Bir müfredat programına dahil edilerek hayata katılırız. Bir insan yetiştirme düzeni içinde başka herkes için olduğu gibi bizim için de bir yaşama disiplini kurgulanır. Hayata nasıl katılacağımız, hangi değerler dünyasında şekilleneceğimiz, dünyayı nasıl kuracağımız kendi fikrimizin ya da irademizin nasıl tecelli edeceğine bakılmaksızın dinî, milli ve kültürel beklentiler içinde kuramsal bir temelle ilişkilendirilir. Müfredat hem paradigmayla hem de baskın zihniyet yapılarıyla temas kurmada belirleyici bir öncelik kazanır.
Çocukluk evreninden yaşama süreçlerinin herhangi bir evresine geçiş yaptığımız hemen her eşikte bizi kuşatan bir verili müfredat peşimizi bırakmaz. Doğrular ve yanlışlar, iyiler ve kötüler, güzeller ve çirkinler hakkında bir kanaate sahip olmak için yönlendirici mekanizmalar hep devrededir. Bir şekilde dahil olup kendimizi içinde bulduğumuz yapı bizim dünya tasavvurumuzu tanzim etmede hiç de ihmalkâr davranmaz. İyi, doğru ve güzel üzerine kendi başımıza kafa yormamıza fırsat vermeyen bu yapı muteberliği çoklukla iktidar teknikleriyle kanıtlandığı kesin olan bir müfredat eşliğinde bizi her gün yeniden inşa etmek ve arada sıradışı sayılabilecek tercihleri gayrimeşru ilan etmek ya da bütün bunları mütemadiyen onarmak için seferber olur.