İyilik iyileştiricidir

Dünya zorluklarla dolu bir yer, bir sınanma ve öğrenme diyarı. Bu zorluklarla baş etme ve mutlu, huzurlu, dengeli bir yaşam sürme çabası ise insanoğlu için kadim bir çaba. İnsan bu çabayla sürekli olarak ya bir şeylere sabreder ya bir şeylere şükreder hâlde. Ne zorlukları ortadan kaldırmak mümkün ne de güzellikleri daimi kılmak. Ancak zorluklarla baş etmek de güzellikleri artırmak da bizim elimizde. Nasıl mı dersiniz? Hatice Rümeysa Işık yazdı.

İyilik iyileştiricidir

İyilik ve psikolojik iyi oluş

Mutlu ve huzurlu bir yaşam sürmek bilinenin tam aksine “rahat bir hayat sürmek için kişisel konforun sağlanması” ile değil; çoğu zaman kendi rahatını ikinci plana alarak insanlara yardım etmekle mümkündür. Günlük tabirle mutlu, huzurlu bir yaşam sürmek; psikolojide psikolojik iyi oluş olarak tanımlanır. Psikolojik iyi oluş, daha iyi hissetme ve işlevsel bir yaşam sürmek anlamına gelir. Bu kavram, sadece herhangi bir hastalık veya psikolojik rahatsızlığın olmayışı değil, anlamlı bir yaşama sahip olma, başkalarıyla iyi etkileşim içinde olma ve hayatının gidişatında kontrol sahibi olduğunu hissetme durumunu ifade eder.

İyilik ise psikoloji literatüründe prososyal davranış olarak karşımıza çıkar. Prososyal davranış yardım etmek, paylaşmak, bağış yapmak, önemsemek ve teselli etmek gibi öncelikle başkalarına fayda sağlamayı amaçlayan gönüllü davranışlar olarak tanımlanmaktadır. Araştırmacılar, prososyal davranışın sağlık, sosyal uyum, yaşam doyumu ve psikolojik iyi oluş gibi faktörlerde önemli bir rolü olduğunu bulmuşlardır.

Prososyal davranışlar, psikolojik iyi oluşu artırmakla birlikte çeşitli nedenlerle stres yani zorluk yaşayan bireyler için etkili bir başa çıkma stratejisidir. Yapılan bir çalışmada, bir günde yapılan prososyal davranışın, stresin genel ruh sağlığı üzerindeki etkilerini hafiflettiği sonucuna ulaşılmıştır. Yani iyilik yapmak yaşam kalitemizi artırmakla kalmayıp yaşadığımız zorluklarla başa çıkmamıza da yardımcı olur. Peki, prososyal davranış zorluklarla başa çıkmamıza nasıl yardımcı olur? Bilim insanları bununla ilgili çeşitli fikirler öne sürmektedir.

Bu fikirlerden ilki, prososyal başa çıkmanın stresin ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini çeşitli psikolojik yollarla engelleyebileceğidir. Başkalarına yardım etmek, kişinin dikkatini yaşamındaki diğer zorluklardan uzaklaştıracaktır ve ayrıca kişinin anlam, amaç ve öz yeterlik duygusunu artıracaktır. Ek olarak, zorluklarla insanlarla ilişki kurarak ve onlara yardım ederek başa çıkmanın vücudun stres tepkisinin düzenlenmesinde yer alan biyolojik sistemleri etkilediği varsayılmaktadır. Özellikle oksitosin hormonunun- bağ kurma ve sakinleşmeyi sağlayan hormon- strese karşı fizyolojik ve duygusal tepkileri düzenlerken korku ve sıkıntı gibi duyguları azaltarak insanlara yakınlaşma davranışını teşvik ettiği düşünülmektedir. İnsanlara yakınlaşmak ve yardım etmek ise beynimizdeki ödül devresini aktive eder ve iyilik yaptığımızda bundan zevk alırız. Böylelikle insanlara yardım etme motivasyonumuz oluşur ve giderek artar. Prososyal davranışlar ve merhamet duygusu sinir sistemimizde de farklılıklar oluşturur. Zorlandığımız zamanlarda bedenimiz uyarılmış bir hâle geçer. Böyle anlarda sempatik sinir sistemimiz aktif olur ve yoğun bir huzursuzluk hissederiz. Merhamet hisseden bireylerde ise vücudun huzursuz olduğu sempatik sinir sisteminin aktivasyonunun aksine, sakinleştiğimizde ortaya çıkan parasempatik sinir sistemi aktivasyonu görülmektedir. Buradan hareketle insanlara ne kadar çok merhamet eder ve iyilik yaparsak o kadar sakin, dingin, huzurlu bir yaşam süreceğimizi söyleyebiliriz. Özetle, prososyal davranışlar bireylerin psikolojik iyi oluşlarını artırmakta ve çeşitli yollarla stresle baş etmelerini kolaylaştırmaktadır.

Travmatik yaşantılar

Öte yandan prososyal davranışlarla yakından ilişkilendirilen kavramlardan biri de travmadır. Özellikle 6 Şubat’ta hepimizi derin bir sarsıntıyla uyandıran depremin ardından travma kavramı çok yakından gündemimize girdi. Psikolojik travma dediğimiz şey gerçek bir ölüm veya ölüm tehdidi, ciddi yaralanma veya cinsel şiddete maruz kalınması sonucu kişide bilişsel, duygusal, fiziksel ve davranışsal anlamda zorlayıcı belirtilerin meydana gelmesidir.

Travma hem yaşandığı anda hem de sonrasında insanı psikolojik olarak zorlayan ciddi bir durumdur. Bununla birlikte bir travma psikolojik açıdan her zaman yaralayıcı olmak zorunda değildir. Nadir olmayan bir biçimde çoğu insan yaşadığı bir travmadan sonra olgunlaşabilir. Travma sonrası büyüme dediğimiz bu durum hayata karşı daha büyük bir isteklilik, öncelikleri değiştirme algısı, diğer bireylerle daha yakın ilişkiler kurma, daha büyük bir kişisel güç, bireyin hayatındaki yeni olanakları fark etmesi ve manevi gelişim gibi durumları içerir. Travma sonrası büyümenin yanı sıra prososyal davranışların travmayla olan ilişkisi de dikkat çekmektedir. Yapılan bir çalışmada, yaşamları boyunca daha fazla travma yaşamış olan bireylerin daha çok prososyal davranış sergiledikleri bulunmuştur. Bu anlamda travmanın bireyleri, insanların acılarına ve ihtiyaçlarına daha duyarlı hâle getirdiğini söylemek mümkündür. Bununla birlikte, travmadan kurtulan kişiler arasında prososyal davranışlarda bulunanların psikolojik olarak daha iyi oldukları sonucuna ulaşılmıştır.

Deprem bölgesinde doğrudan olayı yaşayan ya da yardıma gittiği için dolaylı olarak etkilenmiş kişilerin insanlardan kopma, yalnız kalma istekleri yoğun olabilir. Ayrıca bu sosyal izolasyon, travmanın en önemli ilacı olan sosyal desteği almayı zorlaştırıp çökkünlüğe yol açabilir. Bu anlamda yukarıdaki araştırma sonuçlarından da yola çıkarak, mümkün olduğunca insanlarla bağ kurmanın ve onlara yardım etmenin bir anlamda kişilerin kendilerine yardım etmeleri anlamına geldiğini söylemek mümkündür.

İyi olmak için iyilik yapılır mı?

İyilik her koşulda insanı iyileştiren bir şeydir. Gel gelelim “İyi hissetmek için iyilik yapılır mı? İyiliğin ardındaki niyet ne olmalıdır?” sorusuna. Bu derin bir tartışma konusudur. Bununla birlikte niyetimize yön veren şey büyük oranda değer yargılarımızdır. Değerlerimiz de inançlarımızdan bağımsız düşünülemez. Müslümanlar için en üst değer ihlas, yani kulun bütün davranışları ve sözlerinde sadece Allah’ın hoşnutluğunu gözetmesidir. Buradan hareketle bir Müslüman için iyilik ancak Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için yapıldığında kemalini bulur. Nitekim hadis-i şerifte “Allah, ancak samimiyetle sadece kendisi için ve rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder.” (Nesâî, Cihâd, 24) buyurularak niyetin önemine dikkat çekilmiştir. Dolayısıyla inanan bir kimse için iyiliğin psikolojik faydalarının motivasyon aracı olabileceği ancak ihlas açısından yeterli olmayacağı söylenebilir.

Hatice Rümeysa IŞIK

İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi • KLINIK PSİKOLOJİ

Hüma dergisi, 21. sayı

YORUM EKLE