Namazın kılınış şeklinde kadınların erkeklerden bazı noktalarda ayrılmasının sebebini soran birçok okuyucu mesajı aldım. Soru metinlerini tek tek zikretmek yerine ortak noktayı zikretmek daha uygun olacak: Kadınların, namazın bazı hareketlerini erkeklerden farklı yapmasının dayanağı nedir? Bu hususta hadis var mıdır?
Cevap:
Gerek Kur’an’ın gerekse Sünnet’in, kadınların tesettürüne özel bir önem atfettiği hepimizin malumudur. Namazda kadınların bazı hareketlerinin erkeklerden -kısmi olarak-farklılık göstermesinin temel sebebi de budur. Zira namaz dışında mütesettir (tesettürlü, örtülü) olması hassasiyetle istenen müslüman kadının, Rabbinin huzurunda bu noktaya daha fazla dikkat göstermesi tabiidir. Bu sebeple İbn Hibban, kadının evinin en gizli mekânında kıldığı namazın diğerlerine göre daha sevaplı olduğunu ifade eden hadisi[1] naklettiği babın başlığını aynen şöyle koymuştur: “Kadının Namazı Ne Kadar Gizli/Örtülü Olursa Ecrinin de O Kadar Büyük Olacağının Beyanı.”[2]
Ve yine bu sebeple İbn Abbas’a (r.a.) kadının namazının nasıl olması gerektiği sorulduğunda, “Derli toplu ve gizli” cevabını vermiştir.[3]
Bilindiği gibi namazın rükünlerinde (namaz esnasında mutlaka yerine getirilmesi gereken hususlarda) kadın ile erkek arasında temelde herhangi bir farklılık yoktur. İftitah tekbiri, kıyam, kıraat, rüku vd. hususların farziyeti erkek için de kadın için de geçerlidir. Farklılık sadece kısmi olarak şekli bazı noktalarda öne çıkmaktadır. İftitah tekbiri alırken ellerin nereye kadar kaldırılacağı, kıyamda ellerin bağlanış tarzı ve yeri, rüku ve secde ediş tarzı, teşehhütte oturuş biçimi... böyledir.
Bildiğim kadarıyla kadınların namaz kılarken erkeklerden farklı olarak hangi noktalara riayet edecekleri, Efendimiz (s.a.) tarafından tafsilatlı olarak açıklanmış değildir. Bu hususta, Sahabe’den ve sonraki nesillerden gelen uygulama ve fetvalar bulunmaktadır. Belli başlılarını zikredecek olursak:
İftitah Tekbiri: Kadınların, namaza başlarken ellerini kulak hizasına kadar değil, sadece omuz veya göğüs hizasına kadar kaldıracağı konusunda Sahabe’den Vail b. Hucr (r.a.) kanalıyla nakledilmiş merfu (Efendimize (s.a.) dayanan) bir rivayet mevcut ise de[4] senedindeki Ümm Yahya bt. Abdilcebbar isimli kadın hakkında el-Heysemi herhangi bir bilgi bulamadığını söylemiştir.[5] Dolayısıyla bu rivayet zayıftır. Ancak Sahabe’den Ümmü’d-Derda (r.anha) ve Tabiun’dan da Atâ, ez-Zührî, Hammad gibi isimlerden bu rivayetin delaletini destekleyen uygulama ve fetvalar nakledilmiştir.[6] Değindiğim zayıf hadisin bu uygulama ve fetvalarla kuvvet bulacağını ve kadınların iftitah tekbirindeki uygulamasının nakli bir temeli bulunduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Kıyam: Kadınların, kıyamda dururken ellerini göğüslerinin üstünde bağlayacağı konusunda herhangi bir rivayete muttali olabilmiş değilim. Araştırabildiğim kaynaklar kadınların erkeklerden farklı olarak ellerini göğüsleri üzerinde bağlayacağını belirtirken yalnızca bunun “tesettüre daha uygun” olacağını söylemekle yetinmektedirler.
Rükû: Araştırabildiğim kadarıyla bu konuda da Efendimizden (s.a.) nakledilmiş sahih bir rivayet mevcut değildir. Kadınların rükûda kollarını yana açmaksızın -erkeklere göre daha toplu bir şekilde- rükû edeceğini belirten ulema, bunu da “tesettüre uygunluk” ilkesine dayandırmıştır.
Secde: Kadınların secdede nasıl hareket edeceği konusunda Efendimizden (s.a.) nakledilmiş iki rivayet vardır. el-Beyhaki bunların her ikisinin de zayıf olduğunu söylemiştir.
Bu rivayetlerden birinde Efendimizin (s.a.), kadın namaz kılarken (oturuşta) uyluklarını birbiri üzerine koyması ve secde ettiği zaman karnını uyluğu üzerine koymasını söylediği nakledilmiştir. el-Beyhaki -dipnotta belirttiğim yerde- bu rivayeti, senedindeki Ebu Muti el-Hakem b. Abdillah el-Belhi sebebiyle taz’if etmiş (zayıf olduğunu söylemiş)tir.
Bu zat, “İmam-ı Azam’ın Beş Eseri” adıyla dilimize çevrilmiş olan risalelerden el-Fıkhu’l-Ebsat’ın ravisidir. Hadis tenkitçileri, onun hakkında oldukça ağır cerh ifadeleri kullanmıştır. Bununla birlikte dipnotta belirttiğim yerde ez-Zehebi onun hakkında şöyle der: “İbnu’l-Mübarek onu, dindarlığı ve ilmi mevkii sebebiyle ta’zim ve tebcil ederdi. (...) Re’y konusunda basiret sahibi, şanı büyük bir allame idi.”
Cerh-ta’dil alimlerinin Ebû Muti’ el-Belhi hakkındaki ağır sözlerinde -ki birçoğunun onun hakkında “Cehmi idi”, “Mürcii idi” gibi ifadeler kullandığı dikkat çekiyor- itikadi meşrep farklılığının etkisini görmemek mümkün değil... Değil mi ki imam Ebu Hanife ve Hanefi mezhebinin diğer büyük imamları dahi benzeri bir saikle taz’if edilmiştir?
Sonuç olarak söz konusu rivayetin Ebû Muti’ el-Belhi hakkındaki yanlı cerh ifadeleri sebebiyle zayıf sayıldığını söylemek mümkün ise, hadisin bu konuda ihticaca elverişli olduğunu söylemek de mümkündür... el-Beyhaki’nin taz’if ettiği diğer rivayet ise zayıf olduğu konusunda Cerh-Ta’dil otoritelerinin ittifak ettiği Atâ b. Aclan isimli ravi kanalıyla gelmiştir. Bu ravinin durumu sebebiyle o rivayetin zikrinden sarf-ı nazar edeceğim.
Kadının secde ediş tarzı hakkında ayrıca aşağıdaki nakilleri görüyoruz:
- Hz. Ali’nin (r.a.) şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Kadın secde ettiği zaman yere kapansın ve uyluklarını toplasın (vücuduna bitiştirsin).”
- İmam Ebu Hanife’nin hocasının hocası İbrahim en-Neha’i de (Tabiun’dandır) aynı tarzda hüküm vermiş, “Kadın secde ettiği zaman uyluklarını toplasın ve karnını uylukları üzerine koysun” demiştir. Kendisinden bu konuda yapılan bir diğer nakil de şöyledir: “Kadın secde ettiği zaman karnını uyluklarına yapıştırsın; kalçasını yukarı kaldırmasın ve erkeğin kollarını açıp yayıldığı gibi yayılmasın.”
Yine Tabiun’dan Mücahid’in de erkeğin, secde ederken karnını kadınların yaptığı gibi uylukları üzerine koymasını mekruh gördüğü nakledilmiştir. Bu konuda Tabiun’dan ve daha sonraki kuşakların imamlarından, bunlara benzer hayli kaviller nakledilmiş ise de bu kadarı maksadı ifadede yeterlidir. Beyhaki şöyle der: “Kadının namaz ahkâmında erkekten ayrıldığı yerler, kadının tesettüre riayeti ilkesine racidir. Kadın, her durumda kendisi için tesettüre en uygun şeyi yapmakla memur ve mükelleftir...”
Sana Dinden Sorarlar
Ebubekir Sifil
[1] Ebu Davud, "Salat", 53, Ibn Huzeyme, III, 94-6
[2] İbn Hibban, el-Ihsan, V, 595
[3] İbn Ebi Şeybe, el-Musannef, 1, 302
[4] et-Taberani, el-Mu’cemu’l-Kebir, XXII, 19-20
[5] el-Heysemi, Mecma’u’z-Zevaid, 11, 272; IX, 624
[6] el-Buhari, Kurratu’l-Ayneyn, 22; İbn Ebi Şeybe, el-Musannef, 1, 270; el-Ayni, el-Bindye, II, 197