Bazı hikâyeler bizi çocukluğumuza götürür. Onlardan farklı bir tad alırız. Onlar bize geçmiş günlerimizden günümüze gelen güzel kokular sunar. İşte onlardan biri de Selçuk Orhan’ın Kansızlık kitabındaki Ayı isimli hikâyesi.
Babaların olmadığı, annelerin kısırlarla, pasta ve böreklerle çay eşliğinde yaptığı ev sohbetlerinde çocukların ayrı bir gündemi vardır. Onlar kendilerine genellikle ayrı verilen yiyecekleriyle çoğu zaman annelerinin yanında bulmazlar. Ayrı bir odada veyahut ayrı bir sofradadır onların rızkı. Karınlar doyurulur ve çocukların içindeki o deli tay koşmaya başlar. Kimi zaman tahta parçası bir at gibi koşturulur kimi zaman da öne geçmiş bir çocuğun arkasında tren vagonu olmuştur diğer çocuklar.
İşte bu tür bir anıyı sağlam bir arka planla Selçuk Orhan’ın Ayı hikâyesinde bulabilirsiniz. Bir ev davetine katılan kadınların çocukları kendi aralarında bir oyun bulmuştur: Hayvancılık! Bu oyuna göre herkes bir hayvan seçecek, dahası seçtiği o hayvan gibi davranacaktır. Ve her hayvan ancak bir hayvan tarafından öldürebilir ve yalnızca bir hayvan tarafından öldürülebilir.
Çocukların Hayvancılık Oyunu!
Oyun bu mantık üzere başlar. Aslında ortada basit bir çocuk mantalitesi yoktur. (Algılamak isteyenler farklı bir takım değerlendirmeler de yapabilirler. Ama biz burada bir hikâye tahlili yapmıyoruz. Beğendiğimiz bir öyküyü ve öykücüyü sizlerle paylaşmak istiyoruz!) Ama hikâye çocukların oyun mantalitesi ile sürer. Çocuklardan biri kedi, diğeri yılan, bir başkası aslan olmuştur. Artık ne oyun oynadıkları yer bir apartman dairesidir ne de onlar kısırlı, börekli bir ev davetine katılmış kadınların çocuklarıdır. Hepsi vahşi bir ormandaki doğaya ait birer hayvandırlar. Bir süre sonra çocuklardan birinin acı bir çığlığıyla ormandan apartman dairesine, yani çocukların dünyasından büyüklerin dünyasına geri dönülür. Çocuklardan birinin yüzü kan içindedir. Çocuğun annesi azarla, çocuğunun elini yüzünü temizler. Yara tentürdiyotla silinir. Ve kadınlar durumu anlamaya çalışır. Ortada suçu kabul eden çocuk yoktur. Yüzü yaralanan çocuğa kim yaptı diye sorulduğunda ise “Ayı” cevabı alınır. Bu sefer çocukların “hayvancılık” oyunu çözülmüş ama ayının hangi çocuk olduğu bulunamamıştır. Çünkü ayı olmayı seçen bir çocuk yoktur. Çocuklar sahiden bir başka dünyaya gitmiş ve o dünyanın bir yarasıyla apartman dairesine geri dönmüştürler.
Hayvancılık oyununu oynayan çocuklar nasıl o dünyaya gidebilmişler ise Selçuk Orhan hikâyesi de bize çocukluğumuzun dünyasına gidebilmenin tadını yaşatmıştır. Aslında Selçuk Orhan hikâyeleriyle ilgili birçok şey söylenebilir. Biz ağzımızda kalan bir tadı paylaşalım istedik…
Umarız Selçuk Orhan yeni ürünler, kitaplar yayınlar ve biz size onları da duyurmanın keyfine varırız.
Besim Bal çocukluğuna gitti!
Selçuk Orhan yeni bir roman üzerinde çalışıyor diye duyduk. Bekleyip, görelim.