Şiiri besleyen unsurlar arasında hayata dair her şeyi sayabilecek olsak da, şiiri besleyen en büyük kaynağın yine şiir olduğu su götürmez bir gerçektir. Türk şiiri merkezli düşündüğümüzde, modern dönem şiirimize, divan şiiri ve halk şiiriyle beraber, Batı şiirinin de içerik ve şekil açısından çok büyük etkileri olduğunu görürüz. Hatta şekil açısından divan edebiyatı ve halk şiirinin günümüz şairlerince çok az tercih edildiği de herkesin malumudur.

Garip akımıyla yaygınlaşan ve sonraki süreçte, özellikle İkinci Yeni akımıyla, tamamen yerleşen serbest şiirin, kimi araştırmacı ve edebiyat tarihçilerince şiddetle reddedilmiş ve Türk şiir yapısına uygun olmadığının altı çizilmişse de, serbest şiir modern Türk şiirinin en yaygın ve en çok kullanılan şekli olarak varlığını devam ettirmektedir. Bu süreç beraberinde geleneksel tarzı dışlamaya ve ötelemeye kadar getirmiştir okuru. Eserleri onlarca, yüzlerce yılı aşıp günümüze ulaşan ve birer klasik haline gelen halk şiirinin günümüzdeki sürdürücülerinin çoğu bugün Doğu Anadolu’daki köy ve kasabalarının âşık kahvehanelerinde çaylarını yudumlarken, çok daha az haberdar olduğumuz divan edebiyatı sürdürücüleri, birkaç üniversite hocası dışında, gözlerden uzak, kendilerine yakın bir hayatın içine dalmışlardır.

Şiirimiz, geniş bir coğrafyada Türkçe’nin edebi bir dil olarak köklü bir gelenek oluşturmasını sağladı

Muhsin Macit, Gelenekten GeleceğeGünümüz Türk şiirinin beslendiği en büyük kaynaklardan biri olan divan edebiyatı geleneğinin, şekil olarak etkisi yitirtilmiş olsa da içerik, ses uyumu, kullanılan sanatlar, farklı türler ve zengin bir külliyat olarak etkisini devam ettirmekte ve gelenekle bağını koparmamış şairler için en büyük beslenme kaynaklarından biri oluşunu sürdürmektedir.

Divan şiirinin kendine has dili, lügati, mecaz ve mazmunları, imaj dünyası, mitolojik unsurları ve estetik kurallarıyla, geniş bir coğrafyada Türkçe’nin edebi bir dil olarak köklü bir gelenek oluşturmasını sağladığını belirten Muhsin Macit Hoca, Kapı Yayınları'ndan çıkan Gelenekten Geleceğe kitabında bu geleneğin modern Türk şiirinde bıraktığı izleri arar ve 13 şairden örnekler verir. İsmi anılan şairlerin çoğu, bugün hayatta olan, ürün vermeye devam eden ve kendi okur kitlesine ulaşabilmiş, kendinden sonraki neslin yetişmesine katkıda bulunabilmiş şairlerdir. Peki kimdir bu şairler? Sezai Karakoç, Hilmi Yavuz, Ebubekir Eroğlu, Attila İlhan.. Diğer şairleri ve klasik şiirimizden nasıl etkilendiklerini görmek için kitaba başvurmakta fayda var.

Klasik şiir hem gelenekçilerin hem de geleneği yok sayanların ilgi alanında

Modern Türk şiirinde gelenek meselesinin ortaya çıktığı zamandan günümüze, klasik şiirle estetik endişelerden kaynaklanan hesaplaşmalara ve tartışmalara girmekten ziyade, gelenekten yararlandığını iddia eden şair ve yazarların eserlerinin irdelenip incelenmesini daha önemli bulan Muhsin Macit, bu dikkatle yaklaşır 13 şaire ve eserlerine. Ortaya da Fuzuli, Baki, Necati, Nedim, Nef’i ve Şeyh Galib gibi divan edebiyatının pîrlerinin günümüz şairlerinin aynasındaki yansımalarından dökülen billur cümleleri çıkarır.

Geleneği yok sayıp ondan uzak duran ve ona dört elle sarılanlara kadar geniş bir kesimin önemli bir ortak paydasını bulan yazar, her iki kesimin de klasik şiirimizi olumlu veya olumsuz düzeyde ciddiye aldığı tespitinde bulunur.

İçeriğe, şekil yapısına yapılan eleştiriler ve Osmanlı imgesine yüklenen “dışlanmış, muhafazakâr-gerici” vurgusu, son yıllarda yerini çağdaş-ilerici bir söyleme bırakmış ve her kesimden araştırmacı bu alandaki faaliyetlerde görünmeye başlamıştır. Muhsin Macit Hocanın tespitlerinden, son tahlilde, Osmanlı sanatını bir çırpıda yok sayarak kendi kutsallarını hurafe yığını görenlerin bile şimdi biraz da Batılı yazar ve araştırmacıların telkin ve çabaları doğrultusunda Osmanlı mirasını devralma gayretine girdiklerini görmekteyiz.

Yavuz Ertürk yazdı