Kayseri Büyükşehir Belediyesi tarafından Mart ayında düzenlenen “Mimar Sinan Anısına Cami Mimarisi Üzerine Fikir Yarışması”, ulusal bir yarışma olmasının yanında son yıllarda en çok katılımın olduğu yarışmalardan biriydi.

Aynı formda cami, fabrika, kilise

İki yüzden fazla proje yarışma jürisine gönderildi. Yarışma jürisi 6 eşdeğer ödüle birincilik verdi. Ödül alan projelerde de, ödül alamayan projelerde de görülen ortak sıkıntı projelerin fikrî anlamda zengin olmasına karşın caminin İslam’ı simgeleyen bir yapı olduğunun unutulması; yani caminin bir fabrika, bir kilise yapısından farksız formlarda değerlendirilmiş olmasıydı.

Fikir var, cami yok
Fikir var, cami yok
Fikir var, cami yok
Fikir var, cami yok
Fikir var, cami yok
Resimleri büyütmek için üzerini tıklayınız

Elbette bu bir fikir yarışması ve daha önce düşünülmemiş ve önerilmemiş fikirler getirmek gerekiyor; ancak önerilen fikirlerde caminin her şeyden önce bir mabet olduğunu ve bu mabede dair bir mimarî fikrin, nüfusunun büyük kesiminin müslüman olduğu bir ülkede önerildiğini unutmamak gerekiyor.

Hat sanatının kullanılması bir mekânı camileştirmez

Cami fikir yarışmasına gönderilen birçok projede Lafzatullah ve diğer lafzların hatlarının oldukça büyük boyutlarda ve çoğu yapıların dış kısmında kullanıldığı fark ediliyor.

Elbette başta Bursa Ulu cami olmak üzere tarihî camilerimizde de hat sanatının nadide örnekleri var. Ancak hat sanatı, bir yapının cami olduğunu simgelemez. Ve dış mekânda kullanılmaları onların, dinî anlamlarından ziyade her hangi bir sokak sanatı eseri (grafiti ve benzeri) veya resim gibi algılanmasına sebep oluyor.

Ayrıca her fırsatta Türkçe ezan, Türkçe sureler gibi tartışmaların sıkça yaşandığı ve mimarların bu konularda başı çekmese de başlarda olduğu bir ülkede bu tür çelişen öneriler olması mimarların da neyi niçin savunduğunun çok da farkında olmadığını ispatlar nitelikte.

Kubbe mihrap minber minare hak getire

Tarihî camilerin olmazsa olmazı diyebileceğimiz kubbe, mihrap, minber ve minare gibi öğeler, işlevlerine ve simgeledikleri özelliklere vakıf olmadan, birçok projede hiç konulmamış, bir kısmında da oldukça rastgele kullanılmışlar.

Mihrabın yerini alan şelaleler, pencereler, kapılar, ağaçlar imamlara oldukça renkli dakikalar geçirebileceği öneriler getirse de cami veya mabet ruhuna aykırıdır. Kubbe diye kurulan -tabiri caizse- çadırların yerlere kapanması bilge mimar Turgut Cansever’in bu konudaki çalışmalarının fikirlerinin hiç okunmadığını gösteriyor.

Fabrika bacası mı bayrak direği mi diye tahmin ettiğiniz şeyler aslında bir mimarın minare metaforu olabilmektedir. Hal böyle olunca anlaşılıyor ki mimarlarımız hiç camide namaz kılmıyor maalesef.

Not: Resimler www.kolokyum.com sitesinden alınmıştır.

 

Sami Yaylalı, “namaz kılmayan cami yapmasın” diyor