Kültür nedir?
Kültür; bir milletin, topluluğun, kavmin tarihsel süreçte oluşturduğu, kendine has nitelikleri bulunan, nesilden nesle aktarılarak devam eden; yeni nesillere birlik, beraberlik, millet olma bilincini ve toplumda yaşamak için gerekli hususları kavratan, sürekli, dinamik maddi manevi değerler bütünüdür. Kültürü kısaca, “bir milletin tarihi bilinci ve müktesebatı” diye tanımlayabiliriz.
Bir milleti “şirket” olarak kabul edersek bu şirkette çalışan her bireyi, milletin bir ferdi olarak kabul etmemiz gerekir. İşte bu şirkette bireysel ya da kolektif olarak üretilen her şeyi kültür olarak ifade edebiliriz. Zira kültür; geleneği, göreneği, âdetleri, yazılı ve sözlü ürünleri, kıyafetleri, dili, dini yani hâsılı bir milletin ürettiği ve sahip olduğu tüm değerleri içerisine alan bir kavramdır. Bu sebeple de her milletin kültürü tıpkı kişiliklerimiz gibi birbirinden ayrılır. Her şirketin iç yapılanması, dinamikleri, çalışanları, potansiyeli, kazancı, iş prensipleri vs. unsurları birbirinden farklı olduğu gibi her milletin kültürü de birbirinden farklıdır.
Kişi, zaman içerisinde içine doğduğu kültürün kalıbında şekillenirken o kültür kalıbına kendisinden katkılar da yapar. Bu, çift yönlü bir etkileşimdir. Kültür insanın şekillendirirken insan da kültürü şekillendirir. Kişi, şirketin bir üyesi olduktan sonra çalışmaya ve o şirket adına değer üretmeye başlar. Yani zamanla şirketin onu biçimlendirdiği gibi o da şirkete kendinden bazı nitelikler katarak orayı şekillendirir.
Kültür aktarımı nasıl oluşur?
Kültür, kimlik gibidir. İnsanlar kendi toplumlarının kültürünü -her nerede yaşarlarsa yaşasınlar- bir kimlik gibi üzerlerinde taşırlar. O kimlik davranışlarımıza, sözlerimize, konuşmamıza, giyinişimize, tavırlarımıza, maddi manevi hâl ve değerlerimize -farkında olsak da olmasak da- sirayet eder.
İnsan, bir kültürün içerisine doğar. Kültür; kişiyi topluma hazırlamak ve kazandırmak, onu milli bilinç sahibi kılmak ve kişinin içinde bulunduğu topluma yabancılık çekmemesi için zamanla yoğurur. Bu yoğrulma biçimini “kültür aktarımı” olarak ifade edilir. Bir şirket yeni katılan çalışanına şirkete kolay bir şekilde uyum sağlayabilmesi; görevlerini daha hızlı, etkin ve verimli yapabilmesi, iş arkadaşlarıyla uyumlu çalışabilmesi için bir dizi oryantasyon eğitimine tabi tutar. Bu eğitimler kültür aktarımının bir misali gibidir.
Bir zaafiyet olarak kültür aktarımı
Kültür her açıdan çok önemlidir. Hatta yabancı dil öğretimi, bir kültür öğretimidir. İnsanlar, ait oldukları toplumun ve o topluma ait kültürün kelime ve kavramlarıyla kendilerini ifade ederler. Bütün kelime ve kavramların arkasında bir kültür geçmişi vardır. Bu sebeple dili öğretilen toplumun yapısı ve sosyal değerleri de dikkate alınır. Hatta bu vesileyle herhangi bir toplumun dilini öğrenen öğrenci, o dilin mensup olduğu kültürün gönüllü bir kültür elçisi de olmaktadır.
Bir toplumun varlığını devam ettirebilmesi, gelişebilmesi, yenilenebilmesi, geleneksel ve modern olarak sentezlenerek günümüz şartlarına kendini uyarlayabilmesi, dinamizmini canlı tutabilmesi ancak o kültürün yeni nesillere aktarılması ile mümkündür. Bu yüzden kültür aktarımı bir tercih değil, toplumun istikbali için bir zorunluluktur. Diğer yandan günümüzde küreselleşmeye bağlı olarak toplumsal değişimin hızlanması kültür ürünlerini yok etmektedir. Dolayısıyla bu kültür mirasının yeni kuşaklara aktarılması geçmişte olduğundan daha büyük bir mecburiyet taşımaktadır.
Kültür aktarımı çeşitli sosyal, toplumsal kurumlar vasıtasıyla gerçekleşir. Bunlara aile, çevre ve okulu örnek verebiliriz. Bu kurumlar birey üzerinde çeşitli tesir ve işlevlere sahiptir lakin en önemli fonksiyonlarından biri, bireye toplumun kültürünü aşılamalarıdır. Bu kurumlar bir taraftan toplumun kültürel değerlerini korurken diğer taraftan da bu değerleri genç kuşaklara nakletme ve öğretme özelliğine sahiptir. Genç bireylerin her biri karakter, şahsiyet ve mizaç bakımından farklıdır. Bu farkın oluşmasında aile, çevre ve okuldan elde edilen kültürün kendi benliklerinde farklı farklı yoğrularak içselleştirilmesinin de etkisi vardır. Diğer yandan kişiye yapılan kültürel aktarımın çeşit çeşit olması ve kültür aktarımının doğru veya yanlış şekilde gerçekleştirilmesi de kişinin sahip olduğu değerlerin ve kültür anlayışının oluşumunda önemli bir yere sahiptir.
Günümüzde kültür aktarımının zayıflamasının ve genç nesillerin kültürel değerleri benimseyememesinin önemli bir nedeni, kültür aktarımında etkililiğini ve doğruluğunu tartışmadığımız farklı uygulamalar ve metotlardır. Diğer yandan kültür adı altına sıkıştırılmaya çalışılan, belirli bir yörede sonradan çıkmış ya da bireysel birtakım alışkanlıklarla yaygınlık kazanmış, geleneğe göreneğe ait olduğuna dair tam bir malumat bulunmayan faaliyet, davranış, söz vb. şeyler, yeni nesli asli kültürel değerlerden uzaklaştırmaktadır. Mesela, bazı yörelerde töre adı altında başlık parası istenmesi, “kan davası” adıyla insanların katledilmesi, son dönemde evliliklere getirilen ağır şartların “Bizde adet böyle” diyerek yöre kültürü altında pazarlanmaya çalışılması; yeni nesillerin asli kültürel öge, değer ve güzellikleri benimsemesini engellemekte, onlara sahip çıkmasını sekteye uğratmakta hatta belli durumlarda akim bırakmaktadır. Zira genç nesiller, bunların kültür olduğunu zannederek, gerçek kültürel değerlerin de bunlara benzer olduğunu kanısına vararak kültürden uzaklaşmakta ve dolayısıyla toplumdan uzaklaşmaktadırlar.
Geçmişte insanlar kültürü daha çok yaşayarak yaşatmaya ve aktarmaya çalışırken günümüz kültür aktarıcıları sayılan ileri yaştaki nesil; buyurgan, sert, yaşamadığını yaşatmaya çalışan, sözle değer ve davranış aşılamaya gayret eden bir tavırla genç nesle yaklaşmaktadır. Gençler için bu durum kabul edilemez olarak görülmektedir. “Çocuklar söze değil, sana bakarlar.” ve “Çocuklar gösterdiğin yeri değil, gittiğin yeri takip ederler.” diye iki güzel veciz söz vardır. Hatta şöyle ifade edilir: Baba oğluna der ki, “Ayağını nereye koyduğuna dikkat et evladım.” Çocuk da şöyle cevap verir, “Sen dikkat et baba. Çünkü ben senin adımlarını izliyorum!”
Örnek olarak öğretebiliriz. Herhangi bir davranışı veya değeri; örnek olmadan, kendimiz onu uygulamadan ve içselleştirmeden karşı tarafa telkin edemeyiz. Bu hususa aktarmaya ve içselleştirmeye çalıştığımız kültür de dahildir. Örneğin yaşını başını almış bazı kimseler kendinden büyüklere saygı ve hürmet göstermemektedirler lâkin kendine saygı ve hürmet göstermeyen bir küçüğüne kızmakta veya onunla bu hususta nasihatvari bir üslupla konuşmaktadırlar. Bu durum bir tenakuz meydana getirmektedir. “En iyi nasihat, iyi örnek olmaktır.” der Malcolm X. Zira örnekliğini sergileyemediğimiz kültürün rehberliğini yapamayız.
Süleyman Çınar
MaşaALLAH hayırlı bereketli olsun ALLAH işlerini rast getirsin inşAllah selamlar