Yakın zamanda depremle sarsılan Nepal ülkesinin dünyanın neresinde olduğunu pek çoğumuz bilmeyiz. Hatta buradaki Müslümanların varlığını bir kenara bırakalım, böyle bir ülkenin varlığından dahi haberi olmayanımız vardır. Fakat Everest dağını bilmeyenimiz yoktur. Himalayalardaki sıra dağlardan olan yaklaşık 8.850 metre yüksekliğindeki Everest, Nepal-Çin sınırındadır. Dünyanın en yüksek noktasını oluşturur. Bu sebeple Nepal’a dünyanın çatısı da denir. Bu yüksek dağ, ismini, İngiltere'nin Hindistan sömürge yönetiminin kadastro genel müdürü George Everest'ten alır. Kişi başına düşen 240 dolar milli geliriyle bölgenin en fakir ülkelerinden olan Nepal’in başkenti Katmandu’dur. Ülkenin rejimi ise bağımsız federal demokratik cumhuriyet...
Orta Asya'da yer alan, kuzeyde Hindistan, güneyde ise Çin ile komşu olan ülkenin denize bağlantısı yoktur. Bir nevi tecrit edilmiş İngilizler tarafından. Yer altı ve yer üstü zenginliklerini gereği gibi değerlendirip güç almasını engellemek için böyle bir rol biçilmiş Nepal’e. Ülkenin siyasi tarihinin 18. yüzyıldan sonraki kronolojisini incelediğinizde bu durumu rahatlıkla gözlemleyebiliyorsunuz. Küçük bir örnekle ifade edecek olursak “araçların direksiyonları sağdandır” diyebiliriz.
Hayır kurumları ülkede yetimhaneler, mescitler ve su kuyuları açmış
Yaklaşık olarak 29 milyon nüfusa sahip olan Nepal’de halkın büyük bölümü tarımla uğraşıyor. Ülke halkının %75'i Hindu, %20’si Budist, yaklaşık % 5’i de Müslüman’dır. Müslümanların mecliste 17 milletvekili bulunuyor. Çok sayıda etnik grup bulunduğundan çok sayıda dil konuşuluyor. Devletin resmi dili Napalı, Sanskritçe ve Moğolcadır. Fakat hayatın her alanında İngilizce hâkim durumda. Ülkede yaklaşık % 5 Müslüman’ın varlığından söz etmiştik. Bu da 1.450.000 Müslüman demektir. 1.366.000.000 nüfuslu Çin’e, 1.266.000.000 nüfuslu Hindistan’a bakıp Müslümanların nüfusunu az bulanımız, bunları görmezden gelenimiz olabilir. Sayıların pek bir önemi yok. Önemli olan keyfiyettir. Dünyada bilinen, kendinden söz ettiren Vatikan’ın nüfusu kaçtır? Resmi olarak 800’dür.
Depremle tekrar hatırlanan Orta Asya’nın bu küçük ülkesinde Türkiye’nin büyük elçiliği yok. Faaliyetlerinden övgü ile söz ettiğimiz TİKA da burada faaliyet göstermiyor. Aradaki boşluğu dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi İslami sivil toplum kuruluşları dolduruyor. Bu hayır kurumları ülkede medreseler, yetimhaneler, mescitler, camiler ve su kuyuları açmış. Zaman zaman da yardım faaliyetlerinde bulunuyorlar. Mesele sadece erzak dağıtımı, kurban eti dağıtımı değil, aynı zamanda ülke temsilidir. Tanışıp halleşme, birbirinin dertleriyle dertlenme görevidir. Zira bizler buralarda olmazsak birileri buralara zaten fazlasıyla geliyor. Dönüşte uçağın yarısına kadarı Kızılhaç gönüllüleri ile doluydu. Yardım faaliyetleri için Ramazan ayları ve Kurban bayramları önemli birer fırsat. Rabbimize şükürler olsun böyle hayırlı bir faaliyet içerisinde bulunmak bizlere de nasip oldu. Sadaka Taşı Derneği Ramazan-2015 Nepal etkinliklerine katıldım.
Ramazan’ın 10. günü 27 Haziran akşamı saat 20.45’de İstanbul’dan Nepal’a hareket ettik. Sabah 06.00 gibi başkent Katmandu’ya vardık. Bu arada Nepal’e THY’den başka uçak yok. Yine Katmandu’dan başta Amerika ve Avrupa olmak üzere dünyanın pek çok ülkesine THY ile İstanbul aktarmalı gidilebiliyor. Bu, ülkemiz için son derece önemli bir tanıtım ve güç ifadesidir. Yeri gelmişken yine dile getirelim; THY’nin başarılı ve kaliteli hizmetlerinin yanında uçakta alkollü içki servisi yapmasını ne İslami ne de insani açıdan kabul etmek mümkün değil.
![]() |
Bizdeki namazgâh, onlarda “Aid Salah”
Tribuan Havaalanı'nda bizi önce maymunlar karşıladı. Gittiğimiz her yerde bu ilginç hayvanlar karşımıza çıkıyor. Tarihi alanlarda, parklarda ve sokak aralarında dahi rahatlıkla gezebiliyorlar. Şehrin 10 kilometre uzaklığındaki otelimizin penceresinde bile “Pencereyi kapalı tutunuz, içeriye maymun girebilir” ikaz yazısı vardı. Bu sebeple pencereyi bir an dahi açık bırakmadım. Sanırım bu hayvanlara biraz kutsallık atfetmişler. Tıpkı Hinduların ineklere atfettiği gibi… Bazı görsel materyallerde maymun-insan karışımı figürlere rastladım. Sırf bu yüzden “Maymunlar Cenneti” diye bilinen meşhur park yerlerine gitmedim. Havaalanı çıkışında Nepal’daki program ortağımızın temsilcileri ile selamlaştık. Şehir merkezinde bulunan ofislerine gittik. “İslami Sangh Nepal” ismi ile faaliyet gösteren kurumun Nepal’in farklı şehir ve bölgesinde 8 şubesi bulunuyor. Eğitim ve yardım hizmeti yapıyorlar.
Yaklaşık 7 saat süren İstanbul-Katmandu seferinin ardından saat 10.20’de erzak dağıtım ve iftar programına katılacağımız Bradnagar şehrine bir saatte uçtuk. Eşyalarımızı otele yerleştirdik. Ardından 40 kilometre mesafede bulunan Rajbirav denen bölgeye hareket ettik. Akşama doğru erzak dağıtımının ardından yöre Müslümanlarıyla birlikte iftarımızı açıp namazlarımızı eda ettik. Dağıtım ve iftar yaptığımız mescidin 100 metre ilerisinde bir mekânı daha ziyaret ettik. Etrafı bir metre yüksekliğinde duvarla çevrili ve kıble yönünde mihraba benzeyen bir yapı var. Buraya “Aid Salah” yani bayram namazlığı diyorlar. Bizdeki adı ile namazgâh. Birkaç yerde daha gördüm bu mekânlardan.
29 Haziran Pazartesi günü öğleden sonra erzak dağıtım ve iftar programı için bu sefer Bradnagar şehrine 80 kilometre uzaklıktaki Divanganj yerleşim alanına varmak için yola çıktık. Yol üzerinde, fazla uzak olmayan bir yerde bulunan ve Türkiyeli Müslümanlar tarafından yaptırılan yetimhaneyi ziyaret ettik. Burada 15’i hafız 45 kişi barınıyor. Hediyelerimizi takdim edip selamlaşarak buradan ayrıldık. Divanganj’a ulaşmak için yol üzerinde genişliği bir kilometreyi bulan Koji nehrini geçtik. Baraj üzerine kurulmuş heybetli bir köprüydü burası. Hindistan-Nepal sıfır noktasıydı. Divanganj’a vardık. İkra Medresesi'nde öğrenciler ve yöre halkıyla aynı şekilde erzak dağıtımı ve iftar programına katıldık. Müslüman kardeşlerimizle hasbihal ettikten sonra otelimize geri döndük.
Nepallılar bu mümbit toprakları bilinçli kullanıp pazarlarını oluşturabilseler
Yukarıda da değindiğimiz gibi Nepal’deki 1.450.000 Müslüman nüfusun önemli bir bölümü Divanganj şehrinde olduğu gibi Hindistan-Nepal sınır boyunca yoğunlaşmış durumda. Tropikal iklimin hâkim olduğu bölgede topraklar gayet verimli. Aklınıza gelecek her şey burada yetişiyor. Pirinç, muz, ananas, mango, hurma, hindistan cevizi ilk aklıma gelenler. Fakat bu ürünler gördüğüm kadarıyla planlı, programlı ve bilinçli yetiştirilemiyor. Bütün yöntemler ilkel. Nepalliler bu mümbit toprakları bilinçli kullanıp ve de pazarlarını oluşturabilseler, fazla değil 5 veya 10 sene içerisinde Hollanda’yı sollayabilirler.
30 Haziran Salı günü sabah saat 07.45’te otelimizden ayrıldık. Yine bir saatlik uçuşun ardından başkent Katmandu’ya vardık. Eşyalarımızı otele yerleştirdikten sonra şehir merkezinin en büyük camisi Nepal Camii’nde öğle namazımızı kıldık. Daha sonra buraya yakın bir bölgede erzak dağıtımı yaptık. İftar programı için bekleyeceğimiz boş zamanda “Hanumandhhoka Durba” denilen ve pek çok tapınağın yer aldığı meşhur meydanlarına gittik. Alanın girişinde depremzedeler için çadırlar kurulmuş. Bir de sahra hastanesi vardı. Nepal gazetelerinin yazdığına göre 50.000 bina depremden zarar görmüş. Bunun için Dünya Bankası'ndan 300 milyon dolar kredi bekliyorlar.
Depremde en çok zarar gören, yerle bir olan bölgelerden biri de burada meşhur meydandaki puthaneler. Tapınakların önüne bırakılmış mumları, adakları görünce bir an bizim türbelerde mum yakan, adak adayan, dilek tutan insanlarımız aklıma geldi. Bu meydana girebilmek için 6 dolar para ödedik. Kendi ülke vatandaşlarına ücretsiz… İşte bu konuda bizden ilerideler diyebilirim. Mesela şahsen ben Ayasofya’ya, Topkapı Sarayı'na 30 lira ödeyemediğim için giremiyorum. Böyle bir şey kabul edilebilir mi?
Katmandu şehrinde kültürel zenginliği hemen fark edebiliyorsunuz
Derin tefekküre sevk eden, insanın cahiliye adetleri sebebiyle ne kadar alçalabileceğini düşündüren meydandan ayrıldık. Şehir merkezinde yer alan bir medresede iftar programına katıldık. Akşam namazından sonra kardeşlerimizle dertleştikten sonra otelimize döndük. Katmandu’da Pakistan ve Afganistan başta olmak üzere pek çok yakın ülkeden gelen Müslümana rastlamak mümkün. Farklı inanç ve etnik kökenden gelen insanların oluşturduğu Katmandu şehrinde kültürel zenginliği hemen fark edebiliyorsunuz. İşlek bir cadde üzerinde bir inek yatıyorsa Hinduların, Buda heykelciği-tapınağı varsa Budistlerin, sabah namazında ezan sesi duyabiliyorsanız Müslümanların bölgesinde olduğunuzu anlıyorsunuz.
Otobüs, otomobil, motosiklet, bisiklet, fayton, traktör ve kamyonlar aynı caddede seyredebiliyor. Dışarıdan karmaşık gibi görünse de bir düzen içerisinde hayat devam ediyor. Herkes halinden memnun gibi… Bir yandan “sanayi gelişse, üretim artırılsa, geçim standardı yükselse hayat nasıl olur burada?” diye düşünüyorsunuz. Öte yandan, “insanlar hallerinden memnun, hayatın akışını değiştirip kapitalizmin acımasız kolları arasına iterek onlara kötülük yapmış olmaz mısınız?” diye de düşünmeden edemiyor insan.
1 Temmuz Çarşamba günü sabah 07.55’te Katmandu havaalanından ayrıldık. 2 saat 45 dakika saat farkı olduğundan saat 12.00 gibi İstanbul’a vardık. Şükürler olsun. Orada bir ülke var uzakta. Güzel Müslümanların olduğu… Gitmesek de, görmesek de onlar bizim kardeşlerimiz. Mütevazı fakat gönlü Everest tepesi kadar yüce kardeşlerimizden kucak dolusu selam ve muhabbet getirdik…
Not: Fotoğrafları büyütmek için üzerlerini tıklayınız.
Nidayi Sevim yazdı