettürün yalnızca kıyafet olmadığının, tesettürün bir kimlik olduğunun, çarşafın/pardesünün onun sadece bir parçası olduğunun altını çizdi ve konuşmanın, bakmanın, yürümenin, endamın vs. hepsinin tesettürden bir parça olma anlamını taşıdığını vurguladıktan sonra: “Kadının dişiliğini kapatıp kişiliğini ön plana çıkaran bir etkendir tesettür.” cümlesini kurdu.
Sabiha Ateş Alpat, Yusuf aleyhisselam’ın vezirin hanımı olan Züleyha’nın davetine karşılık zindanı daha hayırlı bulması örneğinden yola çıkarak; modernizmin, kapitalizmin ve konfor düşkünlüğünün özellikle kadına dayattığı alçalmışlıklardan, şahsiyetsizliklerden, ahlaksızlıklardan ise, zindanın daha hayırlı olduğuna dikkatleri çekti. “O gün Yusuf aleyhisselam, Rabbinin burhanını görmeseydi Züleyha’ya meyledecekti. Bugünün burhanı, bugünün uyarıcısı ise kerim olan Kur’an’dır ve sünnet-i/siret-i Rasulullah’tır.” demeyi de unutmadı Alpat.
Hz. Meryem annemizin kadınlar için öngörülmüş bir örnek olduğunu söyledikten sonra sözlerine şunları da kattı konuşmacımız: “Kıskançlık herkeste vardır. Ben en çok Hz. Meryem’i kıskanıyorum. Çünkü Allahu Teâlâ kitabında, ‘O, âlemlerin kadınlarının üzerine hayırlı kılındı’ diye buyuruyor. Bu hayırlı kılınmasının en önemli sebebi, onun ‘Betül’ olmasıdır. Ne konuşmasına, ne yürümesine, ne tavırlarına, ne de kıyafetine halel getirmemesidir. Anasız-babasız olduğu halde iffetin timsali olmasıdır. Sabrıyla, zamanının imtihanlarının en zor olanlarından geçmesidir.” Sonra Sabiha Hanım, kim bilir dünya yaratılalı beri Allahu Teâlâ’nın insanlara numune olmaları, insanlara iffetin ve hayânın timsali olmaları için kaç Yusuf aleyhisselam, kaç Meryem aleyhisselam göndermiş olduğunu ve onların tüm insanlığa sembol şahsiyetler olarak sunulduğunu hatırlattı.
Önemli bir hususun üzerinde durmasının verdiği heyecanlı halini ve gür sesini konuşmasının sonuna kadar koruyan Sabiha Ateş Alpat, çok verimli olarak bulduğumuz sunumunu, insanlar nezdinde değil, Allah katında şöhret ve nam sahibi olmanın derdine düşülmesi gerektiğini tavsiye ederek sonlandırdı.
Meliha Pala not aldı, Fatih Pala yazdı