Doğu halkları, Celal Ali Ahmed’in deyimi ile “dış güçlerin elinde birer çovgan* topuna” dönüşse de, kadim zamanlardan kendilerine miras kalan kültürel değerlerini yaşamaya ve yaşatmaya devam ediyor. Kültürel bağ ve benzerliklerin yanı sıra, her halk, nevi şahsına münhasır bir duruş sergiliyor. Özellikle de İran halkı, geleneksel olanı koruma konusunda daha temkinli. Hele kadim bayramları Nevruz (noruz, yeni gün) söz konusuysa, zaman ve dış dünya duruyor İranlılar için. Persler’den günümüze 3000 yıldır kutlanan, Zerdüşt dininin ilkelerine dayanan ve 21 Mart’a tesadüf eden bu bayram, onlarda Ferverdin ayının 1’i ve ilk bahar sevincinin göstergesidir.
İslam tarihine baktığımız zaman nevruz atfına rastlamıyoruz. Bilakis Hz. Muhammed sav “Size Mihrican ve Nevruz yerine iki bayram bırakıyorum: Biri Fıtr, diğeri de Kurban bayramıdır” diye buyurmuştur. İslam geleneğinde her an, her mevsim, her yaratılan Hak’tan bir tecellidir çünkü. Gene de geleneksel olan kolayca terk edilemiyor ve bazı toplumlarda Nevruz, ilk bahar bayramı olarak kutlanmaya devam ediyor. İran’a gittiğinizde geleneksel olanın bazı İslami sembollerle harmanlanışı en çok dikkatinizi çeken şey olacaktır zaten. Bu harmanlanışın bir örneği olan Nevruz ise bir hafta öncesinden ritüellerle kutlanmaya başlıyor İran’da.
Nevruz öncesi
İsfend ayının son çarşambası “çarşanbe suri” (Çarşamba ateşi, kırmızı Çarşamba) günü olarak bilinir. Nevruz denilince aklımıza gelen ateş üzerinde atlamalar bugün gerçekleşmektedir. İran İslam Devriminden sonra bu ritüel fiilen yasak olmakla birlikte, halk büyük bir coşku ile atlamalarına devam etmektedir.
Zerdüşt inancına dayanan bu ritüele göre, ateş üzerinden atlarken maddi manevi bütün kötülüklerden kurtulmuş olunur ve tüm yıl boyunca bu arınma etkisini gösterir. Hatta bazı kişiler Zerdüşt’ün, ateşe atılırken gül bahçesinin içinde kendini bulan Hz. İbrahim olduğunu iddia etmektedir.
Atlama esnasında şöyle demek adettendir: “Sorhi to ez men, zerd-i men ez to” (Senin kırmızılığın benden, benim sarılığım ise sendendir.)
Nevruz alış verişi yapıp yeni giysiler almak, evde iyi bir bahar temizliği yapmak da Nevruz öncesi ritüellerindendir.
Nevruz günü ve Heft Sin Sofrası
Resmi tatil olan Nevruz günleri, kendi içinde de pek çok ayrıntı içerir. İranlılar özenle kurdukları Nevruz sofralarında bir araya gelir. Bu gidiş gelişler esnasında çocuklara bayram harçlığı verilir ve hediyeleşilir. İran İslam Devriminden sonra nevruz kutlamaları yasaklanmak istense de, bunun imkânsızlığı anlaşılıp, Nevruz sofrasında yer alan Hafız divanı, akvaryum, ayna, boyanmış yumurtalar ve heft sin’in (sin harfi ile başlayan yedi’li; sib: Elma, sir: sarımsak, senced: iğde, sabze: yeşil buğday çimi, samenu: buğday tatlısı, sikke: para, somak: sumak)’ın yanına bir de Kur’an-ı Kerim ilave etmek sureti ile Nevruz meşrulaştırılmak istenir.
Heft sin sofrasında yer alan her şey, bir değerin göstergesidir. Sib (elma) güzelliğin, sir (sarımsak) sağlığın, sikke (para) bereketin, kırmızı balık ise bereket ve son ay İsfend’in sembolleridir. Hafız’ın divanından rastgele bir sayfa açıp tefe’ül yapmak da adettendir. 3 İhlas bir Fatiha suresi okuyarak bakılan bu fallar, bahsettiğimiz harmanlamaya bir başka örnektir. Yani geleneksel olanı terk etmeden, İslami bir form ilave ederek onu idame ettirme çabası. Zaten İran’a gittiğiniz zaman en çok dikkatinizi çekecek olan da, sinema ve sanatta da hep bu harmanlamanın izlerini görmek olacaktır.
Nevruz mubarak bad.
*Çovgan: Siyasi hamleleri sembolize eden, polo’nun da ilham aldığı kadim İran oyunu.
Zeynep Özel yazdı