Mehmet Emin Saraç Hocam’la ilk tanışmam, 1973 yılında Beşiktaş eski Müftüsü merhum Fuat Çamdibi (ö.1989) Hocaefendinin evinde oldu. Yüksek İslâm Enstitüsü birinci sınıf öğrencisi iken İslâm Medeniyet Tarihi dersimize giren merhum Prof. Dr. Osman Öztürk (ö.2014) Hocamız’ın tavsiyesiyle fıkhî bir soru sormak üzere bir arkadaşımla birlikte Fuat Çamdibi Hocaefendinin evine gitmiştim. Fuat Hocaefendi hacdan yeni gelmişti. Zemzem içtik, duasını ve tavsiyelerini aldık, fıkhî sorumuzu sorduk. Akrabası olan muhterem M.Emin Saraç Hocaefendi de oradaydı. Emin Hocam o gün bizi Fatih Camii’ndeki derslerine davet etti.
Emin Hocamın ilk dersinde 1974 Ekim ayında bulundum. O günden sonra Hocamı hiç bırakmadım. O sırada Vefa’daki İlim Yayma Vakfı Öğrenci Yurdu’nda kalıyordum. Sonbahar ve kış mevsiminde Fatih Camii’nin ön tarafında camiye bitişik kütüphanede, bahar ve yaz mevsiminde ise Fatih Camii’nin içinde müezzin mahfilinde ders verirdi. Hocamız, hafta sonları Vefa’daki İlim Yayma Vakfı Öğrenci Yurdu’na gelir, yurda ait tarihî Ekmekçizade Mescidi’nde ders verirdi. O günden bu yana Rabbime bu lütuf ve ikramı sebebiyle hamdediyor, böyle değerli bir Hocaefendi'nin talebesi olmakla iftihar ediyorum.
Emin Hocamız’ın Fatih Camii’ndeki derslerinde Sünen-i Ebî Davud’u baştan sona okuduk. Mavsılî’nin el-ihtiyar, Hamdi el-A’zamî’nin Usûlü’l-fıkıh, Muhammed Ali es-Sabunî’nin Tefsiru âyati’l-ahkâm, Muhammed el-Hudarî’nin Tarihu’t-teşrî’i’l-islâmî, Şeyh Abdullah Siraceddin’in Beykûniyye Şerhi, İbn Hacer el-Askalânî’nin, Nuhbetü’l-Fiker ve Bûsîrî’nin Kaside-i Bürde’sinin Şerhi gibi kitapları okuyup bitirme imkânımız oldu.
Derse başlarken önce bir sayfa Kur’an-ı Kerim okutur, iki saat süren dersin sonunda talebelerden birinin okuduğu “Allahım!.. Kalplerimiz arasında ülfeti, sıcaklığı sen temin eyle” diye başlayan dua ile dersimiz sona ererdi. İstisnasız her derste Hocalarından, tanıdığı alimlerden örnekler verir, güzel hâtıralar nakleder, sanki bizi bir başka dünyaya götürürdü. Anlaşılmayan ağır ifadeler, ağdalı cümleler kullanmazdı. Tatlı, nezih ve samimî bir üslûbu vardı.
Hocaefendi’yle birlikte olduğumuz her ders, gönlümüzde tatlı bir hatıra olarak kaldı. Dersleri faydalı, bereketli ve feyizli idi. Meselâ bir imtihan haftasında Hocamıza “imtihanlarımız başladı, derslere ara verelim” teklifinde bulunduk. “O halde bugün sadece bir hadis okuyalım,” dedi. Ama o derste o kadar güzel hatıralar ve güzel örnekler nakletti ki her gün iki saat süren dersimiz, o gün üç saat sürmüştü. Dersten çıktığımızda arkadaşlarla birlikte İlim Yayma Vakfı Vefa Yurdu’na doğru giderken imtihan haftasında yapılan bu uzun ders sebebiyle serzenişte bulunmuştum. Merhum Hocamız’ın o gün bize verdiği hayatî ve ilmî ölçülerin satırlarda yazılı olanlardan daha kıymetli olduğunu bugün daha iyi anlıyorum.
Hocası Ali Haydar Efendi ilim tahsilini tamamlamak üzere Emin Saraç Hocamız’ı Mısır’a göndermişti. Bizi de Mısır’a göndermek istiyordu. Ancak Ezher Üniversitesi’nden Fıkıh ve Fıkıh Usûlü Hocası Prof. Dr. Ahmed Fehmî Hocaefendi’nin tavsiyesiyle beni ve bir grup arkadaşımı Arap Dili takviyesi ve Lisansüstü Öğrenim için Mekke’ye gönderdi.
Bize her Cuma sabah namazından sonra bir öğrenci arkadaşın evinde toplanıp hadis okumamızı tavsiye etti. Bu derslerde kendi aramızda birer hadis okuyarak önce Muvatta daha sonra Mişkâtü’l-mesabîh kitaplarını bitirdik. Bu derslere zaman zaman Abdülfettah Ebu Gudde ve Muhammed Avvame gibi Hocaefendiler de katılırdı. Hocamız o sırada umre için sık sık Mekke’ye gelirdi. Her defasında bizi Mescid-i Haram’ın ikinci katında toplar, hedef ve ideal aşılardı. O arkadaşlarımızın tamamı, farklı alanlarda doktora yaptıktan sonra Türkiye’ye döndüler, İlahiyat Fakültelerinde görev aldılar. Görevlerine devam ediyorlar.
On beş yıl süren Yüksek Lisans ve Doktora merhalesinden sonra İstanbul’a döndüğümde yine Hocamın yanında idim. Ama bu defa “Hadis Usulü” dersi veriyordum. Hocam, hem dersimi dinliyor hem de arada bazı anlamlı ilavelerde bulunuyordu. Ayrıca Mekke dönüşü Hocamın Şifa, Sahih-i Buharî, Risale-i Kuşeyriyye, Risaletü’l-Müsterşidîn ve Sünen-i Tirmizî derslerinde bulundum. Fatih Camii müezzin mahfilinde Pazar günleri sabah namazından sonra Kadı İyaz’ın Şifa kitabını Hocamız’ın huzurunda baştan sonra okutmak nasib oldu. Hocam bu kitabı benden önce yedi defa okutmuştu. Sekizinci defa okutma görevini bana vermişti.
Onun teklifiyle 1996 yılından bu yana Pazar günleri öğle namazından önce Fatih Camiinde vaaz vermekteyim. Hocamız, bana ve Çarşamba günleri vaaz veren Hamdi Arslan arkadaşıma Osmanlı Döneminin meşhur lakaplarından “Kürsü Şeyhi” lakabını vermişti. “Cami derslerini de câmia (üniversite) derslerini de bırakmayın,” diyordu. Hafızlık onun için çok önemli idi. Hafızların isimlerini söylerken mutlaka “hafız” kelimesini isimlerinin önüne ilave etmelerini isterdi. Hafızlık icazet merasimlerine özellikle katılırdı. Talebelerine hüsn-i hat öğrenmelerini teşvik ederdi. Talebelerinin sabah namazı cemaatinde bulunmalarına çok önem verirdi.
Emin Saraç Hocam, ciddî, vakur, şahsiyetli ve müstakîm bir ilim erbabı idi. Evinde geceleyin gizlice Kur’an-ı Kerim okuttuğu için mahkemede hesaba çekildiğinde; “Hakim Bey!.. Ben evladıma Allah’ın Kitabını okutuyorum” diyen babasının ciddiyetini, diktiği cübbede Hoca olduğu için iki buçuk kuruş indirim yaptığını söyleyen terziye; “Ben Hocalığı iki buçuk kuruşa satmam” diyen kayınpederinin vakarını, Fener Patriki’ne karşı İslâm âlimi kişiliğini sergileyen Ömer Nasuhi Bilmen Hocaefendinin salabetini, “Beşer kelâmının ilahî kelâma üstün tutulduğu yerde Kur’an- Kerim tilâvet edilmez” diyen Abdurrahman Gürses Hocaefendi'nin heybetini ve Türkçe ezan okunmasına şiddetle karşı çıkan Bekir Hâki Efendi'nin tavizsizliğini ve benzeri örnekleri anlatır, örnek şahsiyetlerle İslâmî kişilik dersleri verirdi. Bize ilim ve alim sevgisi aşıladı. Bize istikamet dersi verdi, ifrat ve tefritten uzak olan ehl-i sünnet aliminin nasıl olacağını bilfiil gösterdi. Kur’an ve Sünnete ihlaslı bağlılığı, Sevgili Peygamberimiz'e duyduğu sevgi, sahabeye duyduğu ihtiramı, Hocalarına karşı vefakârlığı en önemli özelliklerindendi.
Hocamız, sanki Osmanlı döneminden kalma bir ilim adamı idi. Hocamız, Osmanlı âlimlerinin son halkası idi. Öğrencilerine duyduğu muhabbeti bambaşka idi. Öğrencilerine baba şefkatiyle yaklaşırdı. Öğrencilerini asla kırmaz, incitmez, üzmez ve bağırmazdı. Öğrencilerine İslâmî şuur, ideal ve hizmet aşkı aşılıyordu. Hocalarına karşı vefakârdı. Öğrencilerinin de vefakâr olmaları gerektiğini anlatırdı. Görüşlerinde ve ifadelerinde kesinlikle aşırılık yoktu. Gerçekten okuduklarını yaşayan bir Hoca efendiydi.
Emin Saraç Hocamız, Ezher Üniversitesi Şerîa Fakültesi’nde Fıkıh ve Fıkıh Usûlu okuduktan sonra ve Kadılık (hakimlik) ihtisası yapmasına rağmen fetva vermekten kaçınırdı. Ama faizin haramlığı, tesettürün farziyeti, mahremiyet sınırları ve Kur’anî ölçülere uygun miras taksimi gibi konularda açık ve net ifadelerle tavizsiz ve dirayetli fetvalar verirdi.
Emin Saraç Hocamız, övgü dolu ifadelerden, övülmekten, gösterişten, şan ve şöhretten, TV programlarına katılmaktan hoşlanmaz; isminin bir müesseseye veya okula verilmesine razı olmazdı. Emin Saraç grubu ve cemaati oluşturmamak için azamî gayret gösterirdi.
Günlük olayları, haberleri iyi takip eder, kendisini ziyaret eden siyasî misafirlerini ağırlar onlara manevî tavsiyelerde bulunur ama yoğun günlük siyasete girmezdi. Milletvekili tekliflerini kabul etmeyen Hocamız, kendisini ilme ve öğrencilere adamıştı. O, Fatih Camii’nden, Fatih Camii’nin manevî ikliminden uzak kalamazdı.
Cami dersleri yanında İstanbul İmam Hatip Lisesi’nin ilk ve ikinci dönem öğrencilerine 1958-1960 yıllarında ders verdi. Aynı şekilde 1976-1978 yıllarında Diyanet İşleri Başkanlığı Hasekî Eğitim Merkezi’nin ilk ve ikinci dönem kursiyerlerine Sünen-i Ebî Davud dersleri verdi.
İstanbul’da Ali Haydar Efendi, Gümülcineli Mustafa Efendi, Bekir Hakî Efendi, Ömer Nasuhi Bilmen, kayınpederi ve Fatih Müftüsü Ali Yekta Efendi Hocaefendilerle olan hatıralarını ve bu değerli şahsiyetlerin ilim yolunda sergiledikleri örnek uygulamalarını sık sık tekrar ederdi. Mahmud Sami Ramazanoğlu, Musa Topbaş, Mehmed Zahid Kotku, Mahmud Ustaosmanoğlu, Ali Yakup Cenkçiler, Abdurrahman Gürses, Ali Ulvi Kurucu, Gönenli Mehmet Efendi, Enver Baytan, Lütfü Doğan, Ahmet Yaşar ve Osman Nuri Topbaş Hocaefendilerle görüşmelerini dile getirir, gençlere irşad erbabının önderleri olan bu şahsiyetleri örnek almalarını tavsiye ederdi.
Mısır’da görüştüğü Ahmed Fehmî Ebu Sünne, Abdülvehhab Buhayrî, Abdülvehhab Abdüllatif, son Osmanlı şeyhulislamı Mustafa Sabrî Efendi, son şeyhulislam vekili Muhammed Zahid el-Kevserî gibi Hocalarını; Vehbe Zühaylî, Halepli Nureddin Itr ve Humuslu Said el-Kehıyl gibi Ezher Üniversitesi mezunu arkadaşlarını sık sık anar, onlarla irtibatlarını devam ettirirdi. İslâm dünyasında Halepli Abdülfettah Ebu Gudde, Halepli Muhammed Ali es-Sabunî, Iraklı Ahmed Abdürrezzak el-Kubeysî, Kuveytli Yusuf el-Haccî gibi hepsi merhum salih ve âlim dostları vardı.
Muhterem Emin Saraç Hocaefendi, İlahiyat öğrencilerinin, imam, müezzin, vaiz ve müftülerin hem manevî hem ilmî açıdan donanımlı ve seviyeli olmasını arzu ediyordu. Fatih Camii derslerini hayatının en önemli programı gören, derslerine büyük önem veren, hiçbir dersine geç kalmayan, Fatih Camiinde 1958-2018 arası altmış yıl aralıksız ve karşılıksız Tefsir, Hadis ve Fıkıh dersleri veren, yeri doldurulamayacak nadir bir şahsiyet, seçkin bir alimdi. Aralarında Diyanet İleri Başkanları, müftüler, vaizler, imamlar, İlahiyat Fakültesi profesörleri ve doçentlerinin de bulunduğu ikibini aşkın Hoca yetiştiren bir ilim erbabı idi.
Hocamız, Fatih Camii’nde Cuma sabah namazı sonrası Sahih-i Buharî dersi, Pazar sabah namazı sonra Şifa dersi yapardı. Günümüzde Pazar sabah namazı Şifa derslerine devam eden Hamdi Arslan Hoca arkadaşım gibi, Rabbim bana da Hocamız’ın Sahih-i Buharî derslerini devam ettirmeyi nasib eyledi. Fıkıh, Hadis, Tefsir, Kelâm ve Tasavvuf gibi temel İslâmî ilimlerde merhum Hocamız’ın tavsiye ettiği eserleri Fatih Camii ders halkalarında devam ettiren Murat Ustakurt, Seyyid Ali Güşen, Habib Salih Emre, Ahmet Aydın ve Mesut Çakır kardeşlerimin derslerine Rabbim bereket ihsan eylesin. Hocamız’ın açtığı çığırda nice uzun yıllar nice güzel gençlere ilim sevgisi aşılamayı bizlere nasib eylesin.
19.Şubat.2021 tarihinde ebediyete uğurladığımız, bize Fatih Camii minarelerinin gölgesinden ayrılmamayı tavsiye eden Emin Saraç Hocamız, şu anda Fatih Camii minarelerinin gölgesinde yatmaktadır. Mekânı Cennet olsun... Rabbim rahmetine nail eylesin… Hocamız’ı âlimlerle ve salihlerle beraber haşr eylesin. Cennette buluşmayı nasib eylesin...
Doç. Dr. HALİL İBRAHİM KUTLAY
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi
İslâmî İlimler Fakültesi Hadis Anabilim Dalı Başkanı
Bizlere de bu halkatan ders almış gelini hanımefendiden ders almayı nasib eden Rabbimize sonsuz hamdu senalar olsun