Örnek bir çalışma Sarı Çiçek Öykü Yarışması

Karaman’da, yapılan işin niteliğinde merkez - taşra ayrımını taşra lehine çeviren bir çalışmaya imza atılmış: Sarı Çiçek Öykü Yarışması ve bu yarışmanın meyvesi 'Sokaktaki Bank'. Serdar Arslan ayzdı.

Örnek bir çalışma Sarı Çiçek Öykü Yarışması

Kültür ve sanatta taşra - merkez ikiliği, hatta ikilemi bariz bir ayrımı ifade eder. Kültür- sanat uğraşında olanlar nezdinde de, kültür ve sanat takipçileri açısından da bu ayrım önemlidir. Zira yapılanın kalitesi çoğu defa bu ayrım üzerinden yorumlanır. Vasat çoğu defa taşraya mal edilirken nitelikli olanın bahanesi de merkezde olunmasıdır!?

Taşra ve merkez ayrımı ciddi sosyolojik tartışmaların da konusudur. Üretilen yaşamın ritmi, zamanın yapısı, toplumsal ve kültürel kodların taşra ve merkez yansımaları gibi noktalarda bu iki kavram üzerinden düşünce üretmek, çokça konuşmak mümkündür. Yazımızda değinmek istediğimiz konuya fazla bir katkısı olmadığı için bu noktalardaki tartışmalara burada girmeyelim. Konu edineceğimiz çalışmanın örneklik edeceği şu yargımızı aktararak asıl konuya geçelim: Şöyle ki, kültür ve sanatta taşra merkez ayrımını ortadan kaldıracak olan, yapılacak işlerin niteliğidir. Bu noktada Ahmet Uluçay’ı hatırlamakta da yarar var.

Sokaktaki Bank öykü güldestesi

Karaman Belediyesi’nin himayesinde Mayıs-2015'de gerçekleştirilen 738. Yıl Türk Dil Bayramı kapsamında düzenlenen Sarı Çiçek Öykü Yarışması, niteliği ile taşra - merkez ayrımını taşra lehine çeviren bir çalışma. Yarışmayı organize eden Karaman Anadolu İmam Hatip Lisesi ve Sarı Çiçek Düşünce ve Sanat Topluluğu’nu bu nitelikli örnek çalışması için tebrik etmek gerekiyor. Tabi yarışma seçici kurulunda yer alan Köksal Alver, Mehmet Harmancı, Abdullah Harmancı ve Mehmet Kahraman da çalışmanın asıl kahramanları, onların da hakkını en baştan teslim edelim.

Yapılan yarışmada ilk üçe giren öykülerin yanında iki öyküye de mansiyon ödülü verilmiş. Dereceye giren bu öyküler, yayıma değer bulunan diğer yirmi iki öykü ile birlikte Sokaktaki Bank adı ile kitaplaştırılmış.

Eşyanın insana bakışını yazmak

Sokaktaki Bank” adı, yarışmada birinci olan öyküye ait. Karaman Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencisi Hacer Ülküsever’in yazdığı bu öykü, sokaktaki bir bankın gözlemlerini konu ediniyor. İnsanın eşyanın ayrıntısına bakışının sanatı olan öyküye farklı bir yaklaşım getirerek eşyayı insana baktıran Hacer Ülküsever, bakışta meydana getirdiği bu özgün buluştan olacak yarışmanın birincisi seçilmiş. Eda Tutku Elmakuşağı’na ait ikinci öyküde de benzer bir bakış söz konusu. Bu sefer ayrıntıya dikkat kesilen bir sokağa kulak veriyoruz. Sokağın sesine kulak kesiliyoruz. Fakat mecazi anlamda değil, gerçek manada konuşan bir sokak var karşımızda. Yarışma üçüncüsü Zeynep Başev’in öyküsü ise, taşıdığı duyarlılık itibariyle oldukça kıymetli bir öykü. Gerçi kitaptaki birçok öyküde aynı duyarlılığın izlerini sürmek mümkün.

İlk eserler, ilk heyecanlar, gözden kaçan noktalar

Kitapta okuduğumuz öykülerin tamamında ilk yazma heyecanın samimiyetini ve sıcaklığını duymak olası. Bu yapı amatörlükle paralel yürür çoğu defa. Yazıda ustalaşıp biçimsel mükemmeliyete ulaştıkça ıskalanır, yakalanması zorlaşır. Yazılandaki samimiyet öyküleri okunur kılsa da yazılana sanat eseri hüviyeti kazandırılmasında tek başına yetersiz kalabilir. Zira ilk eserlerde yazarın yazdığında kendisini duygusal olarak hissettirmesi daha fazla olur. Oysa okuru durum veya olaylara şahit kılıp hissedilecek duygunun açık uçlu bırakılması yazılanı daha güçlü ve etkili kılar. Aksi, izleyicilere gülme efektleri ile gülmeyi dayatan sitcomlardan farksızdır.

Yine tasvirde mübalağanın fazla olduğu, ayrıntıların çok fazla detaylandırıldığı yazılarda da hamlık kendisini gösterir. Anlatıda bütünlüğün kaybına da yol açan bu tavır, daldaki meyveye uzanayım derken havada asılı kalan bir üsluba delalet eder.

Sokaktaki Bank’ta yer alan öykülerin bir kısmı bu yargılarımıza örneklik teşkil ediyor. Yazılanların ilk eserler olması, öykülerdeki kusurlara ayrı ayrı odaklanmak yerine onlar üzerinden yazmanın inceliklerine dair tespitlerin altını çizmeyi daha yararlı ve anlamlı kılacaktır. Dolayısı ile yargılarımızı özele inmeden aktarmış olalım.

Vasat kader değildir

Çalışmanın yukarda da değindiğimiz üzere taşranın kaderine olumlu anlamda bir müdahale olduğunun tekraren altını çizmiş olalım. Altını çizmekle kalmayıp, vasat olanın taşra için kader olup olmadığı noktasında, taşrada bulunan ekiplerin önemine de vurgu yapmış olalım. Zira gerek merkez ve gerekse taşra insanlardan bahane değil gayret talep ediyor. Gayret olunca muvaffakiyet kaçınılmaz. Örneği, Sokaktaki Bank.

 

Serdar Arslan yazdı

YORUM EKLE