Nurullah Genç’i üniversite yıllarında tanımıştım. Bizim gençliğimizin şairiydi.
Kendisini hiç görmedim ama şiirlerinin çoğunu ezbere bilirim.
Âşık olduğumuz zaman, karşılık bulamaz ve isyan eder; Nurullah Genç’le beraber “Aşkım İsyanımdır Benim” diye haykırırdık.
Aşkımız karşılıksızdı çoğu zaman. Umutsuz aşkların gecelerinde “Siyah Gözlerine Beni de Götür” diye seslenirdik sevdiğimize…
“Rüveyda” ile tazelenir; Hz. Peygamber’e yazılmış en güzel naatlardan biri olan “Yağmur” ile “Seni bekleyen bir taş da ben olsaydım” diye hüzünlenirdik…
“Yağmur” şiiri dilimizden hiç düşmezdi, ezberler, okur, okur ve okurduk…
“Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım”
Geçtiğimiz günlerde gittiğim Ulukışla’da Nurullah Genç’le karşılaştım. Ulukışla Kaymakamlığı özel kaleminde güzel bir şiirle selamladı beni…
Kaymakamlık ziyareti için beklerken duvarda bir fotoğraf gözüme ilişti.
El yazısıyla yazılmış bir şiir…
Önce şiiri okudum, kimin yazdığına bakmadan…
Sonra şairine…
14.10.2000 tarihli ve Nurullah Genç imzalıydı şiir. İki binli yıllarda Nurullah Genç’in yolu bir şekilde Ulukışla’dan geçmiş ve hatıra olarak bu şiiri yazmış olmalı diye düşündüm.
Sordum, soruşturdum bu şiirin hikâyesini…
2000’li yıllarda Kaymakam Hüseyin Parlak döneminde Mehmet Paşa Kervansarayı’nda yapılan bir şölene katılmış Nurullah Genç…
Özel davetli olarak geldiği bu şölenden sonra günün hatırası olarak yazmış bu şiiri…
Kaymakamlık da çok güzel bir jest yapmış ve çerçeveletip asmış bu şiiri duvara...
Benim için büyük sürpriz olan bu şiir hemen fotoğrafladım ve ölmez anılar arasına aldım.
İşte Nurullah Genç’in “Ulukışla’da İlham” adlı iki dörtlük halinde yazılmış şiiri:
Ulukışla’da İlham
Zaman yürür, devrân döner, ân olur
Ulukışla yolu bize can olur
Umudun, sevdanın, mertliğin rengi
Yüzyıllardan kopup gelir, han olur.
Bir han ki, gecesi, gündüzü var da
Şiire boyanır bir sonbaharda
Tarih kokan kubbesinde “âh” sesi
Faruk Nafiz gülümsüyor duvarda.
(Nurullah Genç)
Ulukışla’dan geçen her şair, yazar gibi Han Duvarları’nın yazarı Faruk Nafiz Çamlıbel’i de unutmuyor Nurullah Genç…
Biz de Nurullah Genç’i unutmuyoruz…
Çünkü bizim neslimizin Faruk Nafiz’iydi Nurullah Genç…
Bütün şiirleri bir yana sadece “Yağmur” bile yeterli onu sevmemiz için.
H. İbrahim Tongur Yağmur şairini ve şiirlerini hiç unutmadı…