Hangi acemi hayatın sürgünüsün ey kalbim.
Yaban bir arzuhâldir; kekeme dualarım.
Söyle!
Hangi şiirin yarım kalan dizesi gülüşlerin?
Ve hangi aşk, ilk evidir kırık kalbimin.
Tut elimden ey kalbim, kaldır beni yeniden; bahardır kapımıza gelen.
Sev beni ey Tanrım çok sev; gönlümün sesidir, dilimden dökülen.
Her gönül, sığınacak sakin bir limana muhtaç, bekler durur kuytusunda ömrünün. Fırtınanın ortasında, rüzgâr gönlünü her yorduğunda ve dalgaların kıyasıya dövdüğü gecelerde, gidip güvenli bir iskelede nihayetlendirip yorgunluğunu, çekilmek ister sakin koyuna sevdiğinin. Gönül, gönlünü yaslayabileceği bir dayanak, bir gizli bahçe bulma muradındadır. Her ne olursa olsun; sonunda hep birlikte rengarenk güller derdikleri.
Her yalnız ruh, cennetini arar; dünya bahçelerindeyken henüz. Bahçelerinde kendini unutup süzülüp kaybolabileceği bir gülşen, bir serin vaha.
Ve bir gün hiç gidemeyecekleri bir hayale birlikte akıp, duruldukları coşkun bir ırmak olmaktır muradları. Bir servinin gölgesinde rüzgârın saçlarını taradığı sessiz ikindilerde, söylenmemiş bir cümle olurlar gözbebeklerinde birbirlerinin. Tebessümleri kaçak göçek, gülüşleri yarım, gamzeleri öksüz, kaybolup kalmıştır, temiz yüzlerinde.
Bir yayla evinde, bir sedirin ucunda emaneten oturdukları, bir gece yarısında içilen çayın tükenen demi, yüreklerinin susmayan sesini bulurlar öylece.
Kimileri gönüllerinin gürültüsünden birbirlerinin seslerini hiç duyamadıkları iki hırçın kalp olurlar; birlikte ayrı seslere susayan, ayrı türküleri söyleyen dilleri yorulur, mecalsiz kalır. Birbirlerinin gözlerinin içindeyken bakışları her daim; gönüllerine inemez, kaybolur, çetrefilli yollarda bir türlü buluşamaz, muhataplarına çıkmaz bir türlü sarp yokuşları.
Birbirlerinde cenneti özleyenler, hiç dinmeyen fırtınalarında kaybolup bir türlü sekinete ulaştıramadıkları o yürüyüşleri, kayboluşları, nedendir taşıyamaz gönüllerini bir türlü cennet bahçelerine. Hep bir didişme, hep bir kargaşanın kollarında kalıp düğümlenmişlerdir adeta. Kimi inadının esiri, kiminin aklı hiç söylenmemiş cümlelerde mühürlü adeta.
Yalnız ve yorgun başlar bir omuz ararlar kendilerine. Usulca kalıp, orada unutabilecekleri her şeyi, tüm kederlerini. Uzun süre kaybolmak isteyebileceğin, bir gizli kaçıştır o omuz. Bir müddet gözyaşlarına bir eş, nefesine bir nefes olacak koca bir omuz.
O sakin diz aranır her daim; başını dünyanın türlü seslerinin tümüne kapatabildiğin türden bir mucize. O sessizlikte kaybolmaktır bütün istenilen, üç beş dakika da olsa.
Susup kalmaya hasretler, birbirlerinin gözlerinde kalsın isterler dakikalarca. Birikmiş onca yılın hüznü ve ağırlığı ile.
İnsan diler ki Allah’tan; bir el olsun, tutsun yaralı gönlünü. İyileştirsin, ilaç olsun, merhem olsun yaraları, kendi yaralarına. Değil mi ki aynı yaralardan kanıyor yürekleri, şifası aynı yakarıştan, aynı dilden, aynı duadan olsun.
Ve kalbindeki yükleri taşıyamayıp; tükendiğinde artık yokuşlarda, bir dayanak olsun kolları yorgun bedenine, nefesi nefesine yoldaş sayılsın.
Sesi, sözü, latifesi, bir sıcak gülüşü, susamış diline, damağına bir cennet ırmağı olsun, zemzem suyu sayılsın.
Her nefes, kendine bir yoldaş bulmak, ses olmak ister. Sesinin aksine, yankısına tutunmak, hikâyesine tanık tutmak, kederine şahit bulmak ister. Kalbinin yorgun izlerine katmak ister bir diğerini. Dünya yolculuğunda bir eş, meşakkatli adımlarına bir seda olsun ister. El ele, gönül gönüle yürüdükleri o yollar.
Bir yuva olmaktır bir gönle yarenlik etmek. Işıksız, karanlık kalbin odalarına bir kandil olmaktır. Işısın ister onun sevgisiyle gözlerinin içi ışıl ışıl.
Gizlediğin ne varsa ona dair, bir bakışı ile ayan beyan olabilmektir sevdiğine. Ve kelimelere tutunmadan da konuşabilmektir saatlerce.
Ne kalbinin kuytusunda içten içe büyüyen yalnızlığın, ne dizlerinin ferinin tükenişi, ne gözlerinin gurbeti, ne sakin koylarda yıllardır demirlediğin yelkenli misali cümlelerin, ne bitmeyen yokuşlarda nefesinin tükenmesi, ne yorgun, titreyen ellerin onun yokluğunda. Ne tükenmesi artık kalbinin mecalinin ve ışığının zamanla. Hepsi geçer, her biri unutulur, gider aniden.
Gönlünün yuvası, nicedir dünya gözü ile görmediğin cemalidir sevdiğinin. Ve billur sesi ile "Nasılsın, iyi gördüm maşallah" deyişidir. Bu manzara söyleyiverin a dostlar şiir değil de nedir?
Öznur Görür Kısar