Aksa Vakıf ve Miras Kurumu 28.08.2012 Salı günü yaptığı açıklamada işgal ordusu, istihbarat mensupları ve yerleşimcilerden oluşan yaklaşık yüz kişinin sabah ve öğlen saatlerinde Mescid-i Aksa'ya baskın yaptıklarını ve yapılan akınların organize bir şekilde yapıldığının gözden kaçmadığını, buna karşın yaklaşık 1.000 kadar yabancı turistin Mescid-i Aksa'nın kutsiyetini ihlal edecek şekilde uygunsuz kıyafetler ve Mescid'in önemine yakışmayacak aşırı birtakım eylemlerde bulunarak girdiklerini ve bütün bunların işgal güçlerinin teşviki ve yakın korumasıyla gerçekleştiğini bildirdi.

O saatlerde mescidde sadece "Aksa ve Mukaddes Eserler Kurumu"nun sponsorluğunda "Aksa'daki İlim Halkalarını İhya Etme" projesi öğrencileri ve birkaç namaz kılan kişi bulunuyordu. "Aksa Kurumu" bu akınların ilerleyen günlerde "Yahudi bayramları" sezonu diye adlandırılan günler münasebetiyle daha büyük akınların öncüsü olduğuna işaret ederken, Mescid-i Aksa'da vakit kaybetmeden daimi bekleme ve boş bırakmama işinin Mescid-i Aksa'nın korunması için gerekli ve atılması gereken ilk adım olduğunu vurguladı. Aynı zamanda ümmeti İsrail işgal ordusunun Mescid-i Aksa konusunda günden güne artan tehlikesine karşı uyanık olmaya davet etti. Ve yapılacak işin Habibullah Mustafa (sav)'in geçtiği yer üzerine yapılan işgal ordusu saldırılarının önüne geçmek olduğunu söyledi.

"Aksa Kurumu" haberin ayrıntılarını verirken şöyle söyledi: Aksa'daki ilim halkaları talebelerinden görgü tanıkları işgalci İsraillilerin toplu bir şekilde mescide akın ettiklerini, saat tam 9'da İsrail işgalciler istihbaratından 35 kişinin, polis ve zabıta ekiplerinin Meğaribe Kapısı tarafından durduklarını ve Kıble Mescidi'ne girdiklerini, oradan Eski Aksa'ya geçtiklerini, bundan sonra Mervan Mescidi tarafına yöneldiklerini ve Mescid'in kapısının yakınında durup içlerinden birinin açıklamalarını dinledikten sonra Mervan Mescidi'ne girdiklerini, sonraki durağın ise Kıble Mescidi olduğunu, orada da bir müddet durduklarını, hatıra fotoğrafı çektirip yine yapılan anlatımları dinlediklerini, sonra Kubbetü's-Sahra'ya girdiklerini ve adet olduğu üzere Silsile Kapısından çıkmayıp Kıble Mescidi etrafında dolaştıktan sonra Kubbetü's-Sahra'ya ulaştıklarını ve doğu tarafına yöneldiklerini, orada bir gezi yaptıktan sonra saat 11'de Kattanin kapısından çıktıklarını anlattı.

Aynı şekilde Mescid-i Aksa'ya sabah saatlerinde 11 yerleşimcinin (bireysel gözükmeye çalışarak) çeşitli gruplar halinde ve polis gözetim ve himayesi altında girmişler, ilk grup olan bir kadın ve iki erkek Meğaribe Kapısından, Kubbetü's-Sahra önlerine yönelmiş, orada durup bir müddet fısıldaşmışlar, kadın elindeki deftere bazı notlar kaydetmiştir. Bulundukları yerde şüphe çekecek kadar uzun müddet durmuşlar ve Mescid-i Aksa'nın çeşitli yerlerinde Yahudi ve Talmud ritüellerinin yerine getirmişlerdir.

Akabinde öğlen namazından sonra işgal kuvvetleri eşliğinde üniformalı (60 kadar) İsrail askerleri  Mescid-i Aksa'ya girmiş, bu topluluğun ilk durağı Ebubekir Namazgahı civarı olmuş, orada bir müddet durup kendilerine eşlik eden polislerden birinin anlatımlarını dinledikten sonra Mervan Mescidi tarafına doğru yönelmişler ve orada da aynı şekilde durduktan sonra Kıble Mescidi'nin önünden dönmüşler ve yaklaşık bir saat süren bir geziden sonra çıkmışlardır.

Mescid-i Aksa'nın kapılarında bekleyen işgal güçlerinin Aksa'da ilim halkaları projesinin aktivisti ve talebelerinden biri olan Muhammed Ebu'ş-Şerif'in Mescid-i Aksa'ya girmesinin engellendiği, bunun adeta Mescid-i Aksa muhafızlığına karşı bir ceza gibi olduğu gözden kaçmamıştır.