Osmanlı’da gazete kültürü ve gelişim süreci

Gazete, yerel ve evrensel gündemi takip etmemizi sağlayan; siyaset, sağlık, ekonomi, spor, kültürsanat ve daha pek çok alana dair gelişmelerden bizi haberdar eden bir kitle iletişim aracı olarak günlük hayatımızda önemli bir yere sahiptir. Peki, günlük yaşantımız ile iç içe olan bu süreli yayınlar, yayınlanmaya başladıkları 1800’lü yılların başından günümüze kadar nasıl bir gelişim serüveni yaşamıştır?

Osmanlı’da gazete kültürü ve gelişim süreci

Günümüzde medya, oluşturduğu etkiler göz önüne alınarak “Dördüncü güç” olarak nitelendirilmektedir. Osmanlı’da gazetecilik serüveninin başlaması medyanın halk üzerindeki etkisinin fark edilmesiyle olmuştur. Gazetecilik, içinde bulunulan toplumun yapısına ve kültürel kodlarına göre şekillenen bir oluşum olarak düşünülebilir. Toplumu bilgilendirmede bir araç olarak kullanılan gazeteler, her toplumun kendi kültürel kodlarına göre şekillenir. Osmanlı’da gazetecilik faaliyetlerinin başlamasında pek çok unsur etkilidir. Örneğin, Osmanlı’nın dağılma döneminde ortaya çıkan Yunan isyanının uluslararası medyada yer alması sürecinde yayınlanan haberlerin Osmanlı aleyhinde olması, gazete oluşumunu sağlayan en önemli etkenlerden biridir. Bu dönemde İzmir’de yayımlanan bir gazetenin Osmanlı’yı savunan ve saldırıları geri püskürtmede etkili olan yazılarına olumlu tepkiler gelmesiyle Osmanlı Devleti sınırları içerisinde bir gazete çıkarılmasına karar verilmiştir. Böylece Osmanlı’da resmi kayıtlara geçen ve dili Türkçe olan ilk gazete, “Takvîm-i Vekâyi” yayımlanmıştır. Çıkış nedeni dolayısıyla da Takvîm-i Vekâyi, zamanla devletin sözcüsü konumuna gelmiştir.

İlk resmi gazete denilince aklımıza gelen Takvîm-i Vekâyi, yayınlanan ilk Türkçe gazete değildir. İlk Türkçe gazete, yayın hayatına 1828’de Kahire’de başlayan “Vakayı Mısrîye”dir. Bugünkü Türkiye sınırları içinde çıkmış ilk Türkçe gazete Takvîm-i Vekâyi olduğundan Vakayı Mısrîye gazetesi çok fazla bilinmemektedir.

“Bugün sınırlarımız dışında kalmış olan Mısır’da Mehmed Ali Paşa tarafından çıkarılan Vakayı Mısrîye, İslâm Basın Tarihi’nde önemli bir yere sahip olduğu gibi Türk Basın Tarihi’nin başlangıcında da pek mühim bir mevki işgal eder. Vakayı Mısrîye’nin değeri, bir Müslüman tarafından yayınlanan ilk Türkçe-Arapça gazete olmasından kaynaklanmaktadır. Vakayı Mısrîye devamlılığı dolayısıyla da Türk ve İslâm Basın tarihlerinin en önemli, müşterek süreli yayınlarından biri olma özelliğini elinde bulundurmaktadır.”

Bu süreçte farklı söz sahiplerinin de medya içerisinde yer almak istemesiyle gazetecilik alanında bir çeşitlilik oluşmuş ve “Cerîde-i Havâdis” yarı resmi bir gazete olarak yayın hayatına başlamıştır. Cerîdei Havâdis ile gazetecilikte özel girişimin önü açılmış ve bu yolu tamamen özel girişimlerle çıkartılan “Tercümân-ı Ahvâl” takip etmiştir.

Tercümân-ı Ahvâl, gazeteci bir şair olan Şinâsî ile Agâh Efendi tarafından yayına sunulan bir gazete olmuş ve habercilikle edebiyatı aynı sayfalar üzerinde buluşturmuştur. Bu yanıyla gerçekleştirilen bu özel girişimler, gazeteciliğe yeni bir boyut kazandırmıştır. Tercümân-ı Ahvâl’in yayın hayatına girmesinden iki yıl kadar sonra Osmanlı’da yenilikçiliği savunan “Yeni Osmanlılar” hareketinin öncülerinden Şinâsî, bu kez “Tasvîr-i Efkâr” gazetesi ile Osmanlı basınında aktif rol oynamıştır. Daha sonraları bu gazetenin yayımını Namık Kemal ve Recaizâde Ekrem üstlenmiştir. Edebî yayınların gazetelerde yer almaya başlaması ise Tasvîr-i Efkâr ile hızlanmıştır. Gazetelerde tefrikalar hâlinde roman ve hikâyelere yer verilmiştir. Bu durumdan dolayı geçmişte ilk çıkan gazeteler, bazı kaynaklarda dergi olarak da zikredilir.

Osmanlı’da ortaya çıkan her yeni fikir akımı, kendi temsilcileri ve gazetesi ile varlığını halka duyurma çabasındadır. Ancak bu çalışmalar, zaman zaman yönetimin sıkı denetimi ile karşılaşmıştır. Örneğin, 1867’de yönetimi sert bir dille eleştiren “Muhbir” gazetesini yayımlayan Ali Suavi, yönetimin baskıları sonucu Londra’ya gitmek zorunda kalmış ve Muhbir gazetesi, Avrupa’da yayınlanan ilk Türkçe gazete olmuştur.

Birçok milletten insana ev sahipliği yapan Osmanlı İmparatorluğu’nda, gazetecilik faaliyetlerinin yaygınlaşması ile azınlıklara yönelik Arapça, Farsça, Rumca, Ermenice, Fransızca ve Bulgarca gazeteler de yayımlanmaya başlanmıştır.

Sayıları gitgide artan gazeteler ile birlikte Osmanlı, basın-yayın anlamında ciddi bir gelişim süreci içine girmiştir. “Bir Serüven” başlığı altında Osmanlı’da gazetecilik faaliyetlerine ufak bir girizgâh yapmış olduk. Bir başka yazıda Osmanlı’da yayımlanan farklı bir gazeteyi ele alarak serüvenimize devam edeceğiz.

Hüma Dergisi, Sayı:1

YORUM EKLE

banner36