![]() |
Büyütmek için üzerini tıklayın. |
Sakalı uzundan, sakalsızından, başı örtülüden, örtüsüzden, reklam tabelalarından, zevksizlikten, amaçsız insan selinden, NLP uzmanlarından, kişisel gelişimcilerden, onlara karşı çıkanlardan, gelenekçilerden, yenilikçilerden, reformistlerden, sigara yasağından, park yasağından, koltuk altı kokusundan, otobüs kokusundan, apartmanlardan, pis merdivenlerden, yer altı tünellerinden, üst geçitlerden, hastanelerden, postanelerden, mısır satıcılarından, gül satan çingenelerden, ergenlerden, gergin yüzlülerden, ekşi yüzlülerden, fırsatçılardan, fırsat eşitlikçilerden, demokrasiden, teokrasiden, Sokrates’ten, aba altından sopa gösterenlerden, ‘bugün git yarın gel’ diyenlerden, körüklü otobüslerden, kömürlerden, madenlerden, doğalgazlı odalardan, yurt odalarından, taksicilerden, taksilerden, dolmuşlardan, kırmızı ışıklardan, kırmızı noktalı filmlerden, sanat filmlerinden, Amerikan filmlerinden, trafikten, kritikten, pratikten, Panama Kanalı’ndan, Süveyş Kanalı’ndan, televizyon kanallarından, ‘bi yardım et Mehmet Ali Bey’ diyenlerden, ‘yetiş bacım’dan, bacısı güzellerden, yorgan için pire yakanlardan, yamananlardan, abananlardan, abazalardan, kazananlardan, kaybedenlerden, borsacılardan, kale arkalarından, köftecilerden, dönercilerden, kıyılardan, köşelerden, bucaklardan, uzaklardan...
Çıkıp gel…
Çıkıp gel ve abdest alalım. Sabah namazına gidelim. Çıkışta taze poğaça alıp Kaleburnu’nda oturalım. Balıkçı teknelerine bakalım. Kadim soruyu soralım: Ne olacak bizim halimiz? Birimiz ‘bilmem’ desin. Ama alı al, moru mor olanlara inanmadığımızı ikimiz de bilelim. Nusrat Ali’den, Feyruz’dan bahset, yeni bulduğun şarkılardan. ‘Bu çağın adamı değilim’ de. ‘Ama bu çağdayız’ diyeyim. ‘O zaman çağdaş olmamalıyız’ deyip Demirel gibi saçma sapan bir konuşma yapayım. Bize baskısı kalmasın şehrin. Orada saatlerce oturalım. Âdem Peygamber’den beri, her iki insanın bir araya geldiğinde plan yapması, bir şeyleri değiştirme fikrine biz de katılıp planlar yapalım. ‘Olmaz böyle’ diyelim. ‘Modern dünya’ diye başlayan cümleler kuralım.
Bir katliamın emrini veren herhangi bir adamla yan yana bu kuş cıvıltılarını dinlemek istiyorum
İşini bir gün bile aksatmamış bir gişe görevlisini düşünelim, günde on iki saat çalışan bir işçiyi. Hayatımız böyle mi kurulmalıydı? Birileri için kurtuluş ancak öldüklerinde mi gerçekleşecek? Kendi hayatımızı mı kurtarmaya bakmalıyız? Bana ‘dünyada her zaman katliamlar oldu, insanlar öldürüldü’ diyen biri, ‘Irak hakkında bu kadar endişelenme’ dedi. İnanabiliyor musun? Ahir zaman böyle bir şey olmalı. Peygamber’i özledim ben Abdullah. Sanki dün vefat etti O. Ne kadar garibiz. Allah’ın garibiyiz. Ben sabahın bu vaktinde klavyeye basarken kuşlar cıvıldaşıyor pencerenin yanındaki ağaçta. Bir katliamın emrini veren herhangi bir adamla yan yana bu kuş cıvıltılarını dinlemek istiyorum. Benimle, seninle, fizyolojik olarak aynı bu adamın nasıl bu kararı verdiğini anlatmasını istiyorum. Zikirler çekelim, namazlar kılalım, zekatlar verelim, peki iki milyon insan öldü Abdullah. Veyl mi olsun bize şimdi?
Bütün yazdıklarımızın, ürettiklerimizin, o film projelerimizin, denge unsuru olarak kullanılacağını biliyorsun. Şu sistem mi, modern dünya mı, küresel kuşatma mı, artık ne belaysa kendini meşrulaştırmak için her şeyi kullandı ve kullanmaya devam edecek. ‘Ah ne etkili kitap’ diyecekler, ‘ah ne güzel anlatmış bir dramı bu film’… Bu kadar. Kimilerinin gözünde cici, kimilerinin gözünde asi çocuklar olacağız. Ne garip değil mi? Bir koltuk verseler, iyi para verseler biz de susar mıyız acaba? Sabahları traş olup deri koltuğumuza oturmak için son model arabamıza binip gitsek vicdanımız diner mi? Bütün bu örnekleri ve karşılıklarını en az benim kadar biliyorsun.
Pasaportla hacca gitmem
Persler, Osmanlı’ya geçit vermemişlerdi. Ve bugün, dünyada en güçlü ve muhalif ses yine onlardan yükseliyor. Biz, asaletimizi söylemlerimizde sürdürürken, onlar fiilî olarak bu asalete kavuşturuyorlar kendilerini. Bir köy çocuğu olan Ahmedinecad, bugün bütün küresel hegemonyaya, kapitalizme meydan okuyor. Amerika, Türkiye pazarında iş yaptırabileceği en iyi işbirlikçilerini buldu: Muhafazakârlar… Şimdi hem bize koklatıyor, hem kendi yiyor. Yani sistem “kölelerine gülümsüyor”.
Ve bu büyük denizde, damla kadar olan varlığımızla, ne kadar şey başarabileceğimizi inan bilmiyorum. Mekke yolunda ölmeye giden karıncalar x–ray cihazlarına takılıyor artık. Zaten Sezai Karakoç da “ben pasaportla hacca gitmem” diyor.
Taha Süren’in kafası karışık
Dün gece uyumadan önce aklımdan geçenleri yazmış Taha Bey...Çok duyguladım.