Okul duvarlarını hat eserleriyle canlandırıyorlar

'Okulların duvarları boş boş durmasa, bu duvarlarda gönül dünyamıza hitâb edecek güzel şeyler yer alsa' diye bir yazı yayınlamıştık geçtiğimiz günlerde sitemizde. Abdullah Uçar, bu yönde kendi gayretlerini yazdı.

Okul duvarlarını hat eserleriyle canlandırıyorlar

İnternetin dijital sokaklarında gezerken Dünyabizim'de “Olsa Keşke” kategorisi altında “Sınıf Duvarları Canlansa, Okullar Hayat Bulsa” başlıklı bir yazı dikkatimi çekti. Okudum, okudukça da gözlerim parladı. “Oldu bile!” dedim içimden.

Yazının müellifi Ümit Savaş bey, “keşke okulların duvarları boş boş durmasa, bu duvarlarda gönül dünyamıza hitâb edecek güzel şeyler yer alsa, okulların duvarları ruhumuzu sıkmasa, gönlümüze huzur ve sürur verse bakınca” minvalinde bir “âh” çekmiş.

Haliyle Ümit Bey’in “âh”ına mukâbil daha evvel yaptığımız bir çalışmayı sizlere ve Ümit Bey’e sunmak istedim.

Sabri Ülker İmam Hatip Lisesi ve Ortaokulu

Çalıştığım aile sağlığı merkezinin az ilerisine yeni bir imam hatip okulu açılmıştı: Sabri Ülker İmam Hatip Lisesi ve Ortaokulu. Binanın çok geniş ve nezih bir mescidi vardı en üst katta. Okul müdürü de karınca misâli çalışkan mı çalışkan bir öğretmen, okulu kurmak için sıraları, masaları sırtında taşıyan cinsten bir öğretmen: Muammer Güneş. Kendisi benim az buçuk hat mürekkebi yalamış olduğumu bildiğinden, dedi ki bir gün: “Şu mescidin duvarlarına yazık olmasa, boş boş durmasa, keşke güzel hatlar yazsak bu duvarlara, bu mescidin mührü olsa bu hatlar, sırf iş olsun duvar dolsun diye karalamasak duvarları, duvar da sevinse, biz de sevinsek.” Tevafuk o ya, ben de duvar arıyordum boyamaya.

Önce düşünüp taşındık, zira pek benim mesleğim değildi bu iş, sonra “nasıl olur”unu konuştuk, “olmaz”ına “Allah Kerim” dedik. “Vira bismillah” deyip işe giriştik. 2 aylık bir çalışmanın ardından mescidin 4 duvarı 4 güzel hat ile buluştu elhamdulillah. Hemen not düşmek isterim: Hatların ve tezhibin istifi bize ait değil, biz sadece var olan istifleri “kalemişi” sanatı ile duvarlara nakşettik. Bu benim ilk denememdi, haliyle hatası yanlışı elbette çoktur, lakin hattatların ve kalemişi nakkaşlarının hoşgörüsüne sığınıyoruz, yoksa yaptığımız sanat değil, duvar boyacılığı.

Çırağım Ahmet Salih (8 yaşında), eşim, baldızım, kardeşim, okul müdürü, bacanak vs. derken herkes bir ucundan tuttu, ortaya bu çalışmalar çıktı. Çalışmalarımızı kısaca tanıtacak olursak:

1. “Edeb Yâ Hû”: “Edeb” için Efendimiz (s)’in ellerinde doğmuş İslam’ın çocuklarından bir çocuk desek ileri gitmiş olmayız inşallah. Zira bizim de olduğu gibi İslam toplumlarının genlerine nüfuz etmiş bir kavram “edeb”. Ecdâdımızın bize en büyük miraslarından. Hat yazılarının baş tâcı, gönüllerimizin olmazsa olmazı. Haliyle biz de “edeb olmadan bir ilim olmaz” diye düşünerek, bunu bir okulun duvarına meşk edilebilecek en güzel söz diye düşündük ve kolları sıvadık. 150cm X 150 cm ebatındaki çalışmamız resimde gördüğünüz üzere tamamlandı, elhamdulillah.

2. “Nûn, ve’l kalem, vemâ yesturûn!”: Her zaman sözün en doğrusunu söylediği için hiçbir yemine ihtiyacı olmayan Allah (cc) eğer bir şeye yemîn ediyorsa, işin içinde iş vardır diye düşündük. Hele de ilmin en vazgeçilmezi olan kaleme ve onun yazdıklarına yemîn ediyorsa, bir lisenin duvarına yakışacak en güzel ayetlerden biridir dedik, kolları sıvadık. 150cm X 150cm ebatında çalışmamız böylece ortaya çıktı.

3. “Hâfizû alâs salavâti ves salâtil vustâ”: “Namazlara dikkat edin, hele orta namaza, ve kalkın Allah için divan durun” mealindeki Bakara Sûresi 238. ayetinin ilk yarısını da mihraba meşk ettik. 400cm x 90 cm ebatındaki bu çalışmamız aynı zamanda ilk altın varak çalışmamızdı. Kusurları affola :)

4. İzzet ayeti: Bir ilim yuvasında ilmin edebini muhafaza etmenin yanında, edindiği ilmin kibrine kapılıp Rabbini unutarak başka mecralardan izzet ve şeref uman insanları gördükçe Rabbimizin hikmet dolu sözü böyle bir mescide ne de güzel yakışır diye düşündük. Münâfikûn Suresi 8. ayetinin son yarısı olan “ve lillâhil izzetu ve li resûlihî ve lil mû’minîne ve lâkinnel munâfikîne lâ ya’lemûn” (Asıl şeref ve izzet, Allah'a, O'nun Elçisi'ne ve inananlara aittir ama ikiyüzlüler bunun farkında değiller) ayetini, Bursa Ulu Camii’ndeki orijinal istifinin yaklaşık 3 katı büyüklüğünde (360cm X 360cm) meşk ettik. Ayetin kendisi kadar istifi de hikmetle dolu. Zira dikkat edilirse izzeti Allah’a atfeden ayetin baş harfi olan vav sanki Allah’ın rahmetini sembolize edercesine diğer tüm izzet sahiplerini kapsamaktadır. Daha da ince olan bir husus ise şu ki, bu vav, münafıkları dahi kendi bünyesinde himaye etmektedir. Bu da bize Allah’ın rahmetinin ne kadar engin olduğunu düşündürdü ve biz istifi böyle okuduk. Doğrusunu Allah bilir.

Necip Fazıl İmam Hatib Kız Ortaokulu

Sabri Ülker İmam Hatib Ortaokulu’ndan sonra, onun az ilerisinde merkez camiinin karşısındaki Necip Fazıl İmam Hatib Kız Ortaokulu’nun çalışkan hocalarından Fatih Yağcıoğlu, “biz de istesek mümkün müdür” diye rica edince, yeniden işe koyulduk, kolları sıvadık. Öğrenci diliyle, matematikçi bir yanından tuttu, resimci bir yanından, bacanak bir tarafından tuttu, baldız bir tarafından, öğrenci arkadaşlar da çıraklık ettiler sağolsunlar. Burada da 3 koridora, 3 hat meşk ettik:

1. “Edeb yâ Hû”: 90cm x 90cm ebatında, turkuaz renkli bir çalışma çıktı ortaya. Kalıplarını matematik öğretmeni ile Fatih Yağcıoğlu hazırladı, konturlarını okulun öğrencilerinden Sümeyye çekti, boyasını resim öğretmeni ve bizim baldız yaptı. Derken çektiğimiz besmele hamdile nihâyete erdi.

2. “İqra”: “Oku” ayetini meşk etmek istedik, zira hayatı yeniden okumanın şartı Kur’an’ı okumak, Kur’an’ı okuyup anlamanın şartı da Allah’ın işaret ettiği her ilmi edinmek olsa gerek diye düşündük. 90x90cm’lik bu meşki de her yerde güzel duran turkuaz ve siyah boyalarla tamam ettik.

3. ”İffet Yâ Hû”: İstifi hazırlayan hattattan Allah razı olsun, ne güzel bir söz ve istif! Hele gencecik hanımefendilerin okuduğu bir kız imam hatip lisesinde en kıymetli hazinelerinden birinin “iffet” olduğunu hatırlamaları için bu hattı da meşk ettik.

Çalışmalarımızı sosyal medyadan görünce birkaç çalışkan imam hatip okulu müdürü daha ulaştı bize, “biz de istesek mümkün müdür” diye, randevulaştık.

İnşaallah gayretimiz gök kubbede bakî kalacak hoş sadalardan bir sadâ olur. Görüp, okuyup “Allah razı olsun” diyenlerden Allah razı olsun. Hürmetler, selâmlar.

 

Abdullah Uçar yazdı

YORUM EKLE