Bir mevzu düşünün, kimi özgürlük alanı olarak görüp laf ettirmemekte, kimi içinde bulunduğu özgüven eksikliğinden sebep nerede duracağını bilememekte, kimi dinen yasak oluşunu yeterli bulmakta, kimi de sağlık açısından elle tutulur hiç bir yönü olmayışını ifade etmekte. Bağımlılık tasnifinde en üst sıralarda yer alan, mağdurlarını acil tedaviye sevkeden bir madde içki.

“Dumansız hava sahası” dendi ve tüm kapalı alanlarda (yalnızca üzeri kapalı olanlar da dahil) sigara kullanımı para cezasına çarptırmak tehdidiyle yasaklandı. Cılız sesler yükseldi “özgürlük”, “hak” diye. Lakin destekleyenleri ve uygulayanları bu yasağı yaygınlaştırıp, tabiileştirmede oldukça başarılı oldular. Bu hassasiyet öyle bir raddeye ulaştı ki, TV kanallarında ellerinde çiçeklerle, böceklerle gezen insan figürleri ortaya çıktı, yani sigara TV’de de sansürlendi. Ancak ortaya çıkan absürd manzara, kadrajdaki adamın bir elinde çiçeğini tüttürüp, diğer elindeki içkiyi yudumlamasıyla resmoldu! Bu duruma herkes ses çıkaramadı ama gerekli ses, sorumluluğunun hakkını vererek Yeşilay'dan yükseldi.Yeşilay

Yeşilay’ın ve Muharrem Balcı’nın içki ile amansız mücadelesi

2010 Ekim’inde Yeşilay’ın başına gelen Av. Muharrem Balcı, “Yeşilay Daha Fazlasını Yapabilir” sloganının hakkını verdi ve bağımlılığın her çeşidiyle, insan özgürlüğünün önündeki en önemli set olduğu anlayışından yola çıkarak, mücadeleye başladı. Belki de Yeşilay, tarihinin en yoğun, en işlevsel hareketlerine öncülük yaptı. Doğulu olma, Müslüman olma kompleksinden uzak bu becerikli insan, bağımlılıkların ve en başta da alkolün baş düşmanı oldu. Kimseyi karşısına almaktan çekinmedi. Kimselerin aklına gelmeyen ayrıntılarla uğraşıp, bu işi yürekten nasıl üstlendiğini hepimize ispat etti.

En son Galata-Kuledibi'ndeki esnaf ve meskûn ahalinin şikâyetleriyle harekete geçip bölgeyi alkoliklerin istilasından, çevre için oluşturdukları tehdit ve tehlikeden kurtarmaya önayak oluşunun haberleri, uğraşılması durumunda nelerin yapılabileceğini gösterdi hepimize. Bu örnekte de apaçık görüleceği gibi, içkinin özgürlük boyutu, diğer insanların özgürlüğünü engelleyecek boyutlara ulaşma riskini de içinde barındırıyor. Muharrem Balcı bu noktada da devreye Muharrem Balcıgirip, kişinin kendisini zehirleyebilmesinin bir özgürlük olmayacağını sık sık izah ediyor.  Kendisini can-ı gönülden kutlamalı, yanında, arkasında, önünde durabilmeliyiz. Bu konuda tedirgin, güvensiz duruştan kurtulmalıyız. İçki kavramının içini ve etrafını dolduran ve telaffuzda tereddütler yaşadığımız komplekslerimizden sıyrılmalıyız. Bu anlamda Muharrem Balcı'yı örnek almak, mücadelesini desteklemekle mükellefiz.

Mantık kabul etse de ruh kusar

Üstad Sezai Karakoç'un yakın zamanda beyan ettiği konuya ilişkin bakış açısıyla, aslında “kimsenin evine girip içkisine karışmaya hakkımız yok ama üzümden zararlı bir madde olan içki yapılmasını engelleme hakkımız var” algısına ulaşıp, mevzunun helal-haram boyutunun yanında, aslında özgürlük kavramının dışında kalan bağımlılık ve zarar boyutu da konuşulmalı. Muharrem Balcı da öyle yapıyor ve konunun tehlike boyutunu ön plana çekip, “zararlı bir alışkanlık, ikram ürünü olamaz” diyerek, siyasileri de işbaşına çağırarak, “devlet gençleri bu batağa düşmekten korumalı, sessizlikle teşvik etmemeli” mesajını bıkmadan usanmadan vermeye devam ediyor. Dolayısıyla ekranlarda da bağımlılık maddesi olan alkolün sansürlenmesini destekliyor, istiyor ve bunu geç kalınmış bir eylem olarak görüyor.

Yeşilay’ı “Yeşilay” yapan gerçek zihniyete kavuşmuş bir toplum olarak sevinmeli, ümitvar olmalıyız. Alkol şişesini iyice temizleyip içinde su ikram edene Necip Fazıl'ın verdiği cevaptaki gibi, “mantık kabul etse de, ruh kusar” algısına sahip olan bir neslin evlatları olarak biz, gençlerin tertemiz dimağlarını bu ve benzeri her türlü zehre karşı korumayı kendine görev bilmiş Muharrem Balcı'ları alkışlamalıyız, hem de ayakta!

 

Büşra Tosun Durmuş alkışladı