Kebes'ten Ali Suavi'ye ezeli hikmet!

Son bir kaç yıldır Erzurum'da çok faal bir atölye var. Bu atölyede müthiş bir özveri ve çalışkanlıkla üretilen eserler önce Konya'ya gönderiliyor, Konya'dan da bütün Türkiye'ye yayılıyor.

Kebes'ten Ali Suavi'ye ezeli hikmet!

Son bir kaç yıldır Erzurum’da çok faal bir atölye var. Bu atölyede müthiş bir özveri ve çalışkanlıkla üretilen eserler önce Konya’ya gönderiliyor, Konya’dan da bütün Türkiye’ye yayılıyor. Bu atölyenin ismi Osmanlı Felsefe Çalışmaları. Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü öğretim görevlilerinden bazı isimlerin günyüzüne çıkardıkları Tanzimat sonrası felsefi eserleri, Çizgi Yayınları yayımlıyor. Önce latinize edilen metinler daha sonra sadeleştiriliyor ve tertemiz, neredeyse sıfır hatayla okuyucunun beğenisine sunuluyor.

25042Kimler var bu atölyede?

O dönemi ve o sancılı dönemde yapılan felsefi, düşünsel çabaları küçümseyenler olmakla birlikte, çok önemli çalışmaların yapıldığının somut vesikalarıdır bu eserler. Mesela Ziya Gökalp’ın Felsefe Dersleri 85 yıl aradan sonra günyüzüne çıkarıldı. İlk Türk materyalisti ve natüralisti denen Beşir Fuad’ın Voltaire’i de Çizgi yayınları tarafından çevriyazı ve sadeleştirilmiş haliyle okuyucularla buluşmuş durumda. Fatma Aliye Hanım’ın iki eserinin de bu bağlamda yayımlandığını haber vermiş olalım.

Yaratılışın evrimsel açıklaması!

Osmanlı münevverlerinin sadece bir kısmını değil, bütün düşünce akımlarının eserlerini kapsamaya çalışması da bu atölyeyi önemli kılıyor. Dizi editörü Ali Utku Bey’le yaptığımız uzun bir görüşmede bahsettiği isimler bu atölyenin ne kadar ‘geniş’ olduğunu gösteriyor. Mesela Darü’l-Fünun hocalarından Hoca Tahsin ile Halil Nimetullah’ın yayımlanmış bulunan birer eseri var. Tarih-i Tekvin Yahud Hilkat’te Hoca Tahsin bilimsel bir metodla varoluş ve yaratılışı anlamaya çalışıyor. Tipik bir Cumhuriyet aydını olan ve bazı konularda Cumhuriyet reformlarının ilerisinde radikal fikirleri savunan Halil Nimetullah, 1933’e kadar Darü’l-Fünun’da verdiği Felsefe Dersleri’yle karşımızda.

25043

Bir kitap dört isim

25044Ocak 2011’de okuyucuyla buluşan çok değerli bir kitaptan ayrıca bahsetmek gerekiyor. Ali Utku ve Nevzat H. Yanık’ın birlikte hazırladıkları bu kitapta tam dört isim var. Kitabın merkez metni antik Yunan’a dek uzanıyor. Kebes diye bir düşünür tarafından yazıldığı sanılan bu ahlak-hikmet kitabını evvela İbn Miskeveyh alımlamış. Ali Suavi ise 1863'te Grekçeden Türkçeye çevirmiş. 1873’te de Paris’te Arapça tahkikli neşrini yapmış. Diğer ismiyle İnsan Yaşamının Tablosu’nu ikinci kez Türkçe’ye çeviren ise Manastırlı Mehmet Rıfat’tır.

Sırada tahrip gücü yüksek bir kitap var

Osmanlı Felsefe Çalışmaları şimdiye dek 14 kitabı yayına hazırladı ve Çizgi Yayınları da bunları neşretti. Ama çalışmalar bitmiş değil. Bilakis büyük bir hızla ve heyecanla devam ediyor. Ali Utku’dan öğrendiğime göre yayımlanmaya hazır, tahrip gücü yüksek bir kitap var sırada. Büchner’in Madde ve Kuvvet’i. Baha Tevfik çevirisiyle üstelik. Fakat bu esere Osmanlı münevverleri tarafından pek çok reddiye yazıldığını belirten Utku, bu yüzden bu eserin yayımının hemen ardından reddiyelerinin de yayımlanacağını ilave etti.

25045Sunuşları için bile okunası kitaplar!

Atölyenin çalışmalarının sadece çevriyazı ve sadeleştirme olduğunu düşünenler varsa yanılıyorlar. Her eserin başına o kitabı ve yazarını iyi bilen akademisyenler uzun açıklamalarla hem o çağı, çağın değerlendirmelerini hem de zamanımıza göndermelerini açık ediyorlar. Yani bu kitaplarda büyük bir emek ve birikim var. Örneğin Kebetos Pınaks İnsan Yaşamının Tablosu’nun başında Ali Utku ve Nevzat H. Yanık tarafından yazılmış tam 50 sayfalık bir sunuş yazısı var. Hoca Tahsin’in Tarih-i Tekvin’inin başında da Remzi Demir ve Bilal Yurtoğlu tarafından kaleme alınmış önemli bir sunuş yazısı var. Ankara Üniversitesi Dil Tarih’de hoca olan Remzi Demir Voltaire’in de başında önemli tesbitlerde bulunmuş. Cumhur Aslan’ın Halil Nimetullah hakkında yazdığı yazının başlığı bile kışkırtıcı: Pozitivist, Sekülarist ve Anti-Osmanlıcı Bir Düşünür. Ayrıca bu aydınlatıcı yazının 60 sayfadan fazla olduğunu da belirtmeden geçmeyelim.

25046Hangi sorulara cevap bulabiliriz?

Türkçe bir felsefe geleneği var mı? Olabilir mi? Seleflerimiz neleri, nasıl anlatmışlar? Nasıl bir dil ve mantık-metod geliştirmişler? Neler değişmiş, neler aynı kalmış? Aydınlanma ve Batı hayranlığı veya bu felsefi-kültürel geleneği aşma çabaları nasıl seyretmiş? Biz, bize bıraktıkları eserlerden neleri alımlayabiliriz? Bu ve bunun gibi soruların cevaplarını arayanların kaçırmamaları ve uğramaları gereken bir ‘atölye’ bu. Bu atölyede çalışanlar uzun bir dönemin sancılı, didik edici, sorunlu, toptancı, eleştirel, kafa yorucu, intihara sürükleyici… müktesebatıyla bizleri selamlıyorlar. Ben yavaş yavaş selamlarına karşılık vermeye çalışıyorum. Bakalım siz ne yapacaksınız?

 

Mustafa Nezihi okumaya başladı.

YORUM EKLE

banner36