"Marmara'dan Hayırlı Sabahlar"la başlardık güne her sabah, ona kulak misafiri olurduk. Kime mi? Ekrem Kızıltaş'a. Olayları öyle soğukkanlı tahlil ederdi ki… Eğip, bükmeden, kararlı ve ara sıra yaptığı muzip yorumlarıyla çok fazla radyo dinlemeyen babamı bile kedine müptela etmişti: “Aç bakayım kızım radyonun sesini, bu adam güzel haber sunuyor”.
![]() |
Mustafa Demirci |
Sonra Mustafa Demirci'yle Pervane, yumuşak sesiyle sizi alsın götürsün. Söylediği ilahilerle, anlattığı ibret dolu menkıbelerle, zamanın nasıl geçtiğini anlamasınız bile. Ancak anneniz “kızım tozları aldın mı?” diye seslenirse kendinize gelirsiniz mecburen. Bahçıvan dedin mi orda dur, zira çay saati demektir o vakit. Çaysız Ömer Çelik dinlenmez azizim. Çünkü; şöyle bir karıştırdı mı çayını kaşığıyla, adeta mis gibi kokusu gelir taze demlenmiş çayın. Sıcak espriler de çerez misali. Değmeyin keyfimize.
![]() |
Yusuf Özkan Özburun |
İkindi vakitlerinde öykü ve konuşmalar
Ilık ikindi vakitlerinin Kervan'ıdır gelen şiir gibi ismiyle. Hem şair, hem yazar, hem de felsefeci ağabeyimiz Yusuf Özkan Özburun. Güven veren, nazik üslubuyla, satır arası konuşmalar ve naif öyküleriyle bizi hiç onsuz bırakmadı sağ olsun. Şimdi de kitaplarını okuyarak sürüyor ahbaplığımız. Akşama doğru hareketlenir radyomuz. İstek saati başlamıştır zira ve karşınızda Mehmet Can'la Canlı Dakikalar yayında. “Gel gel ne olursan ol yine gel” düsturunun, Türkçesi ve İngilizcesini bize hatim ettirmiştir. Açılış cümlesidir çünkü bu sözler programın. Hakikaten sesi ve akıcı konuşmasıyla, başarıyla yoluna devam ediyor. Candan selam olsun.
![]() |
Mehmet Can |
Samimi radyo dinleyicileri geceye kalır
Gece oldu mu radyom daha bir özelleşir. Artık çoğunluk uykuda. Sadece samimi radyo dinleyicilerinin ayakta olduğu huşu dolu anlardır o vakitler. Her gecenin farklı bir programcısı vardır. Adeta gecemizi renklendirir, anlam katarlar sözleriyle. Gece Fırtınası esmeye başlardı, Merhum Hasan Nail Canat ağabeyimizle. Gece filan demez gülmekten kırıp geçirirdi bizleri. Telefonla iştirak edenlere esprileriyle takılmadan edemezdi. Arayanların ortak isteği doktor bey şiiriydi. Onun ağzından her seferinde tebessümle ve bıkmamacasına dinlerdik. Allah rahmet eylesin.
![]() |
Ahmet Mercan |
Sonraki gece Mercan Kayalıkları, şiirle bizi tanıştıran ve şiire doyduğumuz müstesna geceler, babacan sesiyle Ahmet Mercan. Her zaman takipçiniz, mazlumların babası sana da selam.
Şiiri sevdiren diğer bir programcımız ise Abdülbaki Kömür. Hoş Sada'sıyla gönüllerimize bir kuruldu, hiç gitmemecesine. Gerek kendi şiirleri gerekse sonradan ismini sıkça duyup, ezberleyeceğimiz kıymetli şairlerimizin şiirleriyle ve fondan gelen iç kavurucu müzik eşliğinde içi titremeyen olur muydu bilmem. Hala kulaklarımda aah Abdülbaki ağabey; "hani duvarları sabırdan yürek yıkılmaz kaleydi, yıkıldı işte, bizi de yıkıp gitti.” Hafta sonuna kadar bu nitelikli programlar bizi adeta şiirle, espriyle, latif ezgileriyle yoğurur ve müdavimlerini çıkaracağı Gece Yürüyüşü’ne hazır kıvama getirirdi. Pervasız, kimseye eyvallahı olmayan, nev-i şahsına münhasır adam, farklı ve ilginç müziklerle bizi şaşırtmaya, değindiği konularla kafamızı karıştırmaya devam etti. İyi günler ilerde anneanne diyerek bitirir yürüyüşünü. Her cuma gecesi onu dinlemekten alıkoyamayız kendimizi, bir selam da gönüllerin paşasına. 15 sene süren ve aynı heyecanla dinlenen bir program var şimdi sırada Düş Vakitleri. Manyak mısınız siz kardeşim gecenin bir vakti otur vır vır konuşan adamı dinle, tabi bu dışarıdan görünen yüzü. Gel sen bana sor bakalım su gibi akıp giden zamanı anlıyor mu insan? Not almak lazım birde, Tarık Tufan kelimelerini sarf ederken. Ya bir kitaptır mevzubahis olan ya yeni çıkan bir dergi veya olaylar karşısında almamız gereken tavır. Hiç fark etmez. Belki de gündelik, sıradan olaylar, ama illaki vicdanımızın sesini dinlemeyi salık verir bize. Sabahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna’sı onun vesilesiyle okunmuştur ve dahi diğer eserleri. Gecenin geç saati çay bile içmezken, o içtiği kahveyi öyle bir anlatmıştır ki kokusu burunlarda. Hemen bir Türk kahvesi yapıp içilmelidir. İşte demek ki yürekten gelen kelimelerle konuşan insanlar yine yüreklerde cevabını bulup, akıllara kazınıyor en temiz anılarla.
![]() |
Tarık Tufan |
İnsanı onaran konuşmalar
İsmini saymadığım, beki de aradan uzun yıllar geçmesi hasebiyle unutmuş olabileceğim ne çok ismin hakkı var üzerimde. Cengiz Demir mesela. Sert ama güvenilir sesi hala kulağımda. Ağır adam Abdullah Gazi Erdoğan. Programında en çok kullandığı kelime içten bir “eyvallah”. Okuyorsan şayet, selam olsun mangal yürekli ağabeyimiz.
Mustafa Alcan, Hüseyin Goncagül, radyonun matrak adamları ve dahi İbrahim Sadri'miz radyonun güldüren, kadim programcıları yerleri sımsıcak hala. Senai Demirci; ne söylenir ki ismini anınca bile bir sürü şey hücum ediyor havsalama. Belki de yaptığı sadece bir programının ismi onun bizim için anlamını ifade edebilir: İnsanı Onaran konuşmalar. Bizim sürekli onarılmaya ve yenilenmeye ihtiyacımız var. Bıkmadan dün radyoyla bugün yazılarıyla bizi onarmaya devam ediyor, iyi ki varsın Senai Demirci.
Aynı satırlar Mehmet Davut Göksu içinde geçerli elbette: “Radyolarımızın olmazsa olmaz nitelikli adamlarından” cümlesi. Şeker gibi tatlı ve yalın anlatımıyla bizi Kur'an’la arkadaş kılan hocamız Mahmut Toptaş'ı da unutmayalım. Farkındaysanız hiç bayan ismi yok zira ilk yıllarda henüz bayan programcı yoktu. Önce eşiyle sonra da müstakil Hanımefendi programını yapan biricik ablamız Saliha Erdim ve eşi Zekeriya Erdim. Onlar olmasa ne yapardık bilmiyorum zira bizleri hep daha iyi olmamız gerektiğine inandırdılar ve bunun için çözüm reçeteleri sunmaktan geri durmadılar. “Nasıl sorunsuz çocuk yetiştirebiliriz?”, “iletişimde nelere dikkat etmeliyiz?”. Kısacası kaliteli bir hayata onun deneyimleri ve tecrübeleriyle adım attık. Kulağa küpe formülleri bir müşkülle karşılaştığımızda tekrar tekrar kullanıyoruz. Selamların en kocamanı sana gelsin canım ablam.
![]() |
Eşref Ziya |
İyi şeyler duymak isterseniz
Radyomuzda yayınlanan eserler de birbirinden güzel olurdu. Çünkü, bize bizi anlatan ezgilerimiz, marşlarımız, türkülerimiz çalınırdı sürekli. Doyamazdık Eşref Ziya'ya, Ömer Karaoğluna, Taner Yüncüoğlu'na, Hakan Aykut 'a, Aykut Kuşkaya'ya, Mustafa Demirci'ye, Mikail'e ve Grup Genç'e. Elbette sonraları Mustafa Cihat, Alper, Yeniçağ vs. saymakla bitmez hemhal olduğumuz sanatçılar ve şarkıları.
Marmara FM sayesinde öğrendik birçok şeyi. Misal; Beyaz Ay Derneği, İnsani Yardım Vakfı’nın hizmetlerini, kuruluşlarından itibaren radyoda çıkan yayınlardan haber alırdık hep. Mazluma sahip çıkmayı öğrendik. Sadece kendi kardeşimize değil, dünyanın en ücra köşesindeki bir insan için bile vicdanımızı harekete geçirme bilincini radyomuz kazandırdı bize. Hani bazı kurumlar için okul gibiydi filan denir ya Marmara FM bizim üniversitemiz oldu. Bizi hayata hazırladı adım adım. Hassasiyetlerimizi kazıdı kalbimize. Radyoların ara ara ceza alıp kapanmalarından sonra, şehir dışından gelip de bir süre dinleyemediğim radyomu, karşı mahallenin müziklerini çalar duyunca şaşkınlığımdan küçük dilimi yutacaktım. Annemin masumca radyomuzu savunmasını unutamıyorum: "Ama kızım ne yapsınlar yoksa kapatıyorlar". Varsın olsundu. O bizim ilk kulak ağrımızdı. Hiç değilse dandik değil seçici davranıyordu. Kaliteli parçalar çalıyordu. Sibel Eraslan'ın dediği gibi biz gözümüzü Marmara'yla açtık ve işte her güzel gibi oda bitti.
![]() |
Hasan Nail Canat |
Marmara FM yaban ellerde
93 yılında baba evinde başlayan serüven 2010 yılında başka bir şehrin havasını teneffüs ederken nihayete erdi. Hazin son oysa ben var oldukça her sabah sanki bana eşlik etmeye devam edecekti o da. Sabah kalkılır önce radyo açılır sonra pencereler. Pencereden evvel radyoya gidiyorsa bir el işte anla ki samimi ve hakiki dinleyicidir o. Çünkü güne başlarken eşlik eder ona kadim ve sıkı dostu. Artık "iyi şeyler duymak istediğimizde ya da "gerçeğin sesini" nerede bulacağız kendimizi? Ahh Esra Elönü ya senin yürek sıkıştıran fragmanlarını, duygularımıza tercüman, derinlikli yakarışlarını dinleyebilecek miyiz bir daha söyle. Hani “siz çok iyiydiniz”, hani “ekip sağlamdı”. Bir veda bile etmeden apansız gidip, bizi 17 yıllık dostumuzdan kopardınız. Bari ismimizi de götürseydiniz giderken "Marmara FM" kalıp da yaban ellerde, eritilmeseydi. Hafızalarımızda tertemiz bir sayfa gibi muhafaza etseydik. Bize kalsaydı sadece ama sadece bize.
Fatma Kebire Gündüz Karaaslan ilk kulak ağrısı Marmara FM'e vefa duygusuyla yazdı
Ya huu, durduk yerde tamda unutmaya çalışırken marmara fm'i deşelemek aklınıza nereden geldi bilmem ki, fena oldu. Demek gece yarılarına kadar vır vır konuşan adamı dinleyen tek ben değilmişim. Özlüyoruz Hasan Nail Canat'ı, aksi adam Paşalı'yı.