Uyanmak adeta lekeler beni!

Adem Turan, 5 Vakit soruşturmalarına devam ediyor. İhsan Deniz'in beş vaktinde neler var peki?

Uyanmak adeta lekeler beni!

İhsan Deniz Bursa’da yaşayan bir şair ve yazar. Deniz’e 5 vaktini sorduk. İhsan Deniz güne nasıl başlıyor? Öğle aralığında hangi kapıları aralıyor? İkindi vakti İhsan Deniz dünyanın neresinde? Peki akşamları hangi minval üzere? Geceyi nasıl geçiriyor? İşte tüm bu sorulara İhsan Deniz bakın nasıl cevap verdi:İhsan Deniz

Namazdan sonra yatmıyorum

“İki günü birbirine eşit olan ziyandadır” hadis-i şerîfini göz önünde bulundurduğumda, yıllardır şu kocaman ‘taşra’ şehrinde geçirdiğim günlerin/gecelerin birbirine ne kadar da çok benzediğini fark ediyor ve “Evet evet, ziyandayım!” itirafında bulunmak istiyorum.

Sabah namazı için ‘uyanmak’, daima bir iç-ritm meselesidir benim için. Ritmi yakalamışsam, I. Murad Hüdavendigâr Camii’nin müezzini ezana başlar başlamaz uyanır, kalkarım. Ritmi yitirmişsem, uyanamam. Şu aralar namazdan sonra yatmıyorum. Hiç olmazsa biraz olsun yürümek için erken çıkıyorum evden. Sabahları soğuk, (çoğu zaman öyleyim ya!) somurtan, yer yer aksiyimdir; zamanla açılırım. Uyanmak, âdeta lekeler beni.

 

Sabah kahvaltısı çay, kuru kayısı, bir-iki zeytin ve bir tutam maydanoz

Çayımı demlerim ilk olarak. İki yudum çay içmeden güne başlamam mümkün değildir. Ama önce buzdolabından bir bardak su içmem gerekir; ağır ağır içerim. (Başkası kandırmaz! Yaz-kış, suyu buzdolabından içerim ben; evde ve iş yerinde.) Ardından iki-üç fincan çay... Şekersiz. Şeker yerine iki adet kuru kayısı tercihimdir. İlâcımı alırım. Bazen bir-iki zeytin tanesine ve bir tutam maydanoza hayır demem. Sabah kahvaltım budur. Daha sonra akşama kadar su, kahve ve sigara dışında ağzıma bir şey koymam. Üç senedir böyle.

15123

Üzerinde çalıştığım şiiri bir yabancı gözüyle okurum

Saat dokuz sularında Bursa Araştırma Kütüphanesi’ne adımımı atarım. Kendimi güne hazır ve dayanıklı hissetmem için ikinci bir hamle -ilki çaydır- yapmam zorunludur: Kapı önünde (bir tiryakiye yapılabilecek en büyük eziyet budur!) peş peşe üç sigara tüttürürüm. Sık aralıklarla kapı önü ziyaretlerim gün boyu sürer. Kendimi bulduğumda, kütüphanedeki odamda, kahve ve müzik eşliğinde ilkin ve öncelikle üzerinde çalıştığım şiiri -ki mutlaka bitmemiş bir(kaç) şiirim olur- bir ‘yabancı’ gözüyle okurum. İlk algı önemlidir. Dün yazdığınız bir mısra bugün sizi kendine çekmeyebilir. Gerekliyse düzeltmeler (veya yeni minik ilâveler) yaparım.

İhsan DenizMüzik dinlemeden -esasen bütün gün dinlerim- çalışamam: Leonard Cohen, Roger Waters, Robert Plant, Yusuf İslâm (Cat Stevens), Bryan Adams, Led Zeppelin, Toto, R.E.M., Supertramp, George Winston, Ian Andersen ve Jethro Tull ruh durumuma göre tercih ettiklerim arasında ilk sıradadır. Batı klâsiklerine de yer vardır, bizim klâsik musikimize de. Bazen günlerce klâsik musikimizin tınılarını dinlerim; Lem’i Atlı’yı, Şevki Bey’i, Rahmi Bey’i, Selahattin Pınar’ı...

9 saatimi kütüphanede geçiririm

Gazete okuma alışkanlığını iyiden iyiye yitirdiğimden, -ki bundan ziyadesiyle memnunum- kütüphaneye alınan günlük gazetelerden sadece Zaman’ın kültür-sanat sayfasına göz atarım. Kütüphanede artık rutin hâle gelmiş işler söz konusudur daha çok. Okurlar genellikle öğle saatleri ve sonrasında akın eder. Görevli arkadaşlara yardımcı olduğum olur. Benim için kütüphanede geçen vakit, yekpare bir zaman dilimidir: Sabah 9.00, akşam 18.00. Yazı, not alma ve okumalarımı da içine alan dokuz saatlik bir süreç...

Mustafa Kara

Bazen kütüphanedeki odamda iyice içime çekilir, uzun uzun, yüzünü 24 yıldır görmediğim sevgilimi düşünürüm. Gözlerim dalar, kendi kendime konuşurum. Bazen müthiş canım sıkılır. Hakkından gelemem. Biri çıkıp gelse de konuşsak, hissi sarar. En çok Mustafa Kara’nın ziyaretleri heyecanlandırır beni. Hemen hemen ayda bir kez mutlaka gelir. Elma ikram ederim kendisine.   

“Ruhum, sükûnet”

Öğle yemeği molası, benim için 16.30’da başlar. Yemek yerine, yakın çevrede yarım saatlik bir yürüyüş yaparım. Ruhum, Ulu Camii’nin kıble tarafına sürünerek geçer. Bazen camiyi birkaç kez tavaf ederim. Yeşil Camii’nin avlusunda nefeslenirim. Emir Sultan Camii ve mezarlığına kayar gözlerim. Dışarı çıktığımda kimi kez ziyadesiyle canım yanar, gözlerim kanlanır, son saatlerimi yaşıyormuş hissi sarar bedenimi. Söz konusu ‘his’se, “Keşke keşke!” nidasıyla karşılık verdiğim çok olur. Ardından “Ruhum, sükûnet” mısraı dökülür dudaklarımdan; “Ruhum, sükûnet”!

Haftanın birkaç günü, kütüphaneden çıkmadan önce İzmir’de okuyan büyük kızıma telefon ederim. Ahizeden akan “Babacığım” sesi, beni hayata bağlayan yegâne olgudur. Artık hayattan hiçbir beklentisi kalmamış benim gibi pesimist biri için, o ses, dünyanın tek ışığıdır.

Parçalanmış bir aile mi?

Saat 18.00’de mesai biter, dağılırız. Bursa’da ‘yoldaşlık’ yaptığım/yapabileceğim hiç arkadaşım yoktur. Uğrayacağım herhangi bir yer de... Doğruca evin yolunu tutarım. Hava müsaitse, bir saatlik yürüyüşten (ki bu yürüyüşler, benim için gündelik ‘terapi’ anlamı taşır; yol boyunca kendi kendime konuşur, yer yer söylenirim!) ve 103 basamağı tırmandıktan sonra Çekirge’nin sakin sularına atarım kendimi. Aile üyeleriyle tekrar yüz yüze gelmek -özellikle kızımla-, bu dünyada yalnız olmadığımı hatırlatır bana.

Eve vardığımda ilk işim sabahkiyle aynıdır: Çayımı demlerim. Gece boyu 7-8 fincan çay içerim. Şekersiz. Şeker yerine ilk tercihim hurmadır. İlâcımı alırım. Bazı akşamlar yemeğe katılırım, bazı akşamlar meyve ile geçiştiririm öğünü, bazı akşamlar hiç yemem. Ama hemen hemen her gece bir tabak çerezi bitirmek boynumun borcu gibidir. Ürik asidim biraz da bu yüzden yüksektir. Kızım odasına çekilir, ders çalışır; eşim mutfaktaki işleriyle meşgul olurken, bir yandan da göz ucuyla, mutfağa kondurduğu televizyonu izler; bense salonda vakit geçiririm ve genellikle televizyona ‘bakarım’. Bana sorarsanız, şu modern hayatta ‘parçalanmış’ bir aile olduğumuzun bundan daha iyi ispatı yoktur!

Dinlerim, koklarım, hissederim, hatırlarım

Yıllardır evde sigara içmem; balkonda içerim, yaz-kış. Balkon benim için -tırnak içinde- görece huzur bulduğum tek mekândır. Günün, dünün ve geçmişin muhasebesini orada yaparım. Özellikle havanın müsait olduğu zamanlarda saatlerce otururum. Bursa manzarasına, uzakta yanan ışıklara, ağaç yapraklarının hışırtısına, kararmış sıra-dağ siluetlerine dalarım. Gece yarısına doğru sesler kesilince, keyif veren bir keder saçar o manzara ve beni kendine daha çok çeker. Dinlerim, koklarım, hissederim, hatırlarım. 

Kimsenin rüyasına girmeyeceğim için mutluyum

Gece yatmadan önce son işim, balkonda üç adet sigara tüttürmektir her zaman. Yastığa başımı koyduğumda, rüyama gireceklerin taşıyacağı muhtemel mutsuzluğa rağmen, o gece de kimsenin rüyasına girmeyeceğim için mutlu addederim kendimi. Lekelerimden arınmak için bir an önce uyumak isterim.

 

 

 

Adem Turan sordu

YORUM EKLE
YORUMLAR
yubika
yubika - 13 yıl Önce

Efendi'yi hiç tanımıyorken dışardan gördüğümde ne enteresan adam demiştim. Sonra hakkında bilgi sahibi olma şansı buldum ama ama söz değişmedi "ne enteresan adam"

i.z.aras
i.z.aras - 13 yıl Önce

Cafcaf'tan Salih Kılınç son sayıda ne zaman Bursa'ya gelse caddenin birinde İhsan Deniz'le karşılaşmaktan bahsetmiş.Ben de arkadaşıma aynı şeyden bahsediyordum.Kendi arkadaşlarımdan daha fazla karşılaşıyorum şairle.Bu konuyu konuştuktan hemen sonra bu haberi okumak tevafuk oldu.Gerçekten enteresan bir adam.

SEFER IŞIKLAR
SEFER IŞIKLAR - 13 yıl Önce

Son iki kitabı, ardından bu söyleşi beni korkuttu... İhsan Deniz, dünya ile ilişkisini kesmiş demek ki..İnsanın uğrayacak bir dostunun olmaması demek ne demektir, Allah aşkına? Olmadı şair, olmadı! Biz müslümanız ve insanlara umudu ve coşkuyu taşımak gibi bir görevimiz vardır, diye düşünüyorum... Bu söyleşiden çıkardığım sonuç, üzülerek belirteyim ki, İhsan Deniz göçmüş de haberimiz yyok...

yubika
yubika - 13 yıl Önce

Ölmeden önce ölmek sevindirici bir makamdır!..

Ahmet Çelen
Ahmet Çelen - 13 yıl Önce

Bir yorumcu kardeşimiz, "İhsan Deniz göçmüş de haberimiz yok." demiş. "Göç" ile "ölüm"ü kastetmiş, belli. İhsan Bey, biyolojik olarak hayatta olduğuna göre keşke bu "göç", tasavvufta ve hadisteki "ölmeden önce ölmek" olsaydı. Belki de öyledir. Ama dinlediği müzik ve sanatçı adlarını görünce İhsan Bey'in başka bir GÖÇ, hatta KAYMA yaşadığını düşünmeden edemiyorum. Kimseyi dinlediği müzik ve sanatçılar sebebiyle suçlayamayız; ama ama ama

Ahmet Çelen
Ahmet Çelen - 13 yıl Önce

İşte onlar: "Müzik dinlemeden -esasen bütün gün dinlerim- çalışamam: Leonard Cohen, Roger Waters, Robert Plant, Yusuf İslâm (Cat Stevens), Bryan Adams, Led Zeppelin, Toto, R.E.M., Supertramp, George Winston, Ian Andersen ve Jethro Tull ruh durumuma göre tercih ettiklerim arasında ilk sıradadır." Hakkını yemeyelim; bizden de dinliyormuş. Ama onların çerez kabilinden olduğu o kadar belli ki. Hayret! Küp ve sızıntı. Zikir neyse fikir... İç ve dış. Hem öyle hem böyle. İhsan Bey'e ve erkese selam.

banner36