"Çalab'ım bir şâr yaratmış, iki cihan arasında" diyen Hacı Bayram Veli, insanın arada kalmışlığını veciz şekilde ifade ediyor. İtikaf süfli alemden ulvi aleme göçün adıdır. İtikaf dünya ile vedalaşma, ahiret ile selamlaşmadır. Ramazan ayının son on gününü itikaf'a girmek için önceden planlamak ve boşaltmak gerekiyor. Bu yıl planı yaptım; fakat on günün tamamını boşaltamadım, bana kalan dört günü değerlendirmeye niyet ettim. Rabbim kabul eylesin. Amin.
Konya'nın İyi Adamları Saymakla Biter mi?
Servisten Konya Karatay Medresesi'nin önünde indim. Medreseye ve banisine, gelip göçen hocalarına ve talebelerine selam vererek yürümeye başladım. Az ileride sağımda Alâeddin Camii, tüm heybetiyle karşımda duruyor. Başta Sultan Alâeddin olmak üzere tüm hayır üzere yaşamış Selçuklu ve Osmanlı sultanlarına ve yöneticilerine selam vererek yola devam ettim. Mevlana Caddesi'nde biraz yürüyünce sağımda kalan İplikçi Camii'ne selam vererek sol tarafındaki Merkez Bankası civarında şimdi yerinde olmayan Osmanlı döneminin Bekir Sami Paşa (Paşa Dairesi) Medresesi aklıma geliyor. Osmanlı'dan Cumhuriyete geçişte adı Islah-ı Medâris olarak değiştiriliyor. Müspet ilimlerle din ilimlerinin bir arada okutulduğu eğitim tarihimizin incelemesi gereken bu okulu; Muhammed Bahaüddin Efendi ve oğulları Ahmet Ziya, Rifat ve Zeynelabidîn Efendiler, Hacı Veyis, Fahri Kulu, Hacı Veyiszade Efendiler gibi Konya'yı ilimin başkenti yapan birçok ismi hatırlatıyor. Tefekkür ederek yürümeye devam ediyorum, Şerafeddin Camii'ne geldiğimde sol tarafımda kalan Hazreti Şems' e selam veriyorum. Sağımda Konya'nın aslına yakışır yenilenen çarşısı, Rabbim dürüst ticaret ehline rahmet etsin. Bedesten'in ortasında Kapu Camii, daha ilerisinde Sahipata Külliyesi. Caddenin sonunda aşkın piri Hazreti Mevlana'nın Hankahı. Makama vardığımızda sağımda Üçler Mezarlığı; Hacı Veyis ve Hacı Veyiszade Efendiler, Tahir Büyükkörükçü Hoca, Nuri Baş Hoca, Şefik Can Hoca... gibi Hz. Mevlana'ya yakın olmak isteyen birçok âlim, yönetici ve meslek erbabı bu mezarlıkta sırlanmıştır. Rabbim cümlesine rahmet eylesin. Amin. Servisin son durağı Anıt da inseydim Hikmetin Piri Sadreddin Konevi'ye de selam verebilirdim. Ateşbaz Veli beni unutma diyor, Hoca Fakıh, Tavus Baba, Hadimi Hazretleri, Ladikli Ahmet Ağa... Konya'nın iyi adamları, saymakla biter mi?
Bazıları "İstanbul varken nereden çıktı Konya'da itikaf'a girmek" diyorlar. Evet İstanbul'da itikafa girecek çok mübarek yerler var: mesela Yahya Efendi Dergahı ilk tercihim olurdu. Hüdayi Dergâh'ı, Ebu Eyyüp el-Ensari Hazretleri'nin Külliyesi, Şeyh Vefa Tekkesi, Tokadi Hazretleri, Sümbül Efendi, Merkez Efendi... Kısaca bu mübareklerin yanında itikafa giremek güzel olur. Fakat o makamların yanında tanıdığım yaşayan bir Hoca yok. Süleymaniye, Fatih, Bayezid, Sultanahmet, Sultan Selim... Külliyeleri hepsi itikaf'a girmek için mükemmel mekanlar. Sultanahmet Camii'nde Gönenli Mehmet Efendi olsa, İskenderpaşa Camii'nde Zahid Kotku Efendi olsa onların yanında itikafa girmek farklı olurdu.
Bana göre Konya hala ilmin başkenti. Bu kadar rahat şekilde muhabbet halkası bulacağımız, tefsir ve hadis derslerine dahil olabileceğimiz başka bir şehir var mı? Son Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi oğlunu eğitim için Konya'ya Islah-ı Medaris'e gönderirken bir bildiği vardı.
Çevrimdışı Kalabilmek Önemli Bir İmtihan Günümüzde
Saat 24:00'da Piri Sır Hoca'nın Paşa Külliyesi'ne ayak bastık. Elhamdülillah. Hocam teravih sonrası halkayı kurumuş, herkese okuduklarından nasibine düşeni soruyor. Böyle yaparak farkındalık oluşturuyor ve nasipleri pekiştiriyor. Hocam mikrofonu ben alayım, hep ben konuşayım derdinde değildir. Mümkün olsa o hep susacak, başkalarını konuşturacak, onlardan bir şeyler öğrenmeye çalışacak, kendisi dinleyecek, Hocam ilk önce Kâinat'a talebe olduğunun farkındadır. Bilmediğini bilir ve ilim onun omuzlarında hafifler. Zaten en çok Hocamın bu huyunu seviyorum, onun yanında kendinizi bilgili hissedersiniz, ilmi ne kendini ne de başkalarını ezer. Halkada sıradan bir insan gibi oturur. Dışarıdan biri gelse onun bu mekanın iyilik lideri olduğunu anlayamaz.
İftar ile sahur arası zaman az, çoğu zaman uyumamayı tercih edebiliyoruz. Oysa uyumak gerekir, yoksa işrak vaktine kadar ayakta durmak zorlaşır. Hemen Cami içindeki hücreme çekilip biraz istirahat ediyorum. Saatimi üçe kurdum; fakat kalp saati gece 02:30 da beni uyandırdı. Bu kısa uykuda rüya bile gördüm; fakat karışık rüya! Dünya telaşesi devam ediyor, “okul” rüyadan ilk hatırladığım ayrıntı. Yani diyorlar ki itikaf'a girdin; fakat sen daha dünyadan kopamadın; eşin, işin, evin, ailen, dostun... aklında! Süre az, bakalım Allahu Ekber diyerek hepsini kulağımın arkasına atabilecek miyim? Tüm iletişimi kapattım, günde bir defa ev ile irtibat kuracağım. Özellikle itikaf'a giren genç kardeşlerime tavsiyem interneti kapatmaları. Belki yaşı kırkı geçenler için böyle bir sorun ciddi anlamda yok; ama kırk yaş altı için bugün en büyük imtihan çevrimdışı kalabilmek.
İtikaf bireysel bir eylemdir!
İtikaf'a girdiğim camide kimi birlikte sahur ve iftar yapıyor, kimi bireysel. Ben de zaman zaman birlikte sofraya otururdum. Bu yıl zamanım kısa olunca kendimi bulabilmek için sahuru ve iftarı tek başıma yapıyorum. Mümkün mertebe ortama karışmadan kendimi dinlemeye çalışıyorum. Hafif bir sahur ve iftar tercihi olmalı; en az çöp, en az dünya telaşesi gerekiyor. Mümkün mertebe kullan at şeklinde pratik çözümler üretiyorum. Bir su ısıtıcısı, kağıt bardak ve tabaklar kolaylık olabilir. Çay demleyeyim, sofrayı kurayım, muhabbet edeyim derken zaman geçiyor ve bir şey anlamadan İtikaf bitimiş. Sevgili Peygamberimiz (s.a.) mescidi içinde çadır kurar ve orada itikafa girermiş. "Hazreti Aişe (r.anha) der ki: Resulullah (s.a.) itikafa girdiği zaman başını Mescid'den odanın içine uzatır, ben de içeriden onu temizleyip düzeltirdim. Zira itikafta olduğu zamanlarda zarûri ihtiyaçlar dışında eve girmezdi." (Hadis-i Şerif / Buhari) Hadisten itikâfta göstermemiz gereken hassasiyet daha iyi anlaşılır zannediyorum. İtikaf süresinde toplu eylem namazdır. Mümkün mertebe yalnız, kalabalıktan uzakta bir köşeye çekilerek zikir, dua, ibadet, okuma, tefekkür ile meşgul olmalıdır.
En güzel hediye kitaptır.
Bu sene itikafa girmeden hediye olarak Piri Sır Hocama üç kitap aldım. Hocam da bana iki kitap almış. İtikaf okumalarımızı bu beş kitap çerçevesinde yaptık. Böylece bu seneki itikaf kütüphanemiz oluştu.
Benim Hocama aldığım kitaplar:
Zemahşeri'nin Keşşaf Tefsiri: Türkiye Yazma Eserler Kurumu tarafından yayınlandı. Yeni çıkan ilk cildini kitap fuarında görür görmez Hocama aldım. Çeviri editörlüğünü Prof. Dr. Murat Sülün üstlenmiş. Profesör Doktor Murat Sülün önsözde diyor ki "Cârullah ez-Zemahşerî gibi çok yönlü bir dehaya ait bu şaheserin Türkçe neşrini bize nasip eden Hak Teâlâ ve Tekaddes'e ne kadar şükretsek azdır. Çünkü bu eserin -hakkıyla çevirilmesi bir yana- ne dediğini tam anlamak bile istisnai bir iştir. Bu sebeple, çeviri kadrosu, alanında yetkin uzmanlardan oluşmaktadır." "Keşşaf'ı Keşşaf yapan, Arap dili ve edebiyatı çerçevesinde Kur'ân-ı Kerîm'e getirdiği şahane açıklamalar, dakik kelime ve kavram analizleridir." Emeği geçenlerden Allah razı olsun.
İkinci kitabımız; Şerh-i Rümuzât-ı Hacı Bayram Velî, Çalab'ım Bir Şâr Yaratmış: İsmail Hakkı Bursevî tarafından kaleme alınan bu eser Suat Ak tarafından yayına hazırlanmış. Büyüyenay Yayınlarından çıkan eser Hacı Bayram Veli'nin "Çalab'ım bir şar yaratmış, iki cihan arasında / Bakıcak didar görünür, o şâr'ın kenâresinde" diye başlayan ilahisine aynı yolun iki asır sonra piri olan İsmail Hakkı Bursevî şerh yazmış. On iki satırlık ilahi doksan sayfa şerh edilmiş ki bu şerh içinde bir dokuz yüz sayfa şerh yazılır. Rabbim cümlesinden razı olsun. Bu eseri bizlerle buluşturanlardan da Allah razı olsun. Amin.
Üçüncü kitabımız Hocam adına kitap fuarında Nidayi Sevim ağabeye imzalattığım "Osmanlı Mezar Taşlarında Manzum Metinler" kitabı. Farklı şehirlerden örneklerin yer aldığı bu metinler tefekküre kapı açıyor.
Hocamın bana hediye ettiği kitaplar:
Kur'an-ı Kerîm'e Göre Peygamberler ve Tevhid Mücadelesi: Ensar Neşriyat'tan çıkan bu kitap Prof. Dr İsmail L. Çakan ve N. Mehmet Solmaz tarafından yazılmış. Peygamberlerin tevhid mücadelesi Kur'an-ı Kerim'deki ayetler dikkate alınarak akıcı bir dille hazırlanmış. İlk iki yüz elli sayfa Kur'an-ı Kerim'de adı geçen peygamberlerin tevhid mücadelesini anlatıyor, dört yüz elli sayfada Allah'ın Resûlü peygamberlerin sonuncusu Hazreti Muhammed Mustafa'nın (s.a.) tevhid mücadelesini anlatıyor. Güzel bir eser ortaya çıkmış, emeği geçenlerden Allah razı olsun. Amin.
İkinci kitabımız "Kur'an-ı Kerim ve Cümle Meâli" Profesör Doktor Süleyman Ateş'in hazırladığı, Yeni Ufuklar Neşriyat tarafından basılan eser yeni bir tarz olarak bence önemli. Kur'an-ı Kerim'in daha önceki metin meallerinden farklı olarak hazırlanan kelime meallerine göre anlam bütünlüğünü koruyan, okuması kolay, anlaşılır bir eser olmuş. Kitabı okurken kendimi altyazılı sinema izliyor gibi hisstettim. Aynı anda Arapça metni okurken Türkçe anlamı da okuyabiliyoruz. Arapçayı geliştirmek isteyenler için de bence faydalı bir eser. Bu anlamda benim gibi Arapçayla meali beraber okuyanlar için daha hızlı okuma imkanı sunuyor. Emeği geçenlerden Allah razı olsun. Amin.
İtikaf sürecinde bu kitaplar üzerine okumalarımı yaptım. Öğle ile ikindi namazı arası okumalardan aldığım notları Hocam ile mütalaa ettik. Hocamın sabah namazından önce, 365 gün devam eden, Kur'an ve Hadis derslerinini takip ettim. Eski usûl medreselerde yapılan derslerin üslubunda, talebe kitaba hazırlanır ve Hoca ile münazara ederek birlikte ders işlenir. Rabbim razı olsun biz Hocam'dan önce usûl ve üslup dersi okuduk. Eskinin usûl ve üslubu, edep ve terbiyesi bugünün eğitim sistemimizin yitiği haline gelmiştir.
Bayram Ziyaretlerinde Kitap Götürmeli!
Son olarak Hocamın sohbetinde bayram ziyaretlerine giderken yanımızda kitap hediyesi götürmemizi tavsiye etti. Bu tavsiyeye uygun bir miktar hadis kitabı aldık. Rabbim öğrendiklerimizi yaşamayı nasip eylesin. Paylaştıklarımızı hayra ve farkındalığa vesile kılsın. Amin.
Rabbim ibadetlerimizi kabul eylesin. Amin.
Cihad Meriç