Medeniyet kavramının tarihsel sürecinin ve kavramsal muhtevasının sıkı bir analize tabi tutulduğu; medeniyet kelimesinin ve türevlerinin İslam ve Batı düşüncesindeki farklı kullanımlarına değinildiği bölüm, “Dünya Görüşü, Varlık Tasavvuru ve Düzen Fikri: Medeniyet Kavramına Giriş” başlığındaki üçüncü bölüm. Evrensel hukuk kurallarına dayalı temel hak ve hürriyetleri esas alan tek bir medeniyetten bahsedilebileceğini ileri sürenlerin yanında Ahmet Davutoğlu gibi farklı dünya görüşlerine ve varlık tasavvurlarına dayanan farklı medeniyetlerin de var olabileceğini kabul edenlerin var olduğuna işaret eden yazar; farklı medeniyet tasavvurlarının bir çatışma sebebi olup olmayacağı noktasında da, Huntington gibi olumsuz düşünenlerin yanı sıra farklı medeniyetlerin bir çatışma sebebi olmayacağını savunan olumlu görüş sahiplerinin varlığına da değiniyor.
Aydınlanma sonrası Batı düşüncesinde barbarlık ve ilkelliğin karşıtı olarak kullanılan medeniyet kelimesinin nasıl Avrupa-merkezci düşüncenin temel kavramlarından biri hâline geldiğini anlatan yazar, bu noktada bir toplumun hangi kriterlere göre medeni sayılıp sayılmayacağının karşımıza hem felsefi hem de siyasi bir sorun olarak çıktığını ifade ediyor.
Batılıların, Batı düşüncesindeki medenilik vasfına sahip toplumların bu vasıflardan yoksun toplumlara göre daha ileri ve üstün bir mevkide oldukları yönündeki inançlarına eleştirel yaklaşan yazar, kadim Yunanlıların da benzer kabullerden hareket ettiklerini, Yunancayı konuşamadığı ve dolayısıyla akıllarını kullanamadığı için Yunanlıların Yunan olmayanlara “barbar” adını verdiklerini ve Aristo’nun bile “Münasip olan Yunanlıların barbarlar üzerinde hüküm sürmesidir.” şeklinde bir çıkarım yapmakta beis görmediğini esefle dile getiriyor.