Miraç gecelerinde ibadetten başka ve en az onun kadar önem vererek düşünmemiz gereken bir mesele daha var: Mescid-i Aksa.
Cenab-ı Allah'ın "Etrafını nurlandırdığım" dediği Kudüs'te bugün Yahudi tasallutu had safhada. Biz Müslümanlar hiç çekinmeden "Bir tükürsek İsrail'i sel götürür" cümlesini tüketiyoruz ama ne hikmetse niye bir olup tükürmediğimizi hiç sorgulamıyoruz. Haçlılar Kudüs'ü ele geçirdiğinde bütün Müslümanlar bir olup Selahaddin Eyyûbî’ye hem maddi hem de manevi yardımlarda bulunmuş ve nihayet Kudüs'ü gâvur işgalinden hep beraber kurtarmışlardı. Tevhid, bu değil mi? Namaz gibi dini mükellefiyetleri yerine getirmenin 'şahsî ibadetler' sınıfına dâhil olduğunu belirten kıymetli büyüğümüz Ö. Tuğrul İnançer'e gönül verelim: "Namaz kılmak, mükellefiyetleri yerine getirmek, nâfile ibadetlere yoğunlaşmak güzeldir, ancak hepsi şahsî ibadetlerdir. Bunlar tevhide ait şeyler değildir ve biz maalesef tevhidden o kadar uzaklaşmışız ki şahsî mükellefiyetlerimizi yerine getirdiğimizde başkaları tarafından dindar etiketi ile etiketlendiriliyoruz. Hâlbuki şahsî mükellefiyetleri yerine getirip tevhidden uzak olmak dindarlık değil, dinî darlıktır. Ancak din dar değil, çok geniştir."
Haziran 2014'te Sufi Kitap etiketiyle ilk baskısını yapan Mübarek Vakitler, Ö. Tuğrul İnançer'in Muharrem ayı, 12 Rebîü'l-evvel ve Resûlullah Efendimiz, Hicret, Üç Aylar, Regâib Kandili, Miraç Kandili, Berât Kandili, Ramazan ayı, Kadir Gecesi, Fıtr Bayramı, Kurban Bayramı ve Hac üzerine yazılarından oluşuyor. Fakir bu yazısında bugün inşallah yaşayacağımız bir mübarek vakit olan Miraç gecesine dair, kitaptan Kudüs ve Mescid-i Aksa mevzusunu alıp mesele edinecek, okuyucular tarafından da mesele edinilmesine niyet edecek.
Bu gecede namaz ne kadar önemliyse Mescid-i Aksâ da o kadar önemli
Kimimiz Kudüs'ü gidip gördük, kimimiz göremedik. Büyüklerimizin tavsiyeleri oraların görülmeden çok zor anlaşılacağı yönünde. Dolayısıyla hepimizin gidip görmesi gerekiyor. Böylece oraların ne durumda olduğunu anlayacak, belki de nefsimizi tokatlayıp düşmana bir tokat savurabileceğiz. Kudüs'ün önemini Tuğrul İnançer bize şöyle hatırlatıyor: "Bu Mescid-i Aksâ, Efendimiz Hazretleri'nin ve ashâbın kıdemlilerinin senelerce bir tevhid işareti olarak, kıble olarak yöneldikleri mâbeddir. Kâbe'nin Hicret'ten sonra kıble tâyin edildiği düşünülürse, Hazret-i Hatice Vâlidemiz, Hazret-i Ebûbekir'ler, Osman'lar, Ömer'ler, Ali'ler, Abdurrahman'lar, Ebû Ubeyde'ler ve muhacirin tamamı Mescid-i Aksâ'ya kıble olarak yönelmişlerdir... İşte bu Kudüs'te, bu Mescid-i Aksâ'ya Müslümanlar vakit namazı, Cuma, kandil, bayram, terâvih için ya da sâir zamanda mescid ziyâreti için girerken, Yahudi polisi tarafından kontrol ediliyor. Bu acıyı hissetmediğimiz müddetçe böyle otururuz ve Kudüs Yahudi işgâli altında olmaya devam eder. Bu nedenle Miraç Kandili'nde konuşulması gereken en önemli husus budur."
İnançer ayrıca, Kudüs'te atalarımızın toprağı, başörtüsü, sakalı olduğunu söyleyerek nefsimizi adam edebilseydik Kudüs'ün de Yahudi işgâlinde olmayacağını belirtiyor. Miraç gecesinde yapılan en büyük hatalardan birinin, bu geceyi tıpkı diğer dini gecelerde ve günlerde olduğu gibi dinî ritüellere hapsetmek olduğunu açıklayarak, okuyucuya, "Bu gecede namaz ne kadar önemliyse Mescid-i Aksâ da o kadar önemli" dedirtiyor.
Kudüs, Müslümanların gönlünde kanayan bir yara olmalıdır
Kudüs'e kimler hizmet edip oraya sahip çıkmıştır hatırlayalım: Bir Azerbaycan Kürdü olan Selahaddin Eyyûbî, Büyük Selçuklu atabeyi Nureddin Zengi, Memlük sultanı Baybars, Kudüs'ü fetheden Yavuz Sultan Selim, emaneti ziyadesiyle Peygamberimizin (s.a.v) ve Hazreti Ömer Efendimizin usulüne uygun olarak yöneten Kanuni Sultan Süleyman... 1918 yılına kadar nasıl ki Mekke (Ecyad) Kalesinde Türk bayrağı dalgalandıysa Kudüs'te de Türk hâkimiyeti sürmüştür. El'an oralarda Osmanlı bakiyesi vardır. Bir misal: Hazret-i Îsa Kilisesi'ni farklı Hristiyan mezheplerine mensup olanlar birbirini yemesin diye hâlâ bir Müslüman açar. Onun için de Tuğrul İnançer hocamız üzerine basa basa şunları söyler: "Kudüs, Müslümanların gönlünde kanayan bir yara olmalıdır ve bu ancak Müslümanlar oradaki manzarayı görürse mümkündür. Namaz ferdî bir vazifeyken, Kudüs'ü Yahudi işgâlinden kurtarmak toplumsal bir vazifedir. Namaza davet haricinde İslâm hukûku açısından kimse kimseyi namaz kılmaya icbar edemez, ancak Kudüs'ü kurtarmak böyle değildir. Onun için lütfen dinî ritüelleri yapmaya hapsettiğimiz din algımızı bu hudutlarından çıkaralım. Miraç bahsinde namazın önemli olduğunu herkes söylüyor, ama Mescid-i Aksâ bahsini pek kimse söylemiyor."
Hani Süleyman Çelebi'miz Mevlid-i Şerif'inde "Sen ki Miraç eyleyip ettin niyaz / Ümmetin miracını kıldın namaz" diyor ya, işte o namazın hakkı ve hatırı için Kudüs'ü, Mescid-i Aksâ'yı hatırımızdan çıkarmamakla kalmayalım. Yalnız oranın güncel fotoğraflarını ve hâlini paylaşıp, Nizar Kabbani'nin, Nuri Pakdil'in, Mehmet Akif İnan'ın şiirlerini söyleyedurmakla yetinmeyelim. Sezai Karakoç'un “Alınyazısı Saati”ni görmezden gelmeyelim:
Fitne bastırılıncaya kadar savaşın!
Yeryüzünden fesat kalkıncaya kadar
Ey insanlık, ey insanlar
En gündüzden daha gündüz
Hakikatten daha hakikat
Müslümanlar
Kandilinizin bereketi, feyzi, tevhidi bol olsun.
Yağız Gönüler