Malum son aylarda neredeyse tüm gündemimiz seçimler oldu. Hem her geçen yıl daha da kutuplaşan toplumumuzun seçimleri hayat memat meselesi olarak görmesinden ötürü seçim konusu günümüzün her saatine sirayet etmiş durumda. Seçimin gündelik alevli polemiklerinden biraz sıyrılıp farklı yönleriyle bu meseleyi ele almak adına farklı yazılar yayımladık. Hemen hepsi bizi geçmişe götüren ve Türkiye’deki seçimlere dair hafızamızı tazelememizi sağlayan bu yazılara ek olarak ben de bir konuda ufak bir derleme yapmak istedim: Seçimler karikatürlere nasıl yansıdı?
Karikatür, Türkiye’de hatırı sayılır düzeyde gelişmiş bir alan şüphesiz ki. Her geçen on yılda değişen politik iklime rağmen her zaman siyasi mizah denince akla ilk gelen mizah türü olarak kalabilmeyi başardı dersek abartı olmaz. Onlarca çizer ve dergi/ süreli-süresiz yayını içeren milli karikatür külliyatımız 100 yılı aşkın bir geçmişe sahip. Ben de yaptığım derlemede Tef, Akbaba, Gırgır, HBR, Fırt, Ulus gibi birçok kült yayından faydalandım.
Karikatür sanatının popüler oluşu, Cumhuriyet’ten önceki yüzyıla dayanıyor
Evvela söylemem gerekir ki karikatürlerle çok içli dışlı biri olmadığım ve Türkiye’de de dergi arşivciliği konusu zayıf olduğu için kapsamlı bir derleme değil kabaca seçim kronolojisini işleyen bir derleme yapabildim. Diğer bir not düşülmesi gereken nokta ise bu karikatürlerin çoğu doğrudan seçime atıfta bulunmasa da seçimler arası (veya bazı siyasi kırılma noktaları arası) yılların siyasi gündemini yansıttıkları için bir nevi seçimlerle ilintili sayılır mantığıyla hareket ettim. Aslen kapsamlı bir tez konusu olarak layıkıyla işlenebilecek konumuza çok partili hayat stabil olmasa da Cumhuriyet’in ilk yıllarından bir başlangıç yapmayı ve günümüzdeki ateşli polemiklere yazıyı kurban etmemek adına 2000’lerin başında noktayı koymayı uygun görüyorum. Kısa notlarla görsel bir yolculuğa çıkmaya başlayabiliriz.
Aslında karikatür sanatının bu topraklarda popüler oluşu, Cumhuriyet’ten önceki yüzyıla dayanmaktadır. Bilhassa Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerinde yaygınlaşan basın-yayın faaliyetleri ile birlikte pek tabii çizimden yararlanılan anlatım teknikleri de yaygınlaşmıştır. Bunların birçoğu günümüzdeki karikatüre yakın çizimlerdir. Arşiv birikimim aslında onlarca örneği bulunan bu döneme dair fazla bir belge içermediği için Cumhuriyet öncesi döneme pek değinmeyecek olsam da o dönemlerde de partilerin ve seçimlerin olduğunu ve bunların karikatür gibi siyasi mizaha konu edildiğini göz önünde bulundurmamız lazım. Zira Milli Mücadele döneminde karikatürün oldukça yaygın olarak kullanılması, akabinde de Mustafa Kemal’in taze Cumhuriyet’e başkanlık ettiği dönemde çarpıcı karikatürlerin mevcut olmasının öncüsü bu dönem olsa gerekir. Aşağıda örnek olması için Kalem Mecmuası’nda yer almış bir 2. Abdülhamid karikatürünü koyuyorum. Nitekim dönemin en çok çizilen ismi Sultan Abdülhamid’dir. Diğer örneklerde ise Mustafa Kemal’e dair farklı karikatürler görülebilir ki ona dair bu karikatürlerin üç ana noktada yoğunlaştığı anlaşılıyor: Milli Mücadele ile alınan zafer, endüstrileşme ve Batılılaşma. Mustafa Kemal ile birlikte daha Batılı ve aydınlanmacı bir yörüngeye giren ülkenin bu yeni eğilimi aşağıdaki karikatürlerde çizgiye dökülmüş:
Adnan Menderes - İsmet İnönü rekabeti
Milli Mücadele döneminin ve Mustafa Kemal’in ardından şüphesiz ülkenin en önemli politik figürü olan İsmet İnönü de karikatürlere bolca konu olmuştur. Ülkenin restorasyon döneminde karşı karşıya kaldığı sorunların ve İnönü’nün “Milli Şef” imajının yansıtıldığı karikatürleri görmek mümkündür.
Türkiye’nin çok partili hayata geçtiği 2. Dünya Savaşı sonrası yıllar da pek tabii karikatürlere konu olmuştur. 1946’daki ilk çok partili seçimlerin akabinde 1950 ve sonrasındaki seçimlerde (Cumhuriyet Halk Partisi ve Demokrat Parti dışında) ikiden fazla partinin yarışması popüler konulardan biri olmuştur.
1950’li yıllarda Türkiye’de iktidarı taşıyan Demokrat Parti ve Adnan Menderes, 27 Mayıs 1960’taki darbe ile devrilene kadar karikatürlerin başrolünde yer almaktadır. Bu dönemde çizilen karikatürlerde Başbakan Adnan Menderes’in ciddi bir hicve tutulduğunu ve diktatör olma eğilimine sahip gösterildiğini görürüz. Belki de bir kısmı darbeye zemin hazırlama işlevi de gören karikatürlerin bir tanesi şu şekildedir:
Pek tabii dönemin en büyük iki partisinin liderleri olan Adnan Menderes ve İsmet İnönü’nün rekabeti de bolca tasvir edilmiştir.
Yeni dönem, renkli aktörler
Tarihler 1960’ı gösterdiğinde ise herkesin bildiği üzere politik tarihimizin en büyük kırılma noktalarından biri olan 27 Mayıs Darbesi gerçekleştirilmiştir. Darbe sürecine kadar geçen 10 yıllık Demokrat Parti iktidarında Başbakan Adnan Menderes türlü hücumlara maruz kalmış ve halkın belli kesimleri Menderes’in karşı kutbunda toplanarak darbe sonrasında onun idamına giden yola destek olmuştur. Özellikle de o dönemki cuntanın sol akımlara boncuk dağıtır mahiyette olması, bir “sağcı-otoriter” lider olan Menderes’e karşı kültür hayatında ciddi bir cephe oluşmasını da sağlamıştır. Aşağıdaki karikatürde de Menderes’in idamına karşı yaklaşımların izini bulmak mümkündür.
60 Darbesi sonrası dönemde ise yepyeni bir politik iklime kavuşan ve darbeler dönemi olarak adlandırılabilecek 40 yıla giriş yapan Türkiye, darbe sonrası ilk seçim olan 1963 seçimlerinde uzun süreden sonra tekrar CHP’nin iktidarına sahne olmuştur. İsmet İnönü’nün yeni bir vizyon ile yol almaya çalıştığı dönemlerdeki arayışlar da karikatürlere yansımıştır.
60’ların ikinci yarısında ise politik hayat tabiri caizse şenlenmiş ve çok partili hayat da renklenmeye başlamıştır. 1965 seçimleri bu bakımdan kritik bir öneme sahiptir. Demokrat Parti’nin en büyük varisi olarak görülen Adalet Partisi bir önceki seçimde CHP’yi zorlamış ancak birinci parti olamamıştı. 65 yılında ise Adalet Partisi’nin ve hâliyle belki de karikatür arşivimizde en çok yer tutan lider ola Süleyman Demirel’in siyaset sahnesine hakim oluşuna tanıklık edilmiştir. Ayrıca önceki seçime katılan, Demokrat Parti bakiyesi YTP gibi partilerin yanı sıra farklı açılardan Demokrat Parti bakiyesi olan Millet Partisi gibi bir parti de türemiş ve parlamentoya girmiştir. Uzun süredir siyasi hayatta etkin bir figür olan Osman Bölükbaşı (CMKP ile) ve sol akımların çatı partisi TİP de parlamentoda yerini almaktadır.
60’ların sonu olan 1969 seçimleri ise yukarıdaki tablodaki renkliliğin zirve yaptığı bir dönem olmuştur. Adalet Partisi’nin ve Demirel’in CHP ve İnönü ile büyük rekabetine sahne olan bu seçimde toplamda 8 parti ve 13 bağımsız aday meclise girmiştir. Meclise giren sonuncu parti olan ve sadece 1 sandalyeye sahip olan MHP ise kurucu lideri Alparslan Türkeş’in mecliste ve dolayısıyla karikatürlerde boy göstermeye başlaması açısından değinmeye değerdir. 60 darbesindeki ilânı yapan albay olarak akıllarda yer edinen Türkeş, bu tarihten itibaren Türkiye politik tarihinde önemli bir yer edinecek ve hem bir kesim için “Başbuğ” olacak hem de bir kesim açısından “faşist” damgası yiyecektir.
Nitekim 70’lerin başlarından itibaren yükselişe geçen ve zamanla mecliste daha fazla yer edinen, ayrıca meclis dışındaki faaliyetleri ile de gündemden düşmeyen milliyetçi/ ülkücü hareketin büyük lideri olan Türkeş’in galeride görebileceğiniz karikatürdeki gibi Nazizm ile özdeşleştirildiği yayınlara bolca rastlamak mümkündür.
Bu renkli parlamentoya karşı gerçekleşen ikinci darbe olan 70 darbesine dair bir karikatür bulamamak ise bu yazının eksiklerinden biri oldu.
70’li yıllarda Süleyman Demirel dışında siyaset sahnesine çıkan bir diğer lider ise CHP Kurultayı’nda İsmet İnönü’yü alt eden Bülent Ecevit oldu. 60’lı yıllar her nasıl Adalet Partisi yönetiminde geçse de 80 Darbesi’ne kadar 70’li yılların siyasi hakimi de Bülent Ecevitli CHP oldu. Dünya genelinde sağ-sol çatışmasının tavan yaptığı bu on yılda başlayan rekabet, Türkiye siyasi tarihindeki en uzun soluklu rekabetlerden biri olacak ve türlü kesintilere rağmen 90’lara kadar sürecekti. Bu rekabeti en iyi anlatan karikatürlerden biri de –yanılmıyorsam- Bedri Koraman’a ait olan bu karikatürdür, nitekim bu karikatür birkaç seçimi tek başına sembolize eder mahiyettedir:
Özal'lı yıllar
Karikatür dünyasına en büyük etki eden hadiselerden biri de şüphesiz 12 Eylül 1980 Darbesi idi. 12 Eylül’e dair bolca karikatür bulmak mümkünken, karikatür dilinin daha ciddileştiği ve çarpıcı bir hâl aldığı gözlemini yapmak da mümkün. 12 Eylül’ü anlatan karikatürler (en azından benim bulduklarım) mizah yapmaktan öte cuntanın dehşetini anlatmaya yönelik karikatürlerdir.
80 Darbesi sonrasında ise cuntanın güdümüne giren siyasi hayatta ilk değişimin yaşanması uzun sürmedi ve Türkiye seçim tarihindeki en sürpriz seçimlerden biri olan 1983 seçimlerinde Anavatan Partisi %45 üstü bir oyla iktidara geldi. Bu, aynı zamanda karikatüristlere en az Süleyman Demirel kadar malzeme olacak bir başka merkez sağ liderinin sahneye çıkışıydı: Turgut Özal. Turgut Özal, amiyane tabirle halk diline yaklaşan üslubu, genel tutumu, öncekilerden farklı siyasi çizgisi, dış görünüşü, aile yaşantısı ve güleç mizacıyla karikatüristlerin tam aradığı isimdi adeta. Hatta kendisinin de bizzat hakkında çizilen karikatürlere teveccüh göstermesi, Özal’ın sık sık karikatür dergilerinde gündem olmasını sağladı.
Özal’ın darbe sonrası seçimlerde sahip olduğu avantajı yansıtan bir karikatür:
Özal’ın Avrupa Birliği macerasına dair karikatürler de sıkça rastlanır cinstendir. Şüphesiz ki 80’lerin ikinci yarısında Özal ile liberalleşen Türkiye’de seçimlerin en büyük gündemlerinden biri AB ilişkileri olmuştu. 80’lerdeki karikatürler elbette ANAP lideri Özal ile sınırlı değildi. Asıl fenomen o olsa da darbe sonrası kendini yenileyen siyasi yaşamın yeni aktörleri ve çatışmaları da gündeme geliyordu. ANAP’ın kazandığı 1987 seçimleri ile tahtını kaybettiği 1991 seçimleri arasında merkez solda yaşanan ayrışmalar ve bu çatışmanın göbeğinde yer alan aktörlerden olan Erdal İnönü de karikatürlere bolca malzeme olmaktaydı. O zamana değin görülmemiş bir nezakete sahip olan İnönü karikatürlerinin genelde ya sevgi dolu ya da en azından mağduriyet barındırdığı söylenebilir. Ayrıca 1991 seçimlerinde uzun süre sonra başbakanlığa dönen Süleyman Demirel ile Erdal İnönü’nün SHP’sinin koalisyonu da o dönem için büyük sükse yapan bir olaydır ve karikatür dünyasında bolca yer bulmuştur. Zira o döneme kadar karikatürlerin yıldızı olan ANAP’ın ve bir manada Özal’ın da düşüşe geçişe başlamasının habercisidir bu seçimler.
Merkez soldaki CHP-DSP-SHP bölünmesinin karikatürlere yansıması da hakeza dönemin sık işlenen konularındandır. Yine galeride göreceğiniz bazı karikatürler de 80’lerin ortasından başlayarak 90’lara taşınacak şekilde kendi içinde bölünen merkez sağın durumunu anlatan karikatürler. Demirel’in siyasi yasağının kalkışı ile beraber hem yeni bir rekabetin başladığını görüyoruz hem de karikatüristlerin Demirel’i lider olmak için elinden geleni yapar durumda tasvir etme eğilimimde olduğunu görüyoruz.
Erbakan ve 28 Şubat
Koalisyonlar on yılı denilen ve son derece kaotik bir sürece ev sahipliği yapan 90’larda ise siyasi karikatürlerin son derece yaygınlaştığını söylemek mümkün. Hemen her sene büyük hadiselerin yaşandığı bu on senenin en büyük özelliklerinden biri 1991, 1995, 1999 olarak sıralanbilecek 3 seçimde de son derece farklı partilerin öne çıkması, klasik partilerde lider değişimlerinin yaşanması ve her seçim arasında birçok kez hükümet kurulmasıdır. Seçmenlerin hayal dahi edemeyeceği koalisyon formüllerinin siyasi hayatta varlık gösterdiği bu yıllardaki en büyük çıkış yapan aktör ise İslami tandanslı bir hareket olan Refah Partisi’dir. 80 darbesi öncesindeki yıllarda Necmettin Erbakan’ın liderliğinde başbakanlığa erişen bu hareketin tekrar çıkış yapması 1995 seçimlerine denk gelmektedir.
Refah Partisi’nin yükselişi ile birlikte 28 Şubat postmodern darbesine giden yolun taşları döşenmeye başlanmış ve Türkiye’deki İslami kesimin gördüğü haksızlıklar karikatürlerde yer almaya başlamıştır. 90’ların diğer gündemleri ise terör, Arap saçına dönen Anayasa çalışmaları, mali sıkıntılar ve IMF ile tabii ki 28 Şubat’tır. Bilhassa 1999 seçimlerine tüm bu hususlar yansımıştır.
Ve 28 Şubat… 2002 seçimlerine gelmeden noktayı koyma zamanı gelse de 90’ların en büyük hadisesi olan ve 1999 seçimlerinde belirleyici faktör olan 28 Şubat muhtırası ile finali yapalım.
Deniz Baran yazdı