Ya Evliya Çelebi, "Semâvât Ya Rasulullah!" deseydi?
Hepiniz Evliya Çelebi'nin meşhur hikâyesini bilirsiniz. Mübarek, rüyasında Peygamber Efendimizi görmüş, "Şefaat ya Rasulullah!" diyeceğine "Seyahat ya Rasulullah!" demiş ve yolculuğuna başlamıştır. Peki hiç düşündünüz mü ya “Semâvât ya Rasulullah, Seyyârât ya Rasulullah!” deseydi? Astronot mu olacaktı? İşte kelimenin gücü mücü dedikleri bu arkadaşlar! Hiç Evliya Çelebi’yi o koca sarığıyla astronot kıyafeti içinde düşündünüz mü? Hadi Evliya Çelebi’yi düşünmediniz, Peki Evliya Çelebi’den tam 307 yıl önce yaşamış olan İbn Battuta’yı da mı düşünmediniz? (ve yazarımız bir konuyu daha kazasız belasız getirmek istediği yere getirdiği için kıvançlı ve tatlıtuğludur.)
Battuta “Anacım ben bakkala ekmek almaya gidiyorum!” diye mi yola çıktı?
Merak etmeyin ben sizin için düşündüm arkadaşlar. Ünlü seyyahımızın ismi Ebu Abdullah Muhammed b. Abdullah b. Muhammed b. İbrahim İbn Battuta Tanci’dir. Arkadaşları ona kısaca İbn Battuta demektedir. (Madem kısaltacaklar niçin sadece Ebu demezler o da ayrı bir meseledir kanaatimce.) İbn Battuta 22 yaşında evden "Anacım ben bakkala ekmek almaya gidiyorum!" diye çıkmış ve evine tam yirmi dokuz sene sonra 130500 km’lik muazzam bir yolculuktan sonra elinde bir kutu Bolu pişmaniyesi ve bir tane Vakfıkebir ekmeği ile dönmüştür. Döndüğünde annesinin gözlerinin nasıl dolduğunu ve İbn Battuta'nın ona nasıl sarıldığını tarihi vesikalar uzun uzun anlatır.
Battuta'nın Vakfıkebir ekmeği Topkapı Müzesinde! (mi acaba?)
Bu Vakfıkebir ekmeğinin günümüze kadar tazeliğini koruduğunu ve Topkapı müzesinde sergilendiğini de bilmediğinize eminim. Evet, siz de Topkapı Müzesine gidip o ekmeği temaaşa edebilirsiniz. Eğer ki bulamaz iseniz lütfen görevlilere sorunuz, “öyle bir şey yok” derlerse inanmayınız, ısrar ediniz, olmadı olay çıkartınız, İlber Ortaylı’ya ismimle selamımı iletiniz.
İbn Battuta, zamanının Hindistan, Çin, Endülüs, Batı Sudan, Türkiye, Cezayir, Tunus, Libya, Mısır, Şam, Hicaz, Bahreyn, Batı İran, Kırım Adası, Kafkaslar, Bulgaristan, Buhara, Marakeş, Batı Sudan ve Afrika’yı gezmiş ve bunları seyahatnamesinde anlatmıştır. Anlatmıştır dediğime de kanmayın, kendisi divan katiplerinden olan Muhammed b. Muhammed b. Cüzey el Kelbi’yi, “Abi senin yazın güzel ben senin kadar güzel yazamıyorum, ha benim aslan abim, ha benim kaplan abim, leopar abim yazarsın pars abim!” diye gazlayarak, anlattığı serancamını yazdırmıştır.
Bir seyyah neden yola düşer?
Bir kısım insanlar, Battuta’nın yazdıklarını tutarsız ve abartılı bulsa da onlara vereceğim cevabım, “Umrumda değil” olacaktır. Büyük seyyah eserinde, bize ondördüncü yüzyılın dünyasına bir pencere açmış, tam yedi yüz sene sonra ben o pencereden o zamanın havasını soluyabilmişsem bana sadece “Helal olsun, büyük insan” demek düşer diye düşünüyorum.
Bir seyyahı yola düşüren nedir arkadaşlar? Evliya Çelebi'nin rüyası hepimizin malumu. Ben her ne kadar İbn Battuta'nın ekmek almaya çıktığını iddia etsem de, seyyah seyahatnamesinin başında şöyle demektedir; “Kutlu evi haccetmek ve Yüce Peygamberimizin mezarını ziyaret amacıyla Yediyüzyirmişbeşte Tanrı ayı Recebin ikisinde, Perşembe günü doğum yerim olan Tanca'dan hareket ettim. Ne sohbetiyle ferahlayacak eşim ve dostum ne de beraber yürüdüğüm bir kervan vardı.”
Başlangıcı böyle olmuştur bu yolculukların. Ama benim merak ettiğim bu insanları seneler boyu evlerine dönmeden seyahate teşvik eden motivasyon nedir?
Büyük fiyasko!
Açıkçası bu yazıya, başlarken bir umut, tüm seyyahların aynı burçtan olabileceğini düşünerek başlamıştım ve seyyahların yola çıkma motivasyonunun hepsinin benzer karakterleri taşıyan insanlar olduğunu söyleyecektim. Ama her baktığım seyyah farklı burçtan çıkınca (İbn Battuta, Balık burcu, Evliya Çelebi Koç burcu, Jean de Thévenot İkizler, Edmundo de Amicis Terazi, Marco Polo Başak Burcu) oturup ağladım sevgili okurlar. Metallica musiki grubunun da söylediği gibi, “Elemdâr, lâkin hakikat!”
Yine de bu düşünceme İbn Battuta'nın seyahatnamesini yazmama vesile olduğu için minnettarım. Bir sonraki yazımızda, Batı cephesinde yeni bir şey olup olmadığına bakarak size en aksiyonsuz askerlik anılarımı anlatabilir, ya da Bülent Akyürek'e selam çakıp kişisel gelişim ve dost edinme konusuna değinebilir veyahut Çamlıca'daki deli eniştemizi anlatabilirim, hatta ve hatta hiçbir yazı da yazmayıp bu seriye son bile verebilirim.
Böyle sürprizler, şakalar falan işte...
Hakan Öztürk
Amacım yazınızı yahut düşüncelerinizi yadırgamak değil lakin koskaca İslam gezginini bu dille anlatışınızı açıkçası yadırgadım. Araştırma yapar iken yazınıza rastladım. Ekmek almak için seyahate çıktı da ne demek? Kendisi İslam medeniyetinin en büyük seyyahıdır ve eseri en büyük Arapça sözlük olarak kabul görür. Ayrıca not düşeyim Kitâbü'l-Mesâlik ve’l-Memâlik'in yazarı İbn Hurdazbih ve Kitab el-Mesalik ve'l Memalik'i yazan El İstahri'den etkilenerek, hac niyetiyle seyahate çıkmıştır.