Tsunami Açe'deki birlik ruhuna da zarar verdi

Hasan Muhammed di Tiro’nun yazdığı Dünyanın Gözünde Açe kitabı, ‘kültürel çözülme’ sürecine konu olan genç nesil Açelilerde kimlik, kültür, tarih ve din kavramları üzerinden yeni bir bilinç inşasına el verecek bir teşebbüs olarak değerlendirilebilir.

Tsunami Açe'deki birlik ruhuna da zarar verdi

 

Açe Özgürlük Hareketi lideri merhum Tengku Hasan Muhammed di Tiro’nun kaleme aldığı yirmi yedi eserden biri olan “Dünyanın Gözünde Açe” (Aceh di Mata Dunia) adlı eser Açe dilinden (Atjeh Bak Mata Donja) Endonezyacaya çevrildi. Bu yılın Haziran ayında piyasa çıkan eser, Açe kültür dünyasının aktif isimlerinden ve ‘Açe Medeniyet Enstitüsü’ (Institut Peradaban Aceh) adlı bir oluşumun kurucusu Haikal Afifa’nın özenli çalışmasının bir sonucu olarak okuyucuyla buluştu. Son dönemde önemli kitaplar yayınlayan Bandar Yayınevi tarafından yayınlanan eser 110 sayfa olup, aynı zamanda eserin sonunda Hasan di Tiro’nun biyografisinden detaylara da yer verilmiş. Böylece, uzunca bir süredir gerek Türk gerek Açeli dostlarla hasbihalimizde vurgulayageldiğimiz üzere Tgk. Hasan di Tiro’nun eserlerinin yeniden gün yüzüne çıkmasının ilk örneği verilmiş oldu.

Tiro, bu eserini ilk olarak 1968 yılında New York’ta, ardından 1977 yılında Açe’de, 1984 yılında da Stockholm’de yayınlamış. Yedi bölümden oluşan eserin ilk bölümünde Tiro, eserin yazılış serüvenine üzerine kısa bilgiler veriyor. Bu bağlamda Açe tarihini konu alan eserlerin İngilizce, Portekizce, Fransızca, Almanca, Hollandaca, İtalyanca, Arapça kaleme alındığına değinerek, bu çalışma için Lizbon, Madrid, Paris, Londra, İstanbul (!), New York ve Washington’da araştırmalar yaptığını ifade ediyor. İkinci bölümde Açe Sultanlığı’nın siyasi ve teritoryal varlığına değiniliyor. Eserin ana bölümleri diyebileceğimiz üç, dört ve beşinci bölümlerde Hollanda Savaşı üç safhada ele alınmış. Aslında Açe tarihini konu alan akademik eserlerde pek de dikkat çekilmeyen bir husus olduğu görülüyor. Bu da, savaşın üç safhada işleniyor oluşu.

Beşinci bölüm, aynı zamanda savaşın bilfiil liderliğini yürüten Hasan di Tiro’nun atalarına değinilmesiyle dikkat çekiyor. Bu liderlerden sonuncusu Teungku Chik Majet di Tiro’nun şehit edilmesi, Hollanda sömürge yönetiminin, savaşın dönüm noktasında liderliği yürüten Tiro ailesinin tüm erkek fertlerini ortadan kaldırma hedefini neredeyse gerçekleştirdiği anlamına geliyor. Bu nedenledir ki, Majet di Tiro’nun 1911 yılında şehit oluşu, kimi tarihçiler tarafından savaşın sona erişi olarak değerlendirilmektedir. Eşlerinin yanında savaşta bilfiil iştirak eden Açeli kadınların zikre değer olduğu dikkat çekiyor. Hollandalı subayların Açeli kadınların bu cesaretperverliklerine saygı gösterdiklerini bizzat Hollanda kaynakları yazıyor. Hasan di Tiro, buradan hareketle Açe vatanı üzerinde tarih boyunca -ki bu 1511’de Portekizlilerin bölgeye nüfuzuyla başlar- sürdürülen mücadelenin büyüklüğüne gönderme yaparak, bu mücadele sayesindedir ki, bu toprakların her daim bağımsızlığı güttüğünü ve bunu korumayı başardığını belirtir (s. 81).

Altınca Bölüm, ‘Savaş’ın Açe Halkı Üzerine Tesirleri’ başlığını taşırken, ‘Bağımsızlık ve Kalkınma (Mağmur)’ başlığını taşıyan Yedinci Bölüm, güçlü bir argümanla başlıyor: “Bağımsızlık olmadan mamur olunamaz”.

Açe kimliğine ve aidiyetine dair önemli bir bilinçlenme süreci

Tgk. Hasan di Tiro’nun eseri, 1967’de yani ‘özgürlük hareketi’ projesini fiiliyata geçirmesinden yaklaşık on yıl önce kaleme alması nedeniyle siyasi ideolojisini şekillendiren önemli safhalardan biri niteliğini taşıyor. Bu vesileyle eseri Açe dilinden Endonezyacaya çeviren Haikal Afifa ile yaptığımız röportajdan alıntılarla bu çalışma üzerine düşüncelerimizi ortaya koymak istiyoruz. Bu çerçevede mütercim hakkında kısa bir bilgi vermenin yerinde olacağını düşünüyorum. Mütercimle ilgili bu kısa anlatının, sadece bireysel bir yönü olmadığını, yakın geçmişte aynı akibeti paylaşmış bir neslin ortak anlatısı olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamalıyım. İlk etapta, Haikal’ı bu eseri yeniden bugüne taşıyacak çalışmaya imza atmasına iten neden çok önemli. Haikal, ebeveyni “Açe Özgürlük Hareketi” içinde yer almış ve şehit olmuş bir aileden geliyor. Bu anlamda, Haikal, bir anlamda Hasan di Tiro’nun eserleri üzerinden merhum anne-babasının böylesi bir harekete girme nedenlerini de keşfetmeye çalışıyor.

Bu bağlamda, Haikal Afifa kimdir kısaca bir göz atalım. Çünkü çevirmenin kimliği ve aidiyetinin, bu eserin ve yazarının önemiyle örtüşen bir yönü var. İlköğretimini Açe’de tamamladıktan sonra, Endonezya Ordusu’nun ‘zorlamaları’ karşısında, tıpkı o dönem özellikle genç neslin bir bölümünün yaptığı gibi Açe sınırlarını terk etmek zorunda kalıyor. Doğu Cava’da eğitimi ile dikkat çeken Gontor’da liseyi tamamlıyor ve akabinde Tefsir alanında yüksek öğrenim görmek amacıyla Malezya’ya gidiyor. Ancak bu olgunlaşma yıllarında Haikal belki de geleceğini şekillendirecek bir karar veriyor. Tefsir alanında öğrenimi yürütmek yerine, Uluslararası İlişkiler Bölümü’ne geçmeyi yeğliyor ve Endonezya’nın önemli üniversitelerinden ‘University of Indonesia’da öğrenimini tamamlıyor.

2004 yılında Açe’ye dönen Haikal, bu sefer farklı bir tecrübeye yani tsunamiye tanık oluyor. Tıpkı yaşıtları gibi o dönem Açe’ye akın eden uluslararası yardım kuruluşlarında görev yapıyor. Bu süreçte, bizzat içinde yer aldığı ve birinci elden tanık olduğu sosyal değişimler bağlamında Açe kimliğine ve aidiyetine dair önemli bir bilinçlenme süreci geçiriyor. Bu anlamda, söz konusu bu sürecin Haikal’ın, Hasan di Tiro’nun eserlerine eğilmesinde kayda değer bir etkisi olduğunu ve önemli bir bilinç erişimini tecrübe ettiğini ileri sürebiliriz. Zaten o da, “Açe’de tsunami sonrasında dışarlıklıların etkisiyle, genel anlamda Açe’de bir kültürel değişim ve de özellikle genç nesilde bir kimlik erozyonunun” ortaya çıktığını ileri sürüyor. Bunda, sadece Hıristiyan unsurları değil, Ortadoğu kökenli kimi ‘girişimlerin de’ rolüne dikkat çekmekte fayda var. Bunun temel nedenlerinden biri, bizzat yakinen şahit olduğumuz, belge ve kanıtlarıyla ortada durduğu üzere, söz konusu oluşumların Açe toplumunu, iyi niyetli olarak başlasa da, süreçte ilgili toplumun kültürel kodlarına yabancı edimleri gündeme getirmeleriyle yaşanan ‘kültür erozyonuna’ bilerek veya bilmeyerek katkı yapmaları oluyor. Haikal’ın ifadesine başvurarak dile getirirsek, “çatışma döneminde ‘birlik’ ruhunun çok daha ön plânda olduğu, oysa tsunami sonrasında barış sürecine girilmesiyle birliğin yerini kimileri ‘çatışma’ boyutuna varan toplumsal ‘farklılaşmaların’ gündeme geldiği gözlemleniyor”.

Haikal, bu çeviri çalışmasını yaparken, Tiro ailesinin bazı fertlerinden (örneğin Musanna Tengku Abdul Wahab Tiro) izin aldığını ve bunun yanı sıra, örneğin bazı dil faktörleri gibi bazı yardımlar da aldığını ifade ediyor. Bu çalışmanın iki temel amacı var. İlki Hasan di Tiro gibi bir dava adamını, siyasetçiyi ortaya koyduğu eserlerle sadece Açe toplumuna değil, Endonezya ve Malezya’yı da içine alacak geniş kitlelere tanıtmak. İkincisi, son dönemde önemli toplumsal değişimlere konu olan Açe toplumunda, özellikle de genç nesilde ‘Açelilik kimliği ve aidiyetine’ dair güçlü hatırlatmalarda bulunmak ve böylece geliştirilmesine dair bir bilinç gelişimine vesile olması.

Açe’de verilen vatan mücadelesinin, İslami ve milli karakterinin yanı sıra, bölgesel ve küresel etkileri olan kaydadeğer bir yönü bulunuyor

Bu tercüme eser, ilginç bir şekilde tarihî işlev benzerliğine gönderme yapıyor. Tiro’nun, daha özgürlük mücadelesine başlamadan yıllar önce bu eseri kaleme almak suretiyle vermek istediği önemli bir mesaj vardı. Benzer şekilde, bu çalışma da, yukarıda dile getirdiğimiz ‘kültürel çözülme’ sürecine konu olan genç nesil Açelilerde kimlik, kültür, tarih ve din kavramları üzerinden yeni bir bilinç inşasına el verecek bir teşebbüs olarak değerlendirilebilir. Haikal’ın görüşüne başvurarak ifade edersek, “Önemli bir kültür ve medeniyete ev sahipliği yapmış olan Açe’nin bunu hatırlamasının vaktidir”. Bu bağlamda sorduğumuz soruya Haikal’ın verdiği cevabı hatırlamak gerekiyor: “Bu kitabı tercüme etmesinin amacının, yozlaşma sürecine giren genç nesle Tiro’nun güçlü ideolojik yapısı ve ifade gücüyle ‘kimliğini’ hatırlatmada önemli bir araç işlevi göreceğini” umuyor.

Bu çalışma, Tiro’nun siyasi görüşlerindeki gelişmeyi ortaya koyması açısından önemli bir eser. Dönemin Açe lideri Teungku Daud Beuereh ve Endonezya’nın kurucu babalarından Muhammed Hatta’nın teşvikiyle önce Cogcakarta’da üniversite öğreniminin ardından Birleşmiş Milletler’e konsolos olarak gönderiliyor. Tiro’nun yaşamında Hatta’nın bulunması son derece önemli. Bu tek başına ele alınabilecek bir hadise olmayıp, Açe lideri Davud Beureuh’in Cakarta’da siyasi karşılığını bulduğunun bir ifadesidir. Yani, ‘Endonezya’ adıyla bağımsızlığa giden süreçte Sukarno’nun Açe’yi birkaç kez ziyaret ettiği ve Daud Beureuh’le görüştüğünü biliyoruz. Bunun ötesinde, ‘Endonezya’nın bağımsızlığını dünyaya ilan edecek girişim, yani bayrağın göndere çekildiği yer Açe topraklarıdır. Dolayısıyla, Cakarta siyasetinde Daud Beureuh’in önemli bir yeri olduğuna kuşku yok. Öte yandan, Tiro’nun Beureuh’in Sigli’de açtığı “Madrasah Sa’adah Al-Abadiyyah” adlı ilköğretim okulunda öğrenim gördüğünü ve Beureuh’in altın çocuğu olduğunu daha önce yazmıştık...

Tiro, Açe dilinde kaleme aldığı bu eserde Açe Sultanlığı’nın tarih sahnesinden çekilişine neden olan Hollanda Savaşı’nı o dönem çeşitli ülkelerdeki önemli medya organlarında gündeme gelen yayınlar ve savaş döneminde ve sonrasında yapılan kimi akademik çalışmalara referanslar üzerinden değerlendiriyor. Bunlar arasında, The New York Times’ın 1873 yılı yayınları, Harper’s Magazine (1905), Amerika Başkanı Ulysses S. Grant’ın konuşması (1874), Hollandalı Paul Van’t Veer (De Acheh-Oorlong); W. A. Goudoever ve H. C. Zentgraaf (Sumatraantjes); J. Kreemer (Aceh); H. J. Schmidt en M. H. Du Croo (Marechaussee in Atjeh)’yi saymak mümkün. Bu nedenledir ki, eserin adı ‘Dünyanın Gözünde Açe’. Yani, Açe’de verilen vatan mücadelesinin, İslami ve milli karakterinin yanı sıra, bölgesel ve küresel etkileri olan kaydadeğer bir yönü bulunuyor. Yeri gelmişken ifade etmekte fayda var. Açe’nin tarihsel ve sosyo-dini yapısı dikkate alındığında İslami ile ‘milli’ duruşu birbirinden ayırmanın mümkün olmadığı görülür. Bunu daha iyi anlayabilmek için Tiro’nun bu eserinden başlayarak tüm eserlerine ‘göz atmakta’ fayda var. Bu anlamda, farklı coğrafyalarda ‘negatif’ algılara neden olabilecek böylesi bir ayrımın Açe özelinde karşılığının olmadığını söylemekte fayda var.

Bu süreçler, özelde Türkiye’de ve genelde İslam dünyasında hak ettiği yeri alacak araştırmalara konu olmadıysa da, o dönem dünya tarihini şekillendiren güçlerin Açe’deki gelişmelere kayıtsız kalmadıkları anlaşılıyor. Tiro’nun amacı da böylesine önemli bir coğrafyada verilen mücadeleyi şu veya bu şekilde ‘unutmaya yüz tutmuş’ yeni nesillere anlatmak ve hatırlatmak. Bunun için seçtiği yöntem de, içe kapanık, yerli kaynakları gündeme taşımaktan ziyade Avrupa ve Amerika’da konuyu ele alan yayınlar üzerinden bir bakış geliştirmek. Bu, aynı zamanda Tiro’nun Açe’nin geçmişini ve kaleme aldığı dönemdeki varlığını içinde yer aldığı ulus devlet, yani Endonezya bağlamında haklılığını ortaya koymayı hedeflediği düşünülebilir.

Hasan di Tiro’nun eserlerinin yeniden gün yüzüne çıkmaya başlaması sevindirici. Umarız bu çalışmalar başta Türkçe olmak üzere diğer dillere de çevrilmekle kalmaz, aynı zamanda çeşitli alanlarda akademik çalışmalarla da zenginleştirilir.

 

Mehmet Özay yazdı

YORUM EKLE