“Kızıl Elma” neresidir?

"Herhâlde Osmanlı İmparatorluğu’nu kurup genişletenlerin millî ideal sınırları siyasî haritalarından çok geniştir. Çünkü Viyana, Roma ve Kolonya gibi Kızıl Elmalar hiçbir zaman ülkü haritasından devlet haritasına intikal edememiştir. Bununla beraber bu uzak Kızıl Elmalara karşı duyulan alâkanın ve bunları ele geçirmek için yapılan büyük hamlelerin imparatorluğu genişletmekteki büyük tesirleri de kolay inkâr edilebilecek şeylerden değildir." Mustafa Müftüoğlu'nun yazısıdır.

“Kızıl Elma” neresidir?

Kanunî Sultan Süleyman’ın yedinci sefer-i hümâyûnu tarihimize “Pulya Seferi” adıyla geçmiş ve Kanunî, Napoli krallığını fethedip Ro­ma’ya girerek Kızıl Elma’yı ele geçirmek gayesiyle 1537 yılının 17 Mayıs günü ordusunun başında İstanbul’dan ayrılmıştır.

Nedir bu, Osmanlıların ilk devirlerinden beri söylenegelen Kızıl Elma?

Türk tarihini derin bir vukufla inceleyen kıymetli müdekkik merhum İsmail Hami Danişmend, “Türkiyat Bahisleri” başlığı altında yayımladığı bir seri makalede Kızıl Elma mevzuunda diyor ki:

“Eski Türkler, Osmanlı İmparatorluğu’nu, üç kıtanın birleştiği, çev­rede kurmadan evvel millî vicdanlarında kurmuşlar ve bütün siyasî ve askerî hamlelerinde işte o büyük ülkünün gidildikçe uzaklaşan hududu­na doğru atılmışlardır. Anavatanı her tarafından genişleten manevî bir harita çizilmiş gibidir. Gönüllere giren bu vicdanî haritanın muhtelif is­tikametlerdeki büyük merkezlerine hep ‘Kızıl Almaş’ veya ‘Kızıl Elma’ ismi verilmiştir. Anadolu’nun etrafında uzak-yakın birçok Kızıl Elmalar vardır. Eski Türk efsanelerine dayanan bu güzel timsal, ordunun gideceği hedefleri gösterir. Yorulmak bilmeyen eski Türk hamleleri işte bu Kızıl Elmalara doğru atıldıkça asırlara göğüs vererek muazzam bir imparator­luk kurulmuş ve her hamlede genişlemiştir.

Bu manevî timsali maddileştirerek izah etmekte kolaylık gören Os­manlı müellifleri ‘altın top’, ‘altın elma’, ‘altın hokka’ ve ‘kürre-i lâ’l/yakut top’ gibi elma şeklinde bir takım kızıl kürelerden bahsetmişler ve eski Türklerin ‘Kızıl Elma’ adını taktıkları şehirlerin hepsinde, ya bir saray damının veyahut bir kilise kubbesinin işte böyle bir parlak topla göz ka­maştırdığına ait bir takım tafsilata bile girişmişlerdir. Mesela, Âli Çele­bi Künhu’l Ahbâr’ının henüz basılmamış kısmında Roma şehrine ‘Kızıl Elma’ denilmesini izah için vaktiyle Nûşirevân’ın hazinesinde bulunan bir yakut kadeh içindeki ‘Kürre-i La’l’in bir papaz tarafından aşırılıp Vati­kan’daki Saint-Pierre Kilisesi’nin tavanına asılmış olduğuna dair bir hikâ­ye anlatır.

Kızıl Elma isminin Asya’dan sonra Avrupa tarafında daha nerelere teşmil edilmiş olduğu ayrıca tedkik edilecek mühim bir meseledir.

Herhâlde Osmanlı İmparatorluğu’nu kurup genişletenlerin millî ideal sınırları siyasî haritalarından çok geniştir. Çünkü Viyana, Roma ve Ko­lonya gibi Kızıl Elmalar hiçbir zaman ülkü haritasından devlet harita­sına intikal edememiştir. Bununla beraber bu uzak Kızıl Elmalara karşı duyulan alâkanın ve bunları ele geçirmek için yapılan büyük hamlelerin imparatorluğu genişletmekteki büyük tesirleri de kolay inkâr edilebilecek şeylerden değildir.

Genç Osman’ın Lehistan Seferi’nde bile bu eski Türk ülküsünün baş­lıca âmil olduğu, muasır vesikalara istinaden yazılmış mühim bir eserle sabittir. I. Ahmed, I. Mustafa ve II. Osman devirlerinde İstanbul’da bulun­muş üç Fransız elçisinin evrakına dayanan Madame de Gomez’in 1734’te iki cilt olarak çıkan Histoire d’Osman ismindeki eserine göre ‘Genç Os­man denilen dahi çocuğun Lehistan Seferi; Baltık Denizi’ne çıkmak, ora­da donanma kurup hem Akdeniz’den hem Baltık Denizi’nden Avrupa’yı abluka altına alarak İtalya üzerinden kıtanın ortalarına doğru yürümek imkânlarını temin için açılmıştır. Herhâlde bu heybetli proje, ‘Sultan-ı âlem’in yer yuvarlağına hâlâ bir Kızıl Elma nazarıyla baktığını gösterir.’”

Ömer Seyfeddin merhum da o meşhur hikâyelerinden birinde Kızıl Elma fikrini pek güzel işlemiştir. Ve Ömer Seyfeddin’e göre Kızıl Elma, “Ne Hind, ne Sind, ne Çin, ne Maçin, ne Viyana, ne de Roma’dır. Kızıl Elma, padişahın gitmek istediği, Hakk’ın onu göndereceği yerdir!”

“Kızıl Elma” ile alakalı bu kısa bilgiden sonra hemen ilave edelim ki Kanunî Sultan Süleyman’ın “Pulya Seferi” altı ay, altı gün sürmüş ve bu sefer sonunda Adalar Denizi’ndeki Venedik hâkimiyetine son verilirken Güney İtalya’da Pulya havalisi tahrip olunmuş, bu arada irili ufaklı birçok da ada zapt edilip Naxos dukalığı tâbiiyet altına alınmış, Otranto ikinci defa fetholunmuş, Korfu’ya asker çıkarılarak âsiler tepelenmiş ve böylece yedinci sefer-i hümâyûn “Kızıl Elma”sına (gayesine) ulaşmıştır.

“Kızıl Elma”nın unutulması ise İsmail Hami Bey’in yukarıda adı ge­çen yazı serisinde şöyle anlatılmaktadır:

“Eski Türk nesillerinin bir gün mutlaka varılacağından bahsettikleri Kızıl Elma, Osmanlı inhitatının başlarında artık unutulmaya başlama­sından itibaren çürümeye yüz tutmuştur. Bilhassa azamet devrinde elde edilen Kızıl Elmaların inhitat devrinde birer birer elden çıkması, millî ideal sınırlarını nihayet devlet hududu ile birleştirmiş ve işte o iki hudut birleştiği anda Kızıl Elma büsbütün çürüyüp gitmiştir!”

Kaynak: Yalan Söyleyen Tarih Utansın, sayfa:175-177

YORUM EKLE
YORUMLAR
Hasan BODUR
Hasan BODUR - 1 yıl Önce

KIZIL ELMA ROMA ...

banner36