Tarih Kadar Hayal, Rüya Kadar Gerçek

İhsan Oktay Anar Sempozyumuna Mehmet Erken büyük bir ilgi ve dikkat ile katıldı. Gözlemlerini bizimle paylaştı.

Tarih Kadar Hayal, Rüya Kadar Gerçek

İhsan Oktay Anar'ı andılar!

25 Nisan'da son yılların en önemli yazarlarından biri olan İhsan Oktay Anar hakkında Santral İstanbul'da bir sempozyum düzenlendi. İlk okuduğum andan itibaren hakkında yazılmış yazıları takip etmeye çalıştığım, kitaplarında bulunmayan hikayeleri bulup buluşturup okuduğum bir yazarın hakkında düzenlenen bu sempozyuma giderkenki ümidim şimdiye kadar görece yüzeysel olan okumalarımın derinleşmesini sağlamaktı açıkçası. kitaplarında çözemediğim detayları, algılayamadığım kurguların çözüleceğine dair bir inançla o sabah kendimi Santral İstanbul'a attım ben de.

 

Bu amacımı ne kadar yerine getirebildim? ya da sempozyum bu amacı yerine getirebilecek düzeyde miydi? gibi soruların cevaplarına geçmeden önce sempozyum'un içeriğinde neler olduğundan bahsetmek faydalı olacak sanırım.

 

Öncelikle sempozyum başlıklarını 3 ana parçada incelemenin yerinde olacağı kanaatindeyim; birincisi dış etkinlikler, ikincisi popüler sunumlar ve üçüncüsü derinlemesine incelemeler.

 

İlginç sergiler, haritalar!

Dış etkinliklerden kastım, konuşma alanının dışında açılan ufak sergidir. İhsan Oktay Anar'ın kitaplarında geçen karakterlerin ünlü isimler tarafından yapılan çizimleri, Kitab-ul Hiyel'de geçen aletlerin maketleri, Efrasiyab'ın Hikayeleri kitabının orjinal yazmaları (Bu vesile ile İhsan Oktay Anar'ın kitaplarını kurşun kalem ile saman kağıda yazdığını öğrenmiş olduk ve bu eserlerin başından sonuna orjinallikler ile dolduğuna birkez daha şahit olduk) kitaplarından esinlenilerek yapılan tablolar....gibi eserlerin bulunduğu sergi idi bu sergi. Kitaplarını okuyanlar için eşi bulunmaz bir zevkti bu sergiyi dolaşmak herkesin takdir edeceği gibi. Karakter çizimleri, İhsan Oktay Anar'ın belirli karakterler ile ilgili çizdiği eskizler yardımı ile yapılmıştı ve bu eskizler de yine sergi alanında mevcuttu. Yine bu alanda Amat gemisinin yol aldığı rota harita üzerine aktarılmış, Puslu Kıtalar Atlası kitabında geçen tarihi mekanlar'ın fotoğraflarından oluşan bir harita yapılmıştı (mekanların google earth'dan alınmış bir fotoğraf üstüne konulan noktalar şeklinde değil, 20. yy başlarında çıkarılmış bir istanbul haritasının üzerinde gösterilmiş olması dikkatlerden kaçmadı. bu durum, sur içi ve Beyoğlu'nu şu anki hali ile değil yüzyıl başlarında, Anar kitaplarının geçtiği zamana daha yakın bir harita üzerinden düşünmemize vesile oldu)

 

Bezmârâ konser verdi yahu!

İkinci kısımda ele alacağım popüler sunumlar kısmı ile açılış konuşması, Bezmârâ konseri, 3 kitap üç uzman, romancı gözüyle, başka dünyalara aktarmak ve sinemaya uyarlamak kısımlarını kastediyorum. Elif Şafak, Murat Belge, Gürsel Korat, Ezel Akay... gibi isimlerin yer aldığı bu konuşmalarda Anar'ın kitaplarının derinlemesine incelemesinden ziyade kitapların belirlenen alanlardan nasıl göründüğüne değinildiğini söylemek yanlış olmaz. En başta çıkan Bezmârâ grubunun 16. yy müzikleri çalması ve Haluk Örs'ün ben mekanikçiyim ve Kitab'ul Hiyel'de bana ilginç gelen birşey yoktu demesi gibi örnekler, gelenlerin kitapların içeriğinde merak edilen, çözülmek istenen noktaları açmak yerine, kitapların farklı alanlardaki isimlerde ne gibi hisler uyandırabileceğini göstermiştir. Temuçin Tüzecan'in sunumunda Amat'ı anlamak için Master and Commander filmini önermesi ve bu filmden birkaç kare izletmesi, yapılan sunumların kitapları daha iyi anlamaktan öte daha iyi hissetmek amacına yönelik olduğunu açıklayabilir umarım.

 

Ayrıntılı tahliller!

Üçüncü kısımda ele alabileceğimiz 3 oturum ise Kurmaca Oyunları, Eleştirmen Gözüyle ve Metinler Simgeler başlıklı oturumlardır. Bu 3 oturum, isimlerinden de anlaşılacağı üzere kitapların, kişilerin, sembollerin derinlemesine incelendiği oturumlar idi. Popüler oturumlar diye nitelediğim oturumlara nazaran daha ufak salonlarda ve kitapları derinlemesine anlamayı isteyen okurlara yönelik olan bu 3 oturumdan ancak bir tanesine katılabildiğimi söylemek istiyorum öncelikle. Girdiğim tek oturumda Puslu Kıtalar Atlası romanının Bünyamin, Uzun İhsan Efendi ve İhsan Oktay Anar bağlamında incelenmesi temeline oturan Berat Açil'in tebliği ve Selma Altıntaş'ın İhsan Oktay Anar'ın kitaplarının sinemaya uyarlanması üzerine yaptığı tebliğ mevcuttu. Bu tebliğin ardından kitabı tekrar okumayı düşünmeyecek çok az dinleyici vardır muhtemelen. Berat Açil sunumunda kitapdaki zamansal ve mekansal kurgu katmanlarını kitapdan aldığı örnekler ile açıkladı. Sinemaya aktarma mevzusunda ise tahmin edilebileceği gibi, bu kitapları sinemeya aktarmanın zor bir iş olduğu zikredildi. Katılamadığım iki oturum ile ilgili de gerek internette okuduklarım gerek sempozyum alanında duyduklarım, bu oturumların Anar kitaplarına olan merakı arttırdığı yönünde idi.  

 

Kalabalık mıydı?! 

Peki bu oturumlara ne kadar insan katıldı? Sayı veremeyecek olsam da gerçekten kalabalık bir kitlenin o gün o civarda bulunduğunu söylemeliyim. Açılış konuşmasını iki adet tam dolu salonun izlediğini ve gelen sayısının bu saatten sonra bir hayli arttığını söylemek, katılım hususunda yeterli fikri verecektir umarım. Gazetelerde, dergilerde ve internette son 1-2 güne kadar hakkında pek haber göremediğimiz sempozyumun duyurusu için herkese duyurmak yerine ilgililere ulaşmak amacıyla hareket edildiğini söyleyebiliriz. İnternet üzerinden Anar ile ilgili insanların bulunduğu sitelerde yapılan duyurular direk muhataplara ulaştığından, reklamın az olmuş, duyanın gelmesi sağlanabilmiş.   

 

Eksiği yok muydu?! 

Hiç eksiği, gediği yok muydu peki bu sempozyumun?  

Öncelikle salonların gelen kişi sayısını yeterince karşılamadığını belirtmekte yarar var. Ayrı salonlarda eş zamanlı yayın yapılmış olsa da birçok kişi oturumları ayakta izledi. (Hatta ben kalabalık yüzünden bir salona alınmadım)    

 

Özellikle popüler sunumlar için alanlarında daha yetkin ve İhsan Oktay Anar kitaplarına daha vâkıf kişiler seçilebilirdi diye düşünüyorum. Şöyle ki, konuşma yapan isimler, kitapların derinliğine vakıf olamadıklarından (en azından ben böyle gözlemledim) kitapların derinlikli incelemelerinin bir denizci için bir mekanikçi için bir müzisyen için bir sinemacı için neler ifade ettiğini yeterince açıklamadıklarını düşünüyorum. (Tabi ki benim keşke dediğim şeyin derin bir vukufiyetin yanında ciddi bir emek gerektirdiğini ve İhsan Oktay Anar hakkında yazılmış yayınların daha henüz bu derinliğe ulaşmadığının farkındayım fakat bu, bahsettiğim şeylerin olduğu manasına gelmez haliyle)  

 

Anar romanları ile ilgili Benim en çok merak ettiğim konu, tarihsel gerçeklikdi açıkçası. Anar kitaplarında resmedilen tablo, her ne kadar bu kitaplar roman olsa da, kafamızda 16. yüzyıla dair bir imaj çiziyor. Buralarda anlatılan tasvirlerin gerçeğe uygunluğunu merak ediyordum, bu noktada istediğimi elde edemedim maalesef; başka bir bahara kaldı yani.  

 

Niye kardeşim?!Galata

Katıldığım oturumlarda niye özellikle Galata? Bu İstanbul'un bir de sur içisi yok mu? İstanbul'da dini bütün insanlar pek bulunmaz mı? gibi soruların cevaplarını da bulamadım ama bu soruların cevapları belki katılamadığım oturumlarda dile getirilmiştir hüsn-ü zannıyla bu noktada herhangi bir eleştri getirmek istemiyorum. Yoksa Anar kitaplarına Süleymaniye'den bakmak, sur içinden oraların nasıl göründüğünün tasvirini yapmak diğer sunumlar kadar önemlidir diye düşünüyorum. Bu konuda "belki bir gün Süleymaniye civarından bir gezgin Anar kitaplarına mukabele eder" şeklinde ifade edebileceğim özlemimi belirtmeden edemiyorum.   

 

Düzenleyenlere takdir duyguları ile doluyum! 

Yaşayan bir yazar hakkında sempozyum düzenlemek fikrini ortaya atması bile takdirle karşılanması gereken Akın Tek (ve diğer gönüllülerin) üstüne üstlük bu kadar meşakkatli bir programı tertip etmesi gerçekten takdire şayandı. Eksikleri ile gedikleri ile programın Akın Tek'in ifade ettiği gibi "panayır" havasında olması da ayrıca dikkate değerdi (Bir röportajında Anar'ın, kendi kitapları ile ilgili "panayır" benzetmesi yaptığını ve sempozyumu düzenlerken panayır olması noktasından hareket ettiklerini ifade ediyor). Kısmen eksiklikler barındırsa da bu sempozyumun İhsan Oktay Anar okurlarında, yayınlanan 5 kitaba tekrar göz gezdirmek gibi bir isteği meydana getirdiğine şüphe duymuyoruz. Şimdi beklediğimiz şey sempozyumda sunulan tebliğlerin yayınlanması ve bundan sonra İhsan Oktay Anar okumaya yeni başlayacak kişilerin daha derinlikli okumalar yapabilmelerine imkan tanınması.


 

Not: yazıyı yollamadan önce tebliğleri bulabilir miyim diye internette bakındım. Sadece Gürsel Korat kendi konuşmasını bloguna koymuş. Buraya tıklayarak yazıya ulaşabilirsiniz. 

 

*Ahmet İnam, İhsan Oktay Anar sempozyumu açılış konuşması.  

 

Mehmet ERKEN yazdı

YORUM EKLE