Kabir suali Müslüman, Münafık, Kâfir herkese mi sorulacaktır, yoksa sadece müminle münafığa mı?

İslam ilim geleneğinde Selefî akımın temsilcilerinden biri olan İbn Kayyim el-Cevziyye’nin “Kitabu’r Rûh” kitabında, ruh gerçeği etrafında akla gelebilecek neredeyse her soruya bir cevap sunmakta, Kitap ve Sünnetle gelen bilgileri esas alarak kendisine ulaşan İslam düşüncesi birikimini değerlendirmekte ve bir sonuca bağlamaktadır.

Kabir suali Müslüman, Münafık, Kâfir herkese mi sorulacaktır, yoksa sadece müminle münafığa mı?

Ebu Ömer b. Abdulberr, “Kitabu’t Tahmid”de der ki: “Bize kadar gelen delillerden, kabir sualinin, ehl-i kıbleye mensup, kelimeyi şehadeti getirenlere; Müslüman ve münafığa sorulacağı anlaşılmaktadır. Batıl inançlı, inkârcı kâfire; Rabbinden, dininden ve peygamberinden sorulmaz. Bu sorular Müslümanlara mahsustur. Allah, iman edenlere imanlarında sebat kılmaları için yardım eder, batıl yolda olanların ise ayaklarını kaydırır.”[1]

Kur’an-ı Kerim ve sünnet ise bu iddianın aksine kabir sorgusunun hem kâfire hem de mümine olacağını bildirmiştir

Bununla ilgili olarak Yüce Allah, “Allah, iman edenlere, dünyada ve ahirette daima sabit bir söz üzerinde kalmaları için sebat ihsan eder, zalimleri ise hak yoldan saptırır. Allah dilediğini yapar.”[2] buyurulmaktadır. Sahih’te, bu ayetin: “Rabbin kimdir, dinin nedir, peygamberin kimdir?” diye sorulduğunda kabir azabıyla ilgili olarak nazil olduğu bildirilmektedir.[3]
Sahîhayn’da Enes b. Malik’ten Resulullah’ın (s.a.) şöyle buyurduğu nakledilir: “Kul kabre konunca başından ayrılan dostlarının ayak seslerini duyar...” Buhârî’de şu ziyade vardır: “Kâfir ve münafığa gelince ona sorulur: ‘Şu adam hakkında ne dersin?’ Münafık ya da kâfir: ‘Bilmiyorum. Ben de insanların buna söylediğini söylüyorum.’ der. Bunun üzerine ‘Demek bilmiyorsun?’ denir ve demir tokmakla kafasına öyle vurulur ki çığlığını insan ve cin dışında her şey duyar.” Buhari’de geçen hadis böyledir.[4]

Bu hadisi, Ebu Said el-Hûdrî’den, İbn Mâce ve Ahmed b. Hanbel de rivayet etmiştir.[5] Ebu Said el-Hudrî der ki:
“Resulullah’la beraber bir cenazeye iştirak etmiştik. Resulullah buyurdu ki: ‘Ey insanlar, bu ümmet, kabirlerinde azap, ceza görmektedirler. Kişi kabre konup dostları başından ayrılınca ölüm meleği elinde demir tokmakla gelir ve ‘Şu adam hakkında ne diyorsun?’ der. Kabirde yatan kişi mümin bir kimse ise ‘Şehadet ederim ki Allah’tan başka bir ilah yoktur. O’nun ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki Muhammed Allah’ın kulu ve resulüdür’ der. Melek de: ‘Doğrusunu söyledin’ der ve kabirden cehenneme bir kapı açarak: ‘Rabbine küfretseydin kalacağın yer burası olacaktı.’ der. Yok eğer kabirde yatan kâfir veya münafık ise meleğin: ‘Şu adam kimdir?’ sorusuna, ‘Bilmiyorum ki” der. O zaman: ‘Demek bilmiyorsun, doğruyu bulamamışsın’ denir ve kabrinden cennete bir kapı açılarak: ‘Rabbine iman etseydin burada kalacaktın. Ama O’na küfrettin: O da sana burayı yasak etti’ denir. Sonra cehenneme bir kapı açılır. Bu kişinin kafasına, melek öyle bir tokmak vurur ki insan ve cinden başka her şey onun çığlığını duyar.”

Resulullah bunları anlattıktan sonra sahabeden biri: “Ey Allah’ın Resulü, ölüm meleği kimin başına gelse o kişi korkar, titrer.” deyince Allah Resulü: “Allah, iman edenleri, dünyada da ahirette de sağlam sözde sabit kılar. Zalimleri de saptırır. Allah, dilediğini yapar.” ayetini okudu.
Kabir azabı, uzunca olan Berâ b. Âzib[6] hadisinde şöyle anlatılır: “Kâfir bir kimse dünyadan ayrılıp ahirete gideceği zaman ellerinde demir çengeller olan melekler gelir.” Berâ, hadisi: “Sonra ruhu kabirdeki bedenine gönderilir” bölümüne kadar rivayet eder. Başka bir rivayette “kişi kâfir ise ölüm meleği gelir, başına oturur” şeklinde geçmektedir. Bu rivayet şöyle devam eder: “Bu kötü ruh kime aittir? der. En kötü ismini kullanarak, ‘filanca adamdır’ derler. Ruh dünya semasına varınca semanın kapısı kapanır ve kafasına gökten taş atılır.” Resulullah, bu kısmı anlatınca şu ayeti okudu: “Kim Allah’a ortak koşarsa o, sanki gökten düşmüş de kendisini kuş kapıyor veya rüzgâr onu uzak bir yere sürüklüyor gibidir.”[7] Bu ayeti okuduktan sonra Allah Resulü sözünü şöyle sürdürür: “Ruhu, cesedine gönderilir. Azarlayıcı iki tane korkunç melek gelir, azarlayarak yanı başına otururlar. Adama sorarlar: ‘Rabbin kim?’ Adam: ‘Ne? Bilmiyorum ki!’ der. Melekler de: ‘Demek bilmiyorsun!’ derler. İkincisinde: ‘Size gönderilen şu peygamber necidir peki?’ diye sorarlar. Adam da: ‘İnsanların O’na peygamber dediklerini duydum, fakat ben bilmiyorum.’ deyince melekler: ‘Demek bunu da bilmiyorsun?’ derler. Adamın verdiği cevaplar: ‘Allah, zalimleri saptırır. Allah dilediğini yapar.’ ayetinin gerçekleşmesidir.” buyurur.

Kur’an ve sünnet literatüründe facir kesinlikle kâfiri de içine alır

Mesela, ayet-i celile de: “Salihler, nimeti çok olan cennettedirler. Facirler ise pek kızgın cehennemdedirler.”[8] ve “Hayır, facirlerin kitaplarında cehennem derecesine gidecekleri yazılıdır.”[9] buyurulmaktadır.

Berâ hadisinin bir rivayetinde de şöyle buyrulur: “Kâfir dünyadan ayrılıp ahirete gideceği zaman yanlarında ateşten elbiseler, katrandan gömlekler olan kızgın korkunç melekler gelirler ve ona kızarlar. Adamın ruhunu yaş yünden çok dikenli şişin çıkarıldığı gibi bedeninden çıkarırlar ve yerde ve gökte bulunan bütün melekler adama lanet ederler.”

Hadis şöyle de rivayet edilir: “Kabre konan kişi, mezarından ayrılanların ayak seslerini duyar. Kabirde adama şunlar sorulur: ‘Rabbin kim? Dinin nedir? Peygamberin kimdir?’ Buna cevap olarak: (Kabirde yatan kâfir kişi) ‘Bilmiyorum’ deyince melekler: ‘Demek bilmiyorsun!’ derler.” Hadis böyle sürüp gider. Bunu; Hammad b. Seleme, Yunus b. Habbab’dan, o da Minhal b. Amr’dan, o da Zâzân’dan, o da Berâ’dan rivayet eder.

İsa b. Müseyyeb,[10] Adiyy b. Sabit’ten, o da Bera’dan rivayet ettiği bir hadiste şöyle anlatılır: “Resulullah’la birlikte Ensar’dan birinin cenazesine iştirak ettik...” Bu uzun hadisi şöyle sürdürür: “Kâfir bir kimse dünyadan ayrılıp ahirete gideceği zaman, yanlarında cehennem kefeni ve tabutu olan bir grup melek ruhunu almak için gelir.” Bu kısmı da rivayet ettikten sonra devamında: “Ruhu, cesedine gönderilir. Sonra tırnaklarıyla yeri didik didik eden, saçlarıyla arzı iyice karıştıran, sesi şiddetli gök gürültüsünü, gözleri de göz kamaştıran şimşek gibi Münker ve Nekir adında iki melek gelir. Kabirde yatan adama: ‘Rabbin kimdir?’ derler. Adam da: ‘Bilmiyorum ki!’ deyince kabirden bir ses gelir: ‘Demek bilmiyorsun!’ Sonra kafasına demir çubuk vurulur. Doğuda batıda bulunanlar bir araya gelse buna engel olamaz. Ayrıca kemikler birbirine girecek ölçüde kabri de daraltır.” Ve hadisin devamı. Ahmed b. Hanbel Müsned’inde, Ebu’n-Nadr Hâşim b. Kasım, İsa b. Müseyyeb yoluyla aynı hadisi rivayet etmektedir.

Muhammed b. Seleme, Hasîf, Mücahid ve Berâ yoluyla gelen bir hadiste de: “Ensar’dan bir adamın cenazesinde iken Resulullah çıkageldi.” Berâ hadisi şuraya kadar getirir: “Resulullah dedi ki: Kâfir bir kimse kabre konunca Münker ve Nekir adında iki melek gelir. Adama sorarlar: ‘Rabbin kimdir?’ Adam: ‘Bilmiyorum’ deyince melekler: ‘Demek bilmiyorsun!’[11] derler.” Ve hadisin devamını zikreder.
Bilcümle Berâ b. Âzib’dan gelen çoğu rivayette kesinlikle: “Kâfire gelince” ibaresi geçmektedir. “Facire gelince, münafık ve henüz imandan şüpheli olana gelince” şeklinde rivayetler olsa da bu bir kısım ravinin şüphesidir. Hadiste, Resulullah’ın böyle dediğini bilmiyorum demişlerdir.

Hadiste, geçen kâfir ya da facir ifadelerini rivayet ederken şüpheye düşmeyenlerin rivayeti -çünkü böyle rivayet edenler çoktur- şüpheli rivayet edenlere tercih edilir. Ayrıca bu iki rivayet arasında tenakuz da yoktur. Kâfir gibi münafık da sorguya çekilecektir. Allah, iman edenlere sebat verirken kâfir ve münafık zalimleri saptıracaktır.

Ebu Said el-Hudrî, “Resulullah’la bir cenazeye iştirak ettik.”[12] kısmını zikrettikten sonra Resulullah’tan nakleder: “Eğer kabirde yatan kişi kâfir ya da münafık ise: ‘Şu adam hakkında ne diyorsun?’ diye sorulur. O da: ‘Bilmiyorum’ der.” Anlaşıldığı üzere buradaki sual, kâfir ve münafığa sorulmaktadır.

Ebu Ömer’in: “İnkârcı, batıla düşmüş kâfirden, Rabbi ve dini sorulmaz!” iddiasına şöyle cevap veririz: “Bu iş böyle değil. Belki de sorguya çekilecekler arasında en önde gelenler bunlardır.”
Kur’an-ı Kerim’de Allah Teâlâ kâfirin sorguya çekileceğini bildirmiştir. O gün onlara seslenerek: “Resullerin davetine neyle karşılık verdiniz.” denir.[13] Diğer bir ayet-i celilede: “Rabbine yemin olsun ki hepsine yaptıklarından sual soracağız.”[14] ve: “Kendilerine resuller, gönderilenlere ve resullere soracağız.”[15] buyurulmaktadır. Kıyamet günü sorguya çekilecekler, yattıkları kabirlerde nasıl sorguya çekilmesinler. Bu işler, Ebu Ömer’in dediği gibi değildir.

Kitabu’r Ruh

İbni Kayyim el-Cevziyye

DİPNOTLAR:

[1] Buraya kadar olan kısım İbni Abdilberr’e aittir. Buradan sonrası da İbni Kayyım’ın kâfirlerin kabir azabı göreceklerine dair İbni Abdulberr’e yaptığı itirazlardır.

[2] İbrahim Suresi, 27

[3] Buhari, Müslim ve diğerleri rivayet etmişlerdir. Hadisin lafız ve rivayet yolları için bkz. İbni Kesir Tefsiri, c. 2, s. 531; İsbatu Azabi’l Kabr, s. 27-32

[4] Ahmed, Buhari, Müslim, Ebu Davud ve Nesai Enes’ten rivayet etmişlerdir. bkz. Sahihu’l Câmi

[5] İbni Mace'de hadisi bulamadım. Ahmed b. Hanbel’in senediyle rivayet ettiği hadis hakkında Hafız İbni Kesir der ki: “Bu senette bir sakınca yoktur. Abbad b. Raşid et-Temimi’den bazıları zayıf görmekle beraber Buhari, muttasıl rivayet etmiştir. İbni Kesir Tefsiri, c. 2, s. 533. Ben derim ki: “İbni Hacer, et-Takrib’de Abbad hakkında ‘doğru birisi olmakla beraber vehimleri vardır’ der. Bundan önceki hadise bakılacak olursa Abbad b. Râşid’in durumu iyidir. Allah iyisini bilir.”

[6] Hadis sahihtir.

[7]  Hac Suresi, 31

[8] İnfitar Suresi, 13

[9] Mutaffifin Suresi, 7

[10] İsa b. Müseyyeb’in zayıf bir ravi olduğu geçti.

[11] Ravi Hasif hakkındaki kanaatler yukarıda geçti. Ben derim ki Berâ hadisi sahihtir. Şeyh Elbani hadisin sahih ziyadelerini bir yerde toplamıştır, bkz. Ahkâmu'l Cenaiz, s. 156

[12] Hasen bir hadistir. İyisini Allah bilir.

[13] Kasas Suresi, 65

[14] Hicr Suresi, 92

[15] Araf Suresi, 6

YORUM EKLE