Çok küçük yaşlardan itibaren şu cümleyi söyler: "Ben oyumu sanata, edebiyata ve bunları tutuşturacak büyük ateşe veriyorum."  

Asla ve Daima, Nuri Pakdil
(+)

Çocukluğunu atlaslarla geçirir. İkinci Dünya Savaşı haberlerini radyodan dinlerken, duyduğu her coğrafya terimini, her milliyet kavramını annesine sorar. Annesi sorularına yetişmeye çalışırken bir de atlas verir eline. Kocaman, renkli bir atlas... Yüzüne o atlası kapatarak uyuduğu da olur.  

1958'in Temmuz ortalarında, Maraş'ta, Rasim Özdenören'e, Çocuk Bahçesi'nin önünden geçmekte olan genç  bir adamı işaret ederler: "İşte Nuri Pakdil bu?" dedikleri zaman gördüğü kişiye hem hayret eder, hem hayran olur. Bu kişi âdeta yürüyen bir kafadan ibarettir. Bu kafa, usturayla kazıtılmış saçlarıyla beyaz, parıldayan bir tunç yontu halinde önlerinden, seri adımlarla ve kararlı bir amaca doğru yürür. Yürüyen o tunç yontuyu bir daha unutamaz. Ama unutamadığı imge yalnızca bu tunç kafadan ibarettir. Ne üstündeki giysisi, ne başka bir şey… Hatırlayabildiği başka hiçbir şey kalmamıştır o enstantaneden.   

Lise son sınıfta Cevat Fehmi Başkut'un “Paydos” oyununda  "Muallim Murtaza" rolünü  oynar. Boş sınıftaki öğrencileri ile konuşma sahnesi seyredenleri derinden etkiler. Zihinlere bir  "Nuri Pakdil!" imgesi yerleşir. Boş salonlarla, boş sınıflarla konuşmayı bir yazgı olarak hep yanında taşır.

Lisede “Hamle” adında lise ölçülerinin çok üzerinde dergi çıkaran aykırı bir öğrencidir. Öğretmenlerini de örgütleyebilen, onları eğitebilen tuhaf, ayrıksı biri öğrenci… Dergi çıkartmak için öğretmenleri ona değil, o öğretmenlerine görev verir, onlardan yazı ister. Nuri Pakdil  adı, sonraki dönemlerde aynı lisede okuyan edebiyat heveslisi gençler arasında bir efsane halinde büyür.

1965'te Ankara'ya gider. Bir bakanlıkta hukuk müşavirliği yapar. 1967'de Devlet Planlama Teşkilatı'na geçer. Aynı yıl Rasim Özdenören de  fakülteyi bitirip aynı teşkilatta işe başlamıştır. 1967  Mart'ında  Diriliş dergisi tatile girmiştir. Diriliş, uzun bir tatil dönemi yaşar. Bu arada Pakdil ve ekibi de, Diriliş dergisinin çıkartılması için Sezai Karakoç'un teşebbüsünü bekler. Ankara'da Sezai Karakoç, derginin daha bir süre çıkartılamayacağına dair telmihlerde bulunur.  Pakdil ve ekibi, bir dergi ortamı içinde bulunmaları  gerektiğini düşünürler Ankara'nın yeni  dörtlüsü (Nuri Pakdil, Rasim Özdenören, Erdem Bayazıt, Akif İnan) yeni bir dergi için her gün buluşurlar. Adı “Edebiyat” olacaktır.

Edebiyat dergiciliğinde  ve  kitap yayıncılığında biçimsel bir devrim gerçekleştirir. Harf karakterinin seçimi, sayfa düzeni, içerik kadar, hatta yerine göre içerikten daha çok önem taşır. 
Kitaplarında enteresan olaylara atıfta bulunduğunda hamiş olarak 'doğrudur, dizgi, düzelti hatası yoktur' ibaresini ekleyen,  günümüz olanaklarına göre ilkel sayılabilecek dizgi-baskı tekniklerinde 'nesne' olarak da mükemmel kitaplar yayımlayan her yönüyle özgün bir aydındır.

Batı Notları, Nuri PakdilBir kitap kapağını beğenmeyip defalarca değiştirdiği, matbaalarda sabahladığı olur. Kapaktaki bir çizginin, noktanın anlam taşımasına önem verir.

İlân için koyduğu ilkeler vardır. "Reklam için ayırdığımız yer, her biri için, bir kibrit kutusu büyüklüğünü geçmemeli" der. Edebiyat, sanki dünyanın her yerine dağıtılıyormuş gibi, jenerikte şöyle bir duyuru yer alır: "Orta Doğu, Asya, Avrupa, Afrika ülkeleri için yıllığı 100 lira, Amerika için 150 lira." Gene aynı jenerikte şu duyuruya yer verir: "İlkelerimize uygun ilanların tek sütun santimi 100 liradır. Klişe konmaz. Banka ve içki ilanları alınmaz." Daha sonraki yıllarda, tek sütun santimi 100 lira olan ilan bedeli 12.000.000.000.000 (on iki katrilyon) lira olarak belirlenir. Kimsenin reklam vermeye yanaşmadığı bir dergiye, kimsenin reklam vermeye gücünün yetmeyeceğini anlatmak ister.

Askerliğini yaptığı Bitlis'ten Rasim Özdenören'e şöyle yazar: 'Rasim; / anladın mı Bitlis'tir burası. / hep dağlık, kayalık, tepe. / bunların üstünde, / eteklerinde evler. / duruk. sönük. çökük. mistik. / insanları  kaba, munis, sert. / bir tezat. / bu şehir mutlaka / yazılmalıdır. yazılacaktır / şarttır bu…'  Erdem Bayazıt'ın Sana, Bana, Vatanıma ve Ülkemin İnsanlarına Dair şiiri sanki Pakdil'in bu çağrısına bir yanıttır.

"Bir Yazarın Notları"adlı kitabında: "İnsan! Seni savunuyorum; sana karşı!" der.  Bu tümce okuru Pakdil'in  düşün coğrafyasına götürecek temel izlektir.  

Edebiyat Kulesi'nde: "Susmak da konuşmak kadar önemlidir bazen." diye bir anekdot düşer, sonra da uzun süre (13 yıl) susar. On beş yıl boyunca birçok sıkıntıya göğüs gererek çıkardığı dergiyi şu kısa açıklamayla sona erdirir: "Beşinci dönemin 111 ayı boyunca hiç olmayan 'ara' aksama bu 1984 yılında tam dört kez oldu.  Şimdi bu sayıyı Edebiyat'ın Mayıs 1984, Haziran 1984, Kasım 1984 ve Aralık 1984 sayılarının tümü için çıkarıyorum. İçinde bulunduğum koşullarda, ancak böyle tamamlayabiliyorum 1984'ü". Edebiyat dergisinin son sayısıyla devrimci suskusuna bürünür tam on üç yıl. Bu süre sonunda "Sükût Sûretinde" konuşmaya başlar. 28 Şubat 1997'de Edebiyat Dergisi Yayınları'ndan çıkardığı "Sükût Sûretinde" isimli kitabıyla sadece yazıdaki suskunluğunu bozar ve art arda kitaplar yayınlamaya başlar.   

Edebiyat Dergisi
(+)

 
Yani ;

1934 Maraş doğumlu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. İlk çalışmalarını,  şiir ve deneme türlerinde Maraş'ta, Demokrasiye Hizmet gazetesinde yayımladı. Lisedeyken Hamle adında bir dergi çıkardı (1954/55). İstanbul'da bir haftalık dergide sanat sayfaları düzenledi (1964).  

 
Edebiyat dergisini (Şubat 1969) ve Edebiyat Dergisi Yayınları'nı (1972) kurdu. Nuri Pakdil'in ve Edebiyat Dergisi Yayınları'nın ilk kitabı Batı Notları'dır. Edebiyat Dergisi, kimi aralıklarla uzun yıllar sürdürdüğü yayınına, Aralık 1984'te ara verdi. Edebiyat Dergisi Yayınları, 1972-1984 yılları arasında, 18'i Nuri Pakdil imzasını taşıyan, 45 kitap yayımladı.  
 
Nuri Pakdil, 28 Şubat 1997 tarihinde Edebiyat Dergisi Yayınları'ndan yeniden kitap yayımlamaya başladı. 

“bir kalbi daha olanlar gerekli.” 

Nuri Pakdil

31 Aralık 1984.

Ankara'da, Akay Yokuşu'nda, Edebiyat Dergisi'nin kalbinin attığı ve Demirler Pasajı'nda yer alan bürodan dışarı taşan kuyruk yokuştan aşağı iniyor. Çünkü Nuri Pakdil, iki kamyon dolusu dergi ve kitabını, o çok bilinen titizliği ile dikkatle paketledikten sonra dağıtmaya başlamıştır. Bu "halktan aldığını halka veren" Pakdil'in protestosudur aynı zamanda. Çünkü o zamana kadar Edebiyat Dergisi'ne ve yayınlarına dönüp bakmayan insanlar "bedava"ya hücum etmişlerdir. Edebiyat Dergisi'nin Aralık 1984 tarihli son sayısı şu notla çıkmıştı: "Beşinci Dönemin 111 ayı boyunca hiç olmayan ‘ara' aksama bu 1984 yılında tam dört kez oldu. Şimdi bu sayıyı Edebiyat'ın Mayıs 1984, Haziran 1984, Kasım 1984 ve Aralık 1984 sayılarının tümü için çıkarıyorum. İçinde bulunduğum koşullarda, ancak böyle tamamlayabiliyorum 1984'ü" Edebiyat Dergisi 1984 ortasında "bunalımını" okura duyurmuş; ancak Pakdil'in deyişi ile bu açıklama "kimseyi ırgalamamıştı." Bu duyarsızlık Pakdil'e şu satırları yazdırır: "31 Aralık 1984. Yarın 1 Ocak, Edebiyat olmayacak"


Derleyen: Özlem Torun