Ömrümün 'edep' durakları

Anka kuşu gerçektir ve yerini de ancak gidip görenler bilir.

Ömrümün 'edep' durakları

Kitaplara “Hocam”sın dedim

Hüseyin SuLütfi Filiz kendisini ziyaret ettiğimde ve kendisiyle dergi için söyleşi yaptığımda 96 yaşındaydı.  Vefatı tanışmamızdan iki yıl sonra vaki olan Neyzen Şenol Filiz’in babası Lütfi Filiz’den işittiğim bir söz hâlâ yâdımdadır: 96 yıl yaş yaşadım sadece şunu anladım:  Yapan, çatan hep Allah’tır.

Benim de hasretle yandığım, yerinde ve zamanında dile döktüğüm, kendilerinden bahsettiğim insanlar oldu. Değişik mizaçlara ve kabullere sahip ama bir ortak kabulde birleşen insanlar. Aynı masada bir araya gelmiş farklı insanlar. Masanın adı ise; Kitap.

Herkesin kitapla tanışma serüveni farklı farklı. Benim “okuma”ya hasretliğim, sözlü kültürle büyümemle ilişkili. Bu ilişki yakın zamanda anladığım bir ilişkiler yumağına sevk etti. Bir vefa yokuşudur dünya. Kim vefaya yakin gelirse Rabb’e yakın gelmiş olur. Bütün anlattıklarım yakinliğimden. Ben yakin geldim şimdi sizleri de yakinliğe şahit tutuyorum.

Schimmel, İslamın Mistik Boyutlarıİlk makam: Babaannem Sultan Hanım

Yıllar sonra görev yaptığım kurumdaki müdire hanım-nam-ı diğer Sevgi Öğretmen- bir ders kontrolünde öğrencilere sözlü kültürün, dede ve neneyle büyümenin ne kadar önemli olduğundan yaşadığı  bir tecrübeyle bahsetmişti. Hayranlık ve hasret içinde dinlediğim anlatılardan biri oldu Sevgi Öğretmen’in söyledikleri. Ve hep babaannem aklıma geldi. Çünkü ben okuma eyleminin önemini nenemin okumaya hasretinde yaşadım. Gördüm ve biliştim. Babaannem rahmetli, babasının mal mülk sevdasına okuyamadığından dem vurur ve pek hayırla yad etmezdi babasını. Onun hayatında da babaannesi etkili olmuş ve onu hayırla yâd eder, ne öğrendimse kendisinden öğrendim, der dururdu. Babaannesi birkaç dil vukufiyet sahibi, eski harfleri bilen bir bilge hatun kişilerdenmiş. Dedemin elinden düşürmediği sonradan içeriğinden kitabi olarak haberdar olacağım Hazreti Ali’nin cenklerini anlatan Cenknamesi, nenemin gecelerimi süsleyen ve tatlı rüyalar görmeme vesile olan Kerem ile Aslı’sı, Ferhat ile Şirin’i, Hazret-i Fatma’yla ilgili anlatıları ve Yusuf’u Züleyha’sı, Şahmeran’ı-sonradan Tarsus’ta şahmaranlı bir fincanda kahve içerken neneme de bir fatiha göndermedim değil-  bu satırları yazarken bile sesleriyle hâlâ canlı.

Coşkun Çakır, Osmanlı Maliyesiİkinci Makam: İlkokul Öğretmenim Gülten Kalfa

Mesleğim icabı  büyüme çağındaki insanlarla muhatabım. Bu insanların hallerine şahit olunca hemen ilkokul öğretmenleri düşünürüm. Çünkü ben ilkokul eğitimini önemsiyorum. Eğer siz öğrenme çağındaki çocuğa gerekli ihtimamı göstermezseniz kritik yaş eşiğini aşan insan için sonradan bir şeyleri öğretmeye çalışmak zor oluyor. Bunu yaptıkları işlerle şahit olan pek çok insan var. İlkokula başladığımda henüz eli kalem tutacak kadar gelişmemiş bir öğrenciydim. Şanslıydım çünkü Gülten Kalfa gibi bir değer öğretmenim oldu. Eğer bugün ekmek yiyorsam bunda öğretmenimin payı çok fazla. İlk yazılı kültüre alışmam, kitapla tanışmam onun sayesinde oldu. Öğretmen masasının başına beni alır, yanıma oturur ve dikkatimi toparlamam için elinden geleni yapardı. Neler okumadık ki onunla beraber: La Fontain’in Fabl’ları, Keloğlan, Nasrettin Hoca, Define Adası, Ezop Masalları, Pinokyo, Poliyanna, Güzel ve Çirkin, Pamuk Prenses…

Hepsi hayal dünyamı  geliştirdi.

Hüseyin Su
Hüseyin Su

Üçüncü Durak: Kani Mısırlı

Ortaokulda okuma serüvenim daha da arttı. Orta 1’de dersimize gelen Kani Mısır adlı  Türkçe Öğretmeninden çocuk okuma serüvencisi olarak bir yazar olmak için neler yapmak gerektiğini beyaz bir kağıda kırmızı kalemle yazmasını istedim. Hocanın yazdıklarını hâlâ saklarım: Yazmak için kütüphane olmak lazım. Kani Mısırlıyla dünya klasikleri bir bir yerini aldı. Bazen Rus coğrafyasını gezdim, bazen atalarımla Avrupa’da seyahatlere çıktım.

Dördüncü  Makam: Fatma Zehra Gökdemir

İnsan hayatının kırılma noktaları vardır. Dönüşümün meydana geldiği noktalardır bu anlar. Benim için bu dönüşümün meydana geldiği tarihlerden biri de ortaokul sıralarıdır. Orta-3’teyken dersimize gelen bir Çeçen kızı Fatma Zehra Hanım Türk tarihine ve coğrafyasına yönlendirdi. Destanlar, halk hikayeleri ve illaki Dede Korkut kitapları o dönemin baş ucu kaynaklarımdı ve kütüphaneye oluşturma hevesim meydana geldi. Büyük bir tarih okuması yapıyordum. Erol Güngör-sonradan eşi Hocam olacaktı-, İbrahim Kafesoğlu-üniversitede Hoca ders kitabı olarak okuttuğunda müthiş bir kahkaha ile amfiyi inlettiğimi bilirim-Osman Turan bu dönemim bereketli kitap dostlarından hatırımda kalanlar sadece.

Prof. Dr. Hayati Develi
Hayati Develi

Beşinci Durak: Ahmet Demirkol

Lise-1’deyken okul koridorlarında nöbet tutan bir edebiyat öğretmeni ilgimi çekmişti. Etrafındaki öğrenci topluluğuna kitapla irtibattan bahsediyordu. Belli bir kitap okuma serüvenine sahiptim. Bu birazda o dönemde beni yalnızlaştırmadı değil. Zaten lakabım, buzdolabı’na çıkmıştı. Ama ne yapayım, kitaplar dostum ve Hocamdı. Ahmet Hocayla neler okumadım ki: Tanpınar’la tanıştım. Beş Şehir tavsiyesiyle okuduğum ilk kitap oldu. Huzur, Hikayeler hep onun sayesinde kültür dağarcığıma yerleşti.

İhsan Fazlıoğlu
İhsan Fazlıoğlu

Altıncı Durak: Türkiye Yazarlar Birliği Bursa Şubesi

Ahmet Demirkol Lise-2’deki öğrencisini “Kitapçılar Çarşısı”nda Dergâh Kitapçılık-Uludağ Yayınları ile bizi tanıştırdı.

Ahmet Hoca ile dünya görüşümüz hiç uyuşmazdı ama konuşurduk. Ne hikmettir- o zaman için- Hoca’da beni kendisine çeken bir taraf vardı. Hoca Müslümandı. Hayatını bu inanış biçimine göre açıklıyor ve yaşıyordu. Bense hep muhalif olmanın verdiği gururla komünist manifestosuna inanan veya inandığını sanan bir gençtim.

 Cahit Çollak’la bu psikolojik yapı altında tanıştım. Hatta Mustafa Kara ve Kadir Atlansoy Hocaların himmetleriyle hazırlanan Niyazi Mısri silsilesinden gelen Bursa Mısriye Dergahı postnişi Şemsettin Efendi’nin “Yadiğar-i Şemsi” adlı kitabının yeni çıktığı dönemdi tanışıklığımız.

İnci Enginun
İnci Enginun

Sonra Ahmet Hoca’nın ve diğer zevat-ı muhteremin Türkiye Yazarlar Birliği Bursa Şubesi’ndeki seminerleri başlayacaktı benim için: Ahmet Demirkol, Akif Durmuş, Mustafa Kara, Mustafa Muharrem, Metin Önal Mengüşoğlu,  Yasin Doğru ve Bilal Kot… Hep bu seminerler aracılığıyla tanıdığım insanlardı. Şahsi özellikleri birbirinden farklı yazar veya şair olmalarıyla bir araya gelen dostlardı. Hatta Yasin Doğru’nun Sezai Karakoç'la ilgili bir seminerinden sonra bir itirazda bulunmuş ve bu itiraz -muhalifim ya, itiraz etmeden duramam- uzun bir dostluğun başlangıcı olarak kalacaktı.

Yedinci Durak: Bihmed ve Hamza Meral

Cahit Çollak’ı tanıdığım dönemde kendisinin büyük oğlundan da meğer haberdar olmuşum. Bir sigara yakınlaştırdı Mehmet Cemal’le bizi. Cemal’le tanışmak daha önce haberdar olmadığım İmam-Hatipli arkadaşlarla tanışmama vesile oldu. Güzel insanların derneği olarak hatırımdadır Bihmed günleri. Sayelerinde Sezai Karakoç’tan, Nuri Pakdil’den, Cahit Zarifoğlu’ndan, Doğu klasiklerinden haberdar oldum. Bu haberdar oluşta bana yardımcı olan Hamza Meral’i bir öğretmen olarak, Fatih Ketanci’yi bir öğretmen-arkadaş olarak anmak boynumuzun borcu olsa gerek. Hatta ilk yazımda Hamza Meral’in vesilesiyle Bursalı dostlardan Metin Önal Mengüşoğlu’nun yeni çıkan Harput Şehrengizi üzerine oldu.

Hasan aliSekizinci Durak: İstanbul Dergah Yayınları

Bir ağustos ayında üniversite sınavı sonuçları açıklandı: Ailemin sevincine benim hüznüm eklendi. Ben bu yeni dostlarımı bırakmak istemiyordum. Allah da biliyor ya İstanbul’da ağladığım günlerin sayısı  epey fazlaydı. O zaman için babam dediğim şimdi kader olduğuna inandığım sevk-i irade beni İstanbul sokaklarında ağlar kıldı. Fakültede ilk derse girmem Fatih Andı Hoca’nın dersteki anlattıklarıyla son bulacaktı neredeyse. Ama Cahit Ağabey’in gitmem için bana verdiği adresi bulmam gerekti: Danışacak ve ona göre gidip gitmemeye karar verecektim. O zaman Çembelitaş’taki yeri bulmuştum. Huzura vardığımda İsmail Kara Hoca yalnızdı. Mustafa Kutlu yoklardı. İsmail Hoca’ya, Andı Hoca’nın anlattıklarını anlattım. Şöyle geriye doğru bir hamle yaptı ve gülümseyerek dedi ki: “Hangimiz zorluk görmedik?” “git ve derslerine devam et” diye beni tatlı-sert bir güzel azarladı.  
bu azarlanma, Dergah yayınları ve çevresiyle tanışmama vesile oldu. İsmail Kara’nın himmetiyle pek çok kitap okudum. Aslında yüz yüze görüşmemizden çok önce kendisiyle kitabi olarak tanışmıştım. Amel Defteri ve Şeyh Efendi’nin Rüyasındaki Türkiye’nin ilk baskıları Mustafa Kara’nın himmetiyle yerini aldı. Orhan Okay, İnci Enginün, Zeynep Kerman, Mehmet Kaplan-Hocayla daha önce denemeleri vasıtasıyla bilişmişliğim vardı.-Kalebazi, İbn Rüşd, Taftazani, Kuşeyri bu dönemin kitabi hocaları. Annamarie Schimmel’i ve İbn Arabi’yi unutmadan tabiki.

Recep Kabakçı
Recep Kabakçı

Dokuzuncu Durak: İlim Yayma Yurdu-Asım Gültekin ve Recep Kabakçı

 Tabi, her şeyin bir kaderi var. Kadersiz adım attığını iddia etmek ahmakların işi olsa gerek. Daha önce Cahit Çollak’ın vesilesiyle kendisinden haberdar olduğum Nurettin Topçu İlim Yayma’yla tanışmama vesile oldu. Nurettin Topçu’dan ilk okuduğum eser, Var Olmak’tır. Daha sonra notlarla dolu  İsyan Ahlakı. O gün arkadaşların yurt meselesiyle ilgili Hamza Meral’in rehberliğinde İlim Yayma ile tanışacaktım. Yurdun dikkatli müdürü Recep Kabakçı, elimde İsmail Kara’nın hediye ettiği  “Varoluş Felsefesi-Hareket Felsefesi” adlı kitabı görünce benimle sohbete koyuldu. Açıkcası garip gelmişti bana bu durum. Elimdeki kitap neden bir yurt müdürünün ilgisini çeker ki? Bunun cevabını sonradan anlayacaktım.

Asım Gültekin bu dönemde tanıdığım insanlardan biri oldu. Ramazan ayında sahur sonrası okuduğumuz Sezai Karakoç’un “Yitik Cennet”i her Ramazan ayında tekrar tekrar okuduğum kitaplar arasında yerini aldı. İlim Yayma o zaman bir mektepti. Yurt idaresi, bu konuda azami dikkati gösteriyordu. Kimler gelmedi ki o dönemde yurtta. Pek çok güzel insanlar yüz yüze tanışma imkanı buldum. Rasim Özdenören bu dönemde kitaplarıyla misafirim oldu mesela.

Mustafa Özel
Mustafa Özel

Onuncu Durak: Üniversite Çevresi

Ben üniversiteden, üniversite ortamından ve Hocalarından memnun bir öğrenci oldum. Elbette sevemediğim Hocalarım olmadı değil ama sevdiklerimin sayısı hayli fazla. Yeni Edebiyat’ta Fatih Andı-sayesinde Enis Batur’un Argos’u üzerinde çalışma imkânım oldu ve böylelikle Hüseyin Su ile tanıştım Beyazıd Kütüphanesinde. Hüseyin Su’yun Gülşefdeli Yemeni adlı hikâyesinin tadı hâlâ derinlerimdedir.- Mustafa Özkan, Hayati Develi, Ahmet Atilla Şentürk, Muhammet Nur Doğan, Yekta Saraç her halleriyle kitap dostu hocalarım oldu.  

On birinci Durak: Bilim ve Sanat Vakfı

İsmail Kara’nın rehberliğinde Bilim ve Sanat Vakfı’yla ve kütüphanesiyle tanıştım. Tarih 19 Ekim 1999. O zamanlar Fahri Solak hoca vakfın sekreteri, vakfın yeri de Aksaray’daydı. Kapıyı çaldım, selam verdim ve maruzatımı anlattım. Ne demek, dedi. Hoca size kefil, bize de yardımcı olmak düşer-hocanın himmetlerine daha pek çok yerde sonradan şahit olacaktım- dedi ve beni kütüphaneye üye yaptı. İstediğim kitaplar vardı, onları da ikişer ikişer alabileceğimi söyledi. Sevindim.

Kütüphanenin yanında tanıştığım pek çok isim oldu: Hasan Ali Yıldırım, İsmail Coşkun, İbrahim Özvar, İhsan Fazlıoğlu, Şakir Kocabaş, Mustafa Özel, Çoşkun Çakır, Ömer Dinçer, Hızır Murat Köse, Şevket Kamil Akar ilk planda aklımdan geçen isimler. Bu isimler sayesinde akademinin ne olduğunu daha da iyi anladım. Aynı zamanda dostluğun da bereketini.

Mustafa Özkan
Mustafa Özkan

En-nihaye..

Her durak bir sonrakine vesiledir. Bugün buradan bakınca, hâlâ on birinci duraktayım ve bu durağın kültürüyle yaşamaktan, yer yüzünde olmaktan mutluyum. On birince durak düşüncenin sistematik olması gerektiğini öğretti en başta bana.

Hâlâ bereketle okumaya, kitapla sohbet etmeye devam ediyorum.

Sohbet devam ederken okuma duraklarıma sizleri de uğratmak ve okuma heveslilerinin yalnız olmadıklarını hatırlatmak istedim.

Kader, isteğimizle şekillenir. İstemekle kader, kâzâ ile Takdir dairesinde şekillenir. Ben buna şahidim.

Bugün yapmaya çalıştığım  şey, Anka Kuşundan insanlara bahsetmek ve oraya dair hikâyeler anlatmak.

Anka kuşu gerçektir ve yerini de ancak gidip görenler bilir.

 

Zeki Dursun 'Kitap Hoca'larından hasretle bahsetti.

YORUM EKLE
YORUMLAR
esra gezer
esra gezer - 14 yıl Önce

Bu duraklar hiç bitmez..
Bakarsınız bir gün siz de bir durak oluvermişsiniz !
Öğretmenler günü kutlu olsun..Sayılan tüm hocaların sonra sizin

mustafa kütük
mustafa kütük - 14 yıl Önce

ilk önce ögretmenler günün kutlu olsun devrem..eline saglık basarılar dilerim...

volkan akbas
volkan akbas - 14 yıl Önce

tebrikler zeki bey ne güzel kaleme dökmüşsünüz.

m.ç 64
m.ç 64 - 14 yıl Önce

hoş bi yazı olmuş muazzam....

gönül
gönül - 14 yıl Önce

Hocam çok güzel yazmışınız.Sizde emeği olan kişileri unutmamışınız.

hakan akça
hakan akça - 14 yıl Önce

çok şahane bir kalemsiniz..hocam......inşallah bizim böyle duraklarımız olur...

Fatma Zehra (Eylül) GÖKDEMİR
Fatma Zehra (Eylül) GÖKDEMİR - 14 yıl Önce

İnsan hayatında öyle zamanlar vardır ki adına kırılma noktası derler ! Haklısın...Ben senin için "yüreğimin eskisi" diyorum. Belki de kırılma noktasında kalakalmış bir yürek var karşında.

yusuf can
yusuf can - 14 yıl Önce

hocam yazınız için tebrik ederim gerçekten çok az kişiye nail olan bir duraklar silsilesi yaşamışınız.başarılarınızın devamı ve o duraklardan birinde buluşabilmek ümidiyle...