Özgün düşünce üretimleriyle tefekkür hayatımızın güçlü kalemlerinden olmaya aday isimlerden Fırat Mollaer, daha çok Nurettin Topçu üzerine çalışmalarıyla biliniyor. Fırat Mollaer’in yeni bir kitabı daha Türk okuruyla Dergah Yayınları aracılığıyla buluştu: Çağdaş Üç Tarz-ı Siyaset Üzerine Eleştiri Yazıları (Dergah, 2012)
Bundan yaklaşık bir asır önce Yusuf Akçura -ki kendisi Türkçü bir söyleme sahip düşünürdü- “Üç Tarz-ı Siyaset” adıyla malum meşhur eserinde 20. yüzyılın düşünce boyutunun Türk topraklarında izlerini tasnif etmeye çalışıyordu. Mollaer de bu üç tarzın devam ettiği (ama değişerek ya da dönüşerek devam etme) kabulünden hareketle yeni kitabına “Çağdaş” sözcüğünü eklemiş. Akçura’nın açtığı yoldan ilerleyerek Akçura’nın haritasının bu gündeki karşılıklarını sorgulamaya çalışmış Mollaer.
Fırat Mllaer, mezkûr çalışmasında üç tarz-ı siyaseti şöyle sınıflar: Tekno-Muhafazakârlık (Özelikle Özal sonrası dönem için önemli bir ifadelendirme), Endişeli Kemalizm (2002 seçimleri sonrasında ortada görülen bir propaganda sloganı) ve Liberal Sol (“Tamam İslamcılarla bir arada yaşayalım ancak ama’larım var” diyenler, biraz demokrat, biraz cumhuriyetçi ama illa laik). Mollaer diyor ki hiç bu kadar teknolojiye bağımlı, kapitalizm fanatiği muhafazakârlarımız; endişeli Kemalistlerimiz ve de liberal solumuz olmamıştı. Mollaer, üç siyaset tarzının değişim sürecine eleştirel yaklaşıyor ve soruyor: Üç tarz-ı siyaset neden böyle bir kuşatma altında?
Gazze’de liberal insan hakları yalanı ortaya çıkmıştır
Mollaer, bu üç siyaset tarzından hareketle pek çok isme kitabında yer vermiş. Cemil Meriç’i “Türk muhafazakârlığı, düşünce dünyası ve entelektüel bağlam”da okumaya tâbi tutmuş. Necip Fazıl’a dair “Şidddet Mahallinde Dolaşan Bir Kahraman” okuması özgün okumalardan biri. Mağdurların dilini irdelemiş. Endişeli Kemalistleri, “endişe”lerinin başlama tarihinden itibaren sıkı bir değerlendirmiş.
Fırat Mollaer ayrıca bugünlerde gündemimizde daha çok yer alan Filistin meselesine “tikellik” ve “evrensellik” pencerelerinden bakmaya çalışmış. Gazzelilerin psikolojisini şöyle değerlendiyor Mollaer: “Gazzeliler Kafkaesk bir halet-i ruhiyenin ironiye az da olsa pay bırakan yapısından çok daha korkunç bir vaziyetteler.” Liberal insan hakları Gazze’de, daha önceki başka örneklerinde olduğu gibi iflas etmiştir.
Mollaer’in görülmeyen bir muhafazakârı
Mollaer, kitaptaki makalelerinden birinde Mustafa Şekip Tunç’a da değinir. Onu “şuurlu muhafazakârlık” başlığı altında inceler. İstanbullu… Osmanlı Mülkiyesi mezunu (Efendim Cumhuriyet Mülkiyecileri Ankara’yı esas alırlar), yani her haliyle eski’ye ait… Babasının zoruyla Fransızca öğrenen Mustafa Şekip, Bergson’un felsefesinin, James’ın pragmatizminin, Ribot’un psikolojisinin ve Freud’un psikanalizminin Türkiye’de tanınmasını sağlamış.
Eğitimci bir kişilik. Bu yüzden pedagoji, psikoloji ve felsefe sahasında karar kılmış. Radikal tedbirlere taraf olmayan Mustafa Şekip, “halkın seviyesi”nin tedricen yükseltilmesi gerektiğini savunur. Toplumsal hareketlerde mazinin önemine inanır. Politikada rasyonalist dayatmalara karşı çıkar. Terbiyeyi önceleyen bir anlayışa sahiptir. Kemalistlerin radikal değişimlerine karşı çıkmış, o dönemde gerek İslamcıların gerekse muhafazakâr-milliyetçilerin ihtiyatlı değişim anlayışına taraf olmuştur. Aynı zamanda üretken bir yazar olan Mustafa Şekip, 40’a yakın tercüme yapmıştır.
Mustafa Şekip’in bu tarz özelliklerini sıralayan Mollaer, onu anlama eylemine ağırlık vererek onu şöyle ifadelendirir: “Rasyanolist akımlara karşı çıkan eğitimci”. Mollaer’e göre Şekip Tunç, çoklu hakikat anlayışına sahiptir. Sadece fizikî tecrübeleri değil, ruhsal tecrübeleri de önemser. Burada “şuur” kavramı devreye girer. Şuur’u, “nev’i şahsına münhasır, yeni ve şahsi bir âlem” olarak tanımlar. Bütün her şeye şahsiyetçi yaklaşır. Mollaer’e göre hayatın dinamizmine inanan, radikal Batıcılık ile radikal Doğuculuktan uzak duran, salt materyalist ya da aşırı mistik tavırların hiçbirine itibar etmeyen, devrindeki tartışmalara dengeli cevaplar arayan bir eğitimcidir. Kriz dönemlerinin sakin adamıdır. Bu bakımından Türk düşünce tarihindeki yeri iyi okunmamıştır.
Mollaer’in kitabı düşünce tarihimize mütevazı katkısıyla okurun ilgisini beklemektedir. Zinhar anlamaktan başka çaremiz yoktur.
Zeki Dursun, yüzleşme şart diyerek yazdı